Soru belli: Biz kimiz? Ama cevaplar muhtwelif, üstelik hepsi de "doğru" olduğu iddiasında. Her düzeydekimliklerin kuşatması altındayız. Milli/etnik kimlikler, dinsel kimlikler, cinsel kimlikler, siyasal-kurumsal kimlikler, sınıfsal kimlikler... Hepsi de bizi kendilerine çağırıyor: Türklüğe, İslama, Avrupa'ya proletaryaya, girişimciliğe, bireyliğe, erkekliğe, kadınlığa yurttaşlığa, insanlığa vs. çağrılıyoruz. Hatta bazıları çağırmıyor bile, çoktan bize dayatılmış oluyor. "Doğru" kimlik hangisi?" "Kim bu 'biz'"? Sahi olanlar", "ötekiler" kim? Kimlik ve Farklılık, kimliklerin oluşum sürecini araştırarak bütün bu sorulara cevap arayan bir kitap. Şu önermelerden yola çıkıyor: Her kimlik bir dizi farklılıkla bağlantılı olarak ve bu farklılıklardan bazıları da kötü, anormal veya akıldışı, özetle "Öteki", tarhi boyunca hep "doğru" kimliği benimsemeye davet edilmiş, olmuyorsa üzerinde baskı kurulup susturulmuş, fethedilmiş, o da olmuyorsa yok edilmiştir.
Connolly bu tavrın kökeninden, Nietzsche'den ödünç aldığı bir hakikat olroluşsal hınca işaret eder. Connolly, Foucault'nun bu hıncın toplumsal ve siyasal ifadesinin nasıl olştuğunu araştıran analizlerine dayanarak tartışmacı ve demokratik bir kimlik siyaseti önerir. Bu siyaset, Ötekilere kimlik dayatmaktan, farklılığını bazılarının da kötü, anormal veya akıldışı, olmuyorsa üzerinde baskı kurlup susturulmuş, fethedilmiş, o da olmuyorsa yok edilmiştir.
Connolly bu tavrın kökeninden, Nİtezsche'den ödünç aldığı bir kavramı, "hınç"ı görür. İnsanlık durumunun temelinde insanüstü bir hakikat olmayışının sonucu olan olumsallığı ve belirsizliği bir türlü kabullenemeyen varoluşsal hınca işaret eder. Connolly, Foucault'nun bu hıncın toplumsal ve siyasal ifadesinin nasıl oluştuğunu araştıran analizilerine dayanarak tartışmacı ve demokratik bir kimlik siyaseti önerir. Bu siyaset, Ötekilere kimlik dayatmaktan, farklılığı cezalandırmaktan ve anormal olarak nitelemekten kaçınır. Aşkın hakikate sahip olduğunu iddia eden bir komuta etiğine karşıdır. Kendisinin ve dünyanın belirsizliğinin farkında olan, tartışmaya açık, bu yüzden de kendisine belli bir mesafe ve ironiyle bakan; Öteki'ne özen gösteren ve hayatın zenginliğine saygı duyan bir etiğe dayanır. Kötülükle savaşırken kendi iyilik anlayışını sorgulamaktan da geri kalmaz.
Bu tezleri reel siyasal alana taşıyan Connolly, sürekli dış tehditlerin yaratılmasına dayanan, "bir düşman dışında ortak hiçbir şeyleri olmayan" insanların oluşturduğu "ulus" kimliğini egemenliğini sorgular. Ona göre hayatın en temel meseleleri artık ulus-devlet sınırlarını ölçeğe yaymak bir zorunluluktur.
Kimlik/(özgürlük ve etik / siyaset ilişkisi hakkında derinlikli düşünmekten korkmayanlar için.)
Soru belli: Biz kimiz? Ama cevaplar muhtwelif, üstelik hepsi de "doğru" olduğu iddiasında. Her düzeydekimliklerin kuşatması altındayız. Milli/etnik kimlikler, dinsel kimlikler, cinsel kimlikler, siyasal-kurumsal kimlikler, sınıfsal kimlikler... Hepsi de bizi kendilerine çağırıyor: Türklüğe, İslama, Avrupa'ya proletaryaya, girişimciliğe, bireyliğe, erkekliğe, kadınlığa yurttaşlığa, insanlığa vs. çağrılıyoruz. Hatta bazıları çağırmıyor bile, çoktan bize dayatılmış oluyor. "Doğru" kimlik hangisi?" "Kim bu 'biz'"? Sahi olanlar", "ötekiler" kim? Kimlik ve Farklılık, kimliklerin oluşum sürecini araştırarak bütün bu sorulara cevap arayan bir kitap. Şu önermelerden yola çıkıyor: Her kimlik bir dizi farklılıkla bağlantılı olarak ve bu farklılıklardan bazıları da kötü, anormal veya akıldışı, özetle "Öteki", tarhi boyunca hep "doğru" kimliği benimsemeye davet edilmiş, olmuyorsa üzerinde baskı kurulup susturulmuş, fethedilmiş, o da olmuyorsa yok edilmiştir.
Connolly bu tavrın kökeninden, Nietzsche'den ödünç aldığı bir hakikat olroluşsal hınca işaret eder. Connolly, Foucault'nun bu hıncın toplumsal ve siyasal ifadesinin nasıl olştuğunu araştıran analizlerine dayanarak tartışmacı ve demokratik bir kimlik siyaseti önerir. Bu siyaset, Ötekilere kimlik dayatmaktan, farklılığını bazılarının da kötü, anormal veya akıldışı, olmuyorsa üzerinde baskı kurlup susturulmuş, fethedilmiş, o da olmuyorsa yok edilmiştir.
Connolly bu tavrın kökeninden, Nİtezsche'den ödünç aldığı bir kavramı, "hınç"ı görür. İnsanlık durumunun temelinde insanüstü bir hakikat olmayışının sonucu olan olumsallığı ve belirsizliği bir türlü kabullenemeyen varoluşsal hınca işaret eder. Connolly, Foucault'nun bu hıncın toplumsal ve siyasal ifadesinin nasıl oluştuğunu araştıran analizilerine dayanarak tartışmacı ve demokratik bir kimlik siyaseti önerir. Bu siyaset, Ötekilere kimlik dayatmaktan, farklılığı cezalandırmaktan ve anormal olarak nitelemekten kaçınır. Aşkın hakikate sahip olduğunu iddia eden bir komuta etiğine karşıdır. Kendisinin ve dünyanın belirsizliğinin farkında olan, tartışmaya açık, bu yüzden de kendisine belli bir mesafe ve ironiyle bakan; Öteki'ne özen gösteren ve hayatın zenginliğine saygı duyan bir etiğe dayanır. Kötülükle savaşırken kendi iyilik anlayışını sorgulamaktan da geri kalmaz.
Bu tezleri reel siyasal alana taşıyan Connolly, sürekli dış tehditlerin yaratılmasına dayanan, "bir düşman dışında ortak hiçbir şeyleri olmayan" insanların oluşturduğu "ulus" kimliğini egemenliğini sorgular. Ona göre hayatın en temel meseleleri artık ulus-devlet sınırlarını ölçeğe yaymak bir zorunluluktur.
Kimlik/(özgürlük ve etik / siyaset ilişkisi hakkında derinlikli düşünmekten korkmayanlar için.)
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 168,00 | 168,00 |