Uluslararası sığınma hukuku, cinsiyetsiz bir alan olarak inşa edilmiş olmasına rağmen, kadın haklarındaki gelişmeler sayesinde toplumsal cinsiyete dayalı sığınmanın bir hak olarak kabul edildiği bir alana dönüşmüştür. Merkezinde kadının olduğu ana akımlaştırma politikaları ile bir yandan kadının bir özne olarak varlığının kabul edilmesi sağlanmış, diğer yandan benimsenen özcü ve cinsiyetçi söylemler nedeniyle, sığınma alanında kadına yönelik ayrımcı yaklaşım yapısal bir politika sorunu olarak varlığını devam ettirmiştir. Bu ayrımcı tutumun bir sonucu olarak, kadının toplumsal cinsiyete dayalı sığınma iddiaları açısından hem normatif hukuki çerçeve hem de uygulama ile belirsiz ve öngörülemeyen bir sığınma süreci yaratılmıştır. Bu çalışma ile, İstanbul Sözleşmesi ile tanımlanan toplumsal cinsiyete dayalı sığınma hakkı, sığınma hukukundaki bu belirsizliğin ve öngörülemezliğin giderilmesi açısından taşıdığı önem bağlamında incelenmiştir.
Uluslararası sığınma hukuku, cinsiyetsiz bir alan olarak inşa edilmiş olmasına rağmen, kadın haklarındaki gelişmeler sayesinde toplumsal cinsiyete dayalı sığınmanın bir hak olarak kabul edildiği bir alana dönüşmüştür. Merkezinde kadının olduğu ana akımlaştırma politikaları ile bir yandan kadının bir özne olarak varlığının kabul edilmesi sağlanmış, diğer yandan benimsenen özcü ve cinsiyetçi söylemler nedeniyle, sığınma alanında kadına yönelik ayrımcı yaklaşım yapısal bir politika sorunu olarak varlığını devam ettirmiştir. Bu ayrımcı tutumun bir sonucu olarak, kadının toplumsal cinsiyete dayalı sığınma iddiaları açısından hem normatif hukuki çerçeve hem de uygulama ile belirsiz ve öngörülemeyen bir sığınma süreci yaratılmıştır. Bu çalışma ile, İstanbul Sözleşmesi ile tanımlanan toplumsal cinsiyete dayalı sığınma hakkı, sığınma hukukundaki bu belirsizliğin ve öngörülemezliğin giderilmesi açısından taşıdığı önem bağlamında incelenmiştir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 80,00 | 80,00 |