Yazılabilme cesaretini göstermiş her yazı bir yolculuktur. Okuyucusunu bir yerden bir yere götürür. Yazarın yazma nedeninin dışında başka menzillere bile ulaşılabilir. Yazılardaki her bağlaç birer köprüdür. Köprüler ne kadar başarılı kurulabilirse o kadar anlaşılabilir metinler çıkar ortaya. Köprüler kurmak, kurulmuş köprülerden geçmek cesaret gerektirir. Cesur olmak ne kadar kendimize yakıştırdığımız bir kavram değil mi? Öyle ya yazabilmek veya bir yazıyı okumayabilmek için biraz cesur olmak gerek. Cesaretini takındı isen; gel.
Şu sorulara cevap arayalım: Ne göreceğiz İstanbul’da? Ne var İstanbul’da? Bir şehri muhatap almak ne demek? Bir şehirle nasıl konuşulur? Bir şehirde yaşamayı seçerek ne elde etmiş oluruz? Şehirlerarasından İstanbul’u farklı kılan nedir?
İstanbul’da arayıp buldukların, yaşadıkların sana kalsın, biz şehirde yani İstanbul’da bir “benlik” bulduk ise sahibine teslim etmek isteriz. Belki kitabın içinde bir yazıda belki bu kitabın tamamında sana dair bir şeyler vardır. Belki unuttuğun, belki özlediğin, belki hediye edecek kadar sahiplendiğin, belki kendine bile söylemediğin bir bilgidir: İstanbul. Okursan: İstanbul’u veya İstanbul’u okumadan önce bu kitabı; bir aynaya bakmış olacaksın. İstanbul aynasına bakarak kendimizi görme çabasında kaleme alınmış bir deneyime muhatapsınız.
Aynaya bakmak da cesaret ister. Özellikle aynada görmek istediğimiz dış görünüşümüzden ötede kendimize ulaşmaksa çok cesur olmak gerekir. Cesareti dışardan satın alamayacağımıza göre bu kaçınılmaz yüzleşme için cesareti kendi içimizden bulmalıyız... Tam bu noktada insan kendini tanımak için karşısına bir ayna olarak insanı koymak yerine şehri koyabilirse o zaman gerçekten bir boy aynasına sahip olarak kendini tanıyabilir. Şehirler bu yüzden kurulmuşlardır. Size ayna olabilecek şehirlerden birisi de İstanbul’dur.
Yazılabilme cesaretini göstermiş her yazı bir yolculuktur. Okuyucusunu bir yerden bir yere götürür. Yazarın yazma nedeninin dışında başka menzillere bile ulaşılabilir. Yazılardaki her bağlaç birer köprüdür. Köprüler ne kadar başarılı kurulabilirse o kadar anlaşılabilir metinler çıkar ortaya. Köprüler kurmak, kurulmuş köprülerden geçmek cesaret gerektirir. Cesur olmak ne kadar kendimize yakıştırdığımız bir kavram değil mi? Öyle ya yazabilmek veya bir yazıyı okumayabilmek için biraz cesur olmak gerek. Cesaretini takındı isen; gel.
Şu sorulara cevap arayalım: Ne göreceğiz İstanbul’da? Ne var İstanbul’da? Bir şehri muhatap almak ne demek? Bir şehirle nasıl konuşulur? Bir şehirde yaşamayı seçerek ne elde etmiş oluruz? Şehirlerarasından İstanbul’u farklı kılan nedir?
İstanbul’da arayıp buldukların, yaşadıkların sana kalsın, biz şehirde yani İstanbul’da bir “benlik” bulduk ise sahibine teslim etmek isteriz. Belki kitabın içinde bir yazıda belki bu kitabın tamamında sana dair bir şeyler vardır. Belki unuttuğun, belki özlediğin, belki hediye edecek kadar sahiplendiğin, belki kendine bile söylemediğin bir bilgidir: İstanbul. Okursan: İstanbul’u veya İstanbul’u okumadan önce bu kitabı; bir aynaya bakmış olacaksın. İstanbul aynasına bakarak kendimizi görme çabasında kaleme alınmış bir deneyime muhatapsınız.
Aynaya bakmak da cesaret ister. Özellikle aynada görmek istediğimiz dış görünüşümüzden ötede kendimize ulaşmaksa çok cesur olmak gerekir. Cesareti dışardan satın alamayacağımıza göre bu kaçınılmaz yüzleşme için cesareti kendi içimizden bulmalıyız... Tam bu noktada insan kendini tanımak için karşısına bir ayna olarak insanı koymak yerine şehri koyabilirse o zaman gerçekten bir boy aynasına sahip olarak kendini tanıyabilir. Şehirler bu yüzden kurulmuşlardır. Size ayna olabilecek şehirlerden birisi de İstanbul’dur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 108,00 | 108,00 |