İnsanı Eğitmenin temel bir felsefesi olmalıdır. Felsefesi olmayan hiçbir düşünce ayakta duramaz. Bu felsefe bizim hayata nasıl baktığımızı göstermektedir. Hayata bakış açımız, düşünce ve inanç sistemimiz, bu felsefenin yapı taşlarını oluşturur. Eylemlerimiz sahip olduğumuz felsefeyi kendisine dayanak alır. Sağlam bir felsefemiz varsa, sağlam bir dayanağımız var demektir. Sağlam bir dayanağımız varsa eylemlerimizde daha az yanlışa düşeriz. Doğru hareket etme kabiliyetimiz artar. Doğru bir felsefeye dayanarak yaşamak hayati bir önem taşır. Çünkü tek bir yaşam şansımız vardır. İkinci bir hakkımız olmayacaktır. Verilen bu tek şansı en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir. Yanlış bir felsefeye dayanarak yaşamak hayatı yanlış anlamak, insanı yanlış tanımak, eylemlerimizi daima yanlış yapmak demek olur. Bize sunulan bu tek yaşam hakkını yanlış bir felsefe ile boşa geçirmek tek kelime ile akılsızlık olur. Oysa akıl insanı diğer canlılardan ayırt eden en önemli özelliktir. Akıllı insan doğru bir mantıkla, doğru bir felsefeyle yaşayan insandır. Akıl, insanın doğru ile yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan en önemli özelliğidir. Aklını kullanmayan insana “insan” demek teorik açıdan yanlış, pratik açıdan gülünçtür.
Yakın bir zamana kadar dünya genelinde toplumların gelişmişlik seviyeleri ekonomik göstergelere bakılarak ölçülebilmekteydi. Ancak iletişim ve bilişim alanlarında kaydedilen hızlı gelişmeler ülkeler arasındaki ekonomik farkların kısa sürede kapanabileceğini göstermektedir.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyini ölçerken ekonomik göstergelerin tek başına yeterli olmadığını belirtebiliriz. Artık ülkeler değerlendirirken sosyo-ekonomik düzeyin yanı sıra, eğitim, kültür, tarih, sanat, sağlık, adalet, çevre ve ahlak gibi alanlar topyekûn olarak ele alınmaktadır. Bu ölçütleri göz önünde bulundurduğumuzda gelişmiş olarak tanınan çoğu ülkenin aslında birçok alanda sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.
Kimi zaman farkında olmadığımız, kimi zaman farkında olmamıza rağmen pek umursamadığımız sömürgeci anlayışlarla köleliğe itiliyoruz. Baskın anlayışlar, güç odakları, üst akıllar farkında olmadan duygu ve düşüncelerimizi egemenlikleri altına alıyorlar. Bu güç odakları kimi zaman duygularımızı kullanarak, kimi zaman inançlarımızı kullanarak, kimi zaman bedenlerimizi kullanarak, kimi zaman da tüm hayatlarımızı kullanarak bizleri sömürgelerinin bir parçası haline getirmeye çalışıyor.
Başarı ise insanın kendisini aşma çabasıdır. Her gün bir önceki güne göre ilerleme kaydeden bir insan başarılı insandır. İnsanın kendi çıtasını temel alması, kendi çıtasını yükseltmek için çalışması daha doğru bir yöntemdir. Anne ve babalar çocuklarını birbirleriyle yarıştırmak bir yana, iki kardeşi kıyaslamaktan bile sakınmalıdır.
İnsanı Eğitmenin temel bir felsefesi olmalıdır. Felsefesi olmayan hiçbir düşünce ayakta duramaz. Bu felsefe bizim hayata nasıl baktığımızı göstermektedir. Hayata bakış açımız, düşünce ve inanç sistemimiz, bu felsefenin yapı taşlarını oluşturur. Eylemlerimiz sahip olduğumuz felsefeyi kendisine dayanak alır. Sağlam bir felsefemiz varsa, sağlam bir dayanağımız var demektir. Sağlam bir dayanağımız varsa eylemlerimizde daha az yanlışa düşeriz. Doğru hareket etme kabiliyetimiz artar. Doğru bir felsefeye dayanarak yaşamak hayati bir önem taşır. Çünkü tek bir yaşam şansımız vardır. İkinci bir hakkımız olmayacaktır. Verilen bu tek şansı en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir. Yanlış bir felsefeye dayanarak yaşamak hayatı yanlış anlamak, insanı yanlış tanımak, eylemlerimizi daima yanlış yapmak demek olur. Bize sunulan bu tek yaşam hakkını yanlış bir felsefe ile boşa geçirmek tek kelime ile akılsızlık olur. Oysa akıl insanı diğer canlılardan ayırt eden en önemli özelliktir. Akıllı insan doğru bir mantıkla, doğru bir felsefeyle yaşayan insandır. Akıl, insanın doğru ile yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan en önemli özelliğidir. Aklını kullanmayan insana “insan” demek teorik açıdan yanlış, pratik açıdan gülünçtür.
Yakın bir zamana kadar dünya genelinde toplumların gelişmişlik seviyeleri ekonomik göstergelere bakılarak ölçülebilmekteydi. Ancak iletişim ve bilişim alanlarında kaydedilen hızlı gelişmeler ülkeler arasındaki ekonomik farkların kısa sürede kapanabileceğini göstermektedir.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyini ölçerken ekonomik göstergelerin tek başına yeterli olmadığını belirtebiliriz. Artık ülkeler değerlendirirken sosyo-ekonomik düzeyin yanı sıra, eğitim, kültür, tarih, sanat, sağlık, adalet, çevre ve ahlak gibi alanlar topyekûn olarak ele alınmaktadır. Bu ölçütleri göz önünde bulundurduğumuzda gelişmiş olarak tanınan çoğu ülkenin aslında birçok alanda sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.
Kimi zaman farkında olmadığımız, kimi zaman farkında olmamıza rağmen pek umursamadığımız sömürgeci anlayışlarla köleliğe itiliyoruz. Baskın anlayışlar, güç odakları, üst akıllar farkında olmadan duygu ve düşüncelerimizi egemenlikleri altına alıyorlar. Bu güç odakları kimi zaman duygularımızı kullanarak, kimi zaman inançlarımızı kullanarak, kimi zaman bedenlerimizi kullanarak, kimi zaman da tüm hayatlarımızı kullanarak bizleri sömürgelerinin bir parçası haline getirmeye çalışıyor.
Başarı ise insanın kendisini aşma çabasıdır. Her gün bir önceki güne göre ilerleme kaydeden bir insan başarılı insandır. İnsanın kendi çıtasını temel alması, kendi çıtasını yükseltmek için çalışması daha doğru bir yöntemdir. Anne ve babalar çocuklarını birbirleriyle yarıştırmak bir yana, iki kardeşi kıyaslamaktan bile sakınmalıdır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 136,40 | 136,40 |