Fert ve toplum hayatının bütün alanını kapsayan fıkıh; İslâm toplumu üzerinde siyasî, itikadî ve tasavvufî zümrelere nispetle daha güçlü etkileri olmuştur. Fıkhî meseleleri tartışarak öğrenen, fıkıhta derinleşmeyi hedefleyen talebelere sahip olan, şöhretleri sınırlarını aşan ve geniş kitlelerce fetvaları uygulanan bu müçtehitler, bir müddet sonra mezhep imamı olarak anılmıştır.
Metodolojik bir düzen içerisinde fıkhî hüküm vermenin ilk sistematik çalışmalarını bu müçtehitler gerçekleştirmişlerdir. Mezhep imamı olan bu müçtehitlerin talebeleri, ders halkalarında ortaya çıkan fıkhî görüşleri kayda geçirmiş, sonra gelen âlimler, oluşmaya başlayan fıkıh usulünün dili ile bunları yeniden ifade etmiş, ortaya çıkan meselelerle ilgili fetva ve kazâî kararlarına bunları yansıtmışlardır. Müslümanlar da karşılaştıkları dinî meseleler hakkında bölgelerinde yaşayan âlimlerin o mesele hakkındaki görüşlerine göre hareket etmiş, hâkimler de hukukî meselelerde bulundukları bölgede hâkim olan kazâî teamüllere göre, mümkün olmayan veya uygun olmayan durumlarda ise ya kendi içtihatlarına göre veya uydukları müçtehitlerin içtihatları doğrultusunda, onların usulüne göre meseleleri çözmüşlerdir.
Müslüman toplumlar hukuk birliğini ve hukuk güvenliğini, belirli bir fıkıh mezhebini esas alarak ona kanun hükmü vermek suretiyle sağlamıştır. Bunun sonucunda toplumda mezhep olgusu yerleşmiştir. Öyle ki kâdı ancak müntesibi olduğu mezhebe göre hüküm verebilmiştir. Mezhep ve mezhep mensupları bu uygulamayla belirli düzeye gelmiştir. Bir mezhebe mensup fakihler, sistematik bütünlük ve tutarlılık kontrolü için, kendi düşünce ve usullerinde yaptığı çalışmalar bu süreci pekiştirmiştir. Fıkhın hukuk alanı ile beraber, kişinin Allah’a karşı dini vecibelerini de düzenlediğinden, bir mezhebe bağlılığın Müslümanların dinî hayatlarında, kendilerine tutarlı birtakım kurallar bütününü uygulama imkânı sağladığı inkâr edilmez bir gerçektir. Çünkü kişinin gerekçeleri olmaksızın dinî yaşantısını değişken ve ölçüsüz bir şekilde yerine getirmesi tutarsızlık doğuracaktır. Nitekim İslam toplumunda fıkıh mezheplerinin yerleşmesinde bu husus etkili olmuştur.
Fert ve toplum hayatının bütün alanını kapsayan fıkıh; İslâm toplumu üzerinde siyasî, itikadî ve tasavvufî zümrelere nispetle daha güçlü etkileri olmuştur. Fıkhî meseleleri tartışarak öğrenen, fıkıhta derinleşmeyi hedefleyen talebelere sahip olan, şöhretleri sınırlarını aşan ve geniş kitlelerce fetvaları uygulanan bu müçtehitler, bir müddet sonra mezhep imamı olarak anılmıştır.
Metodolojik bir düzen içerisinde fıkhî hüküm vermenin ilk sistematik çalışmalarını bu müçtehitler gerçekleştirmişlerdir. Mezhep imamı olan bu müçtehitlerin talebeleri, ders halkalarında ortaya çıkan fıkhî görüşleri kayda geçirmiş, sonra gelen âlimler, oluşmaya başlayan fıkıh usulünün dili ile bunları yeniden ifade etmiş, ortaya çıkan meselelerle ilgili fetva ve kazâî kararlarına bunları yansıtmışlardır. Müslümanlar da karşılaştıkları dinî meseleler hakkında bölgelerinde yaşayan âlimlerin o mesele hakkındaki görüşlerine göre hareket etmiş, hâkimler de hukukî meselelerde bulundukları bölgede hâkim olan kazâî teamüllere göre, mümkün olmayan veya uygun olmayan durumlarda ise ya kendi içtihatlarına göre veya uydukları müçtehitlerin içtihatları doğrultusunda, onların usulüne göre meseleleri çözmüşlerdir.
Müslüman toplumlar hukuk birliğini ve hukuk güvenliğini, belirli bir fıkıh mezhebini esas alarak ona kanun hükmü vermek suretiyle sağlamıştır. Bunun sonucunda toplumda mezhep olgusu yerleşmiştir. Öyle ki kâdı ancak müntesibi olduğu mezhebe göre hüküm verebilmiştir. Mezhep ve mezhep mensupları bu uygulamayla belirli düzeye gelmiştir. Bir mezhebe mensup fakihler, sistematik bütünlük ve tutarlılık kontrolü için, kendi düşünce ve usullerinde yaptığı çalışmalar bu süreci pekiştirmiştir. Fıkhın hukuk alanı ile beraber, kişinin Allah’a karşı dini vecibelerini de düzenlediğinden, bir mezhebe bağlılığın Müslümanların dinî hayatlarında, kendilerine tutarlı birtakım kurallar bütününü uygulama imkânı sağladığı inkâr edilmez bir gerçektir. Çünkü kişinin gerekçeleri olmaksızın dinî yaşantısını değişken ve ölçüsüz bir şekilde yerine getirmesi tutarsızlık doğuracaktır. Nitekim İslam toplumunda fıkıh mezheplerinin yerleşmesinde bu husus etkili olmuştur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 232,00 | 232,00 |