Kanunlar, toplumun mutluluğu, huzuru, sağlıklı gelişimi ve ilerlemesi hedeflenerek hazırlanmaktadır. Bu amaçla ortaya konulan kanunların, toplumların ihtiyaçlarını en uygun şekilde karşılayacak nitelikte meydana getirildiği, genelgeçer bir anlayıştır. Bu husus, ilâhî kanunlarda olduğu gibi beşerî kanunların hazırlanmasında da geçerlidir. Geçenzamanla birlikte yaşanan yeniliklere ve gelişimlere bağlı olarak toplumların sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel ve dini hayatlarında birtakım değişiklikler olduğu izahtan varestedir. İşte bu sebepten dolayı yeni hükümleri tebliğ etme göreviyle gönderilen peygamberler, içinde bulundukları şartlara yönelik olarak dinin uygulamalı hükümleri açısın dan yepyeni hükümler getirmişlerdir. Hükümlerdeki bu değişimler ilâhî vahye dayalı dinler arasında olabildiği gibi, tek bir şerîatın hükümleri arasında da gerçekleşmiştir. İslâm, ilk geldiği günden kemale erdiği döneme kadar kapsadığı hükümleri tedrîci bir şekilde teşrî kılarak toplumu Şâr in istediği bir topluma dönüştümüştür. Bu ise ilk teşrî kılınan hükümler ile nihaî hükümler arasında birtakım farklılıkları zorunlu kılmıştır. Bu farklı hükümlerin birbiriyle çatışmaksızın doğru bir şekilde anlaşılması yollarından birisi de nesh teorisidir. Nesh teorisinin hukuk mantığıyla çelişen bir tarafı yoktur. Zira bu konu, âmmın tahsîsi, mutlakın takyîdi ve mücmelin tebyîninde olduğu gibi nasların doğru anlaşılması açısından usûlcüler tarafından bir teori haline getirilmiştir. Tarihî seyri itibariyle farklı açılardan farklı ilmî disiplinlere konu olan nesh, Şâfiî usûl geleneğinde İmâm Şâfiî’ye muhâlefetin en ciddi olduğu yer olmuştur. Naslar arasında gerçekleşmesi hasebiyle ulemâ nezdinde kendisine ayrı bir önem atfedilen nesh, geniş bir anlam içeriğine sahip olup geçmişten günümüze kadar üzerinde önemli tartışmaların olduğu bir konu olmuştur. Bu sebeple nesh konusu akla ve nakle dayanan ilkeler çerçevesinde tespit edilen kurallar doğrultusunda değerlendirilmelidir.
Kanunlar, toplumun mutluluğu, huzuru, sağlıklı gelişimi ve ilerlemesi hedeflenerek hazırlanmaktadır. Bu amaçla ortaya konulan kanunların, toplumların ihtiyaçlarını en uygun şekilde karşılayacak nitelikte meydana getirildiği, genelgeçer bir anlayıştır. Bu husus, ilâhî kanunlarda olduğu gibi beşerî kanunların hazırlanmasında da geçerlidir. Geçenzamanla birlikte yaşanan yeniliklere ve gelişimlere bağlı olarak toplumların sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel ve dini hayatlarında birtakım değişiklikler olduğu izahtan varestedir. İşte bu sebepten dolayı yeni hükümleri tebliğ etme göreviyle gönderilen peygamberler, içinde bulundukları şartlara yönelik olarak dinin uygulamalı hükümleri açısın dan yepyeni hükümler getirmişlerdir. Hükümlerdeki bu değişimler ilâhî vahye dayalı dinler arasında olabildiği gibi, tek bir şerîatın hükümleri arasında da gerçekleşmiştir. İslâm, ilk geldiği günden kemale erdiği döneme kadar kapsadığı hükümleri tedrîci bir şekilde teşrî kılarak toplumu Şâr in istediği bir topluma dönüştümüştür. Bu ise ilk teşrî kılınan hükümler ile nihaî hükümler arasında birtakım farklılıkları zorunlu kılmıştır. Bu farklı hükümlerin birbiriyle çatışmaksızın doğru bir şekilde anlaşılması yollarından birisi de nesh teorisidir. Nesh teorisinin hukuk mantığıyla çelişen bir tarafı yoktur. Zira bu konu, âmmın tahsîsi, mutlakın takyîdi ve mücmelin tebyîninde olduğu gibi nasların doğru anlaşılması açısından usûlcüler tarafından bir teori haline getirilmiştir. Tarihî seyri itibariyle farklı açılardan farklı ilmî disiplinlere konu olan nesh, Şâfiî usûl geleneğinde İmâm Şâfiî’ye muhâlefetin en ciddi olduğu yer olmuştur. Naslar arasında gerçekleşmesi hasebiyle ulemâ nezdinde kendisine ayrı bir önem atfedilen nesh, geniş bir anlam içeriğine sahip olup geçmişten günümüze kadar üzerinde önemli tartışmaların olduğu bir konu olmuştur. Bu sebeple nesh konusu akla ve nakle dayanan ilkeler çerçevesinde tespit edilen kurallar doğrultusunda değerlendirilmelidir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 129,20 | 129,20 |