İnsan hakları söylemi Batı'da 20. yüzyılda ortaya çıkmış ve Batı medeniyetinin etkisi ile dünyada yükselen bir değer haline gelmiştir. Ancak bu söylem Batılı devletlerin sömürgelerinde toplu katliamlara varan hak ihlalleri, milyonlarca kişinin öldüğü dünya savaşları gibi insanın ve insani değerlerin yok sayıldığı bir sürecin sonunda ortaya çıkmıştır. Batılı ülkelerin mültecilere karşı tutumu, salgın hastalık söz konusu olunca diğer insanları yok sayarak sadece kendi vatandaşlarını önceleyen uygulamaları ve İslam dünyası söz konusu olduğunda hak ihlallerini görmezden gelen tavrı göz önüne alındığında Batı medeniyetinin geçmişte olduğu gibi bugün de insan hakları açısından pekte parlak bir duruş ortaya koyamadığı aşikardır. Bu gerçek karşısında başta İslam dünyası olmak üzere dünyanın geri kalanının alternatif bir söylem üretmesi gerekmektedir. Seküler temeller üzerine inşa edilmesi nedeniyle manevi yaptırım gücünden mahrum olan Batı insan hakları söyleminin karşısına ilahi bir kaynağa dayanması açısından manevi yaptırım gücü ile de bezenmiş bir İslam insan hakları söylemi Müslüman coğrafya başta olmak üzere tüm dünya açısından çok daha etkili olacaktır. Böyle bir hak düşüncesinin inşası temel hakları yok sayan baskıcı yönetimler karşısında halkın dayanacağı bir güç olacaktır.
İslam hukuku, insan hakları düşüncesinin inşası için çok güçlü argümanlara sahiptir. Örneğin Magna Carta(1215)’dan yaklaşık 583 yıl önce ilan edilen Veda Hutbesi(632) hitap ettiği kitle ve hukuki değeri açısından çok daha güçlü bir belge olarak karşımızda durmaktadır. Hak söz konusu olduğunda yönetimi sınırlandıran argümanlar içeren Osmanlı uygulaması yine insan hakları yönü ile araştırılmaya şayandır. İslam dünyasında İslam İşbirliği Teşkilatı İnsan Hakları Bildirgesi gibi bazı cılız çalışmalar dışında bu konuda güçlü bir söylem ortaya konulamamış olmasının sebebi İslam hukukunun bu alandaki yetersizliği değil; baskıcı siyasal iktidarlar, ilgisiz araştırmacılar, Batı hayranlığı gibi dış unsurlardır.
Bütün bu değerlendirmeler ışığında hukukçular tarafından hazırlanan İslam hukukunda insan hakları konularının yer aldığı bu çalışmayı bu konuda atılacak adımlardan biri olması temennisi ile okuyucuların beğenisine sunuyoruz.
İnsan hakları söylemi Batı'da 20. yüzyılda ortaya çıkmış ve Batı medeniyetinin etkisi ile dünyada yükselen bir değer haline gelmiştir. Ancak bu söylem Batılı devletlerin sömürgelerinde toplu katliamlara varan hak ihlalleri, milyonlarca kişinin öldüğü dünya savaşları gibi insanın ve insani değerlerin yok sayıldığı bir sürecin sonunda ortaya çıkmıştır. Batılı ülkelerin mültecilere karşı tutumu, salgın hastalık söz konusu olunca diğer insanları yok sayarak sadece kendi vatandaşlarını önceleyen uygulamaları ve İslam dünyası söz konusu olduğunda hak ihlallerini görmezden gelen tavrı göz önüne alındığında Batı medeniyetinin geçmişte olduğu gibi bugün de insan hakları açısından pekte parlak bir duruş ortaya koyamadığı aşikardır. Bu gerçek karşısında başta İslam dünyası olmak üzere dünyanın geri kalanının alternatif bir söylem üretmesi gerekmektedir. Seküler temeller üzerine inşa edilmesi nedeniyle manevi yaptırım gücünden mahrum olan Batı insan hakları söyleminin karşısına ilahi bir kaynağa dayanması açısından manevi yaptırım gücü ile de bezenmiş bir İslam insan hakları söylemi Müslüman coğrafya başta olmak üzere tüm dünya açısından çok daha etkili olacaktır. Böyle bir hak düşüncesinin inşası temel hakları yok sayan baskıcı yönetimler karşısında halkın dayanacağı bir güç olacaktır.
İslam hukuku, insan hakları düşüncesinin inşası için çok güçlü argümanlara sahiptir. Örneğin Magna Carta(1215)’dan yaklaşık 583 yıl önce ilan edilen Veda Hutbesi(632) hitap ettiği kitle ve hukuki değeri açısından çok daha güçlü bir belge olarak karşımızda durmaktadır. Hak söz konusu olduğunda yönetimi sınırlandıran argümanlar içeren Osmanlı uygulaması yine insan hakları yönü ile araştırılmaya şayandır. İslam dünyasında İslam İşbirliği Teşkilatı İnsan Hakları Bildirgesi gibi bazı cılız çalışmalar dışında bu konuda güçlü bir söylem ortaya konulamamış olmasının sebebi İslam hukukunun bu alandaki yetersizliği değil; baskıcı siyasal iktidarlar, ilgisiz araştırmacılar, Batı hayranlığı gibi dış unsurlardır.
Bütün bu değerlendirmeler ışığında hukukçular tarafından hazırlanan İslam hukukunda insan hakları konularının yer aldığı bu çalışmayı bu konuda atılacak adımlardan biri olması temennisi ile okuyucuların beğenisine sunuyoruz.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 231,30 | 231,30 |