Türkiye o saatte derin uykudaydı. 6 Şubat gecesinin en karanlık noktasında milyonlarca insan rüya âlemine dalmış ve dünyadan bihaberken, saat 04.17’de Kahramanmaraş’tan Adıyaman’a, Hatay’dan Malatya’ya kadar 11 şehirde tüm evlerden acı dolu feryatlar yükseliyordu.
Bir asır gibi süren bir dakikada binlerce bina yerle bir olmuş, on binlerce insan beton yığınlarının arasında sıkışıp kalmıştı. Her yer koyu karanlıkla, toz toprakla örtüldüğü için göz gözü görmüyordu. Kendisini son anda dışarı atanların, göçüklerden çıkmayı başaranların kulaklarında ise dört bir yandan yükselen yardım çığlıkları yankılanıyordu.
Hava buz gibiydi, kar yağıyordu.
Kimse ne olduğunu anlayacak durumda değildi.
Deprem Türkiye’yi 17 Ağustos 1999’da da yıkıp geçmişti ama bu seferki bir depremden çok kıyameti andırıyordu.
Üstelik Türkiye’nin uykuya teslim olmuş büyük bir çoğunluğunun felaketten ancak sabah saatlerinde haberi oldu. Bunlardan biri de bendim.
Şehirlerimizi yerle bir eden sarsıntıyı üç saat sonra öğrendim.
Yüzbinlerce vatandaşımız yardım bekliyordu. Sadece bir gazeteci olarak bakamazdım bu büyük felakete.
Enkazdan bir taş kaldırsam o bile belki bir işe yarar düşüncesiyle yola çıktım. İkinci gün ulaştığım Adıyaman’a adımımı attığımda televizyondaki haberlerin şahit olduğum manzarayı tam olarak yansıtamadığını, ilk gördüğüm enkaz başında hıçkıra hıçkıra ağlarken idrak ettim.
Türkiye o saatte derin uykudaydı. 6 Şubat gecesinin en karanlık noktasında milyonlarca insan rüya âlemine dalmış ve dünyadan bihaberken, saat 04.17’de Kahramanmaraş’tan Adıyaman’a, Hatay’dan Malatya’ya kadar 11 şehirde tüm evlerden acı dolu feryatlar yükseliyordu.
Bir asır gibi süren bir dakikada binlerce bina yerle bir olmuş, on binlerce insan beton yığınlarının arasında sıkışıp kalmıştı. Her yer koyu karanlıkla, toz toprakla örtüldüğü için göz gözü görmüyordu. Kendisini son anda dışarı atanların, göçüklerden çıkmayı başaranların kulaklarında ise dört bir yandan yükselen yardım çığlıkları yankılanıyordu.
Hava buz gibiydi, kar yağıyordu.
Kimse ne olduğunu anlayacak durumda değildi.
Deprem Türkiye’yi 17 Ağustos 1999’da da yıkıp geçmişti ama bu seferki bir depremden çok kıyameti andırıyordu.
Üstelik Türkiye’nin uykuya teslim olmuş büyük bir çoğunluğunun felaketten ancak sabah saatlerinde haberi oldu. Bunlardan biri de bendim.
Şehirlerimizi yerle bir eden sarsıntıyı üç saat sonra öğrendim.
Yüzbinlerce vatandaşımız yardım bekliyordu. Sadece bir gazeteci olarak bakamazdım bu büyük felakete.
Enkazdan bir taş kaldırsam o bile belki bir işe yarar düşüncesiyle yola çıktım. İkinci gün ulaştığım Adıyaman’a adımımı attığımda televizyondaki haberlerin şahit olduğum manzarayı tam olarak yansıtamadığını, ilk gördüğüm enkaz başında hıçkıra hıçkıra ağlarken idrak ettim.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 84,00 | 84,00 |