İslam Ahlak Felsefesi, kendine özgü yönleri olan bir düşünce sistemidir. İsminden de anlaşılacağı üzere din, ahlak ve felsefe gibi üç temel disiplinin bir araya geldiği bir oluşumdur. Ahlak felsefesi, iyi kötü, erdem ve mutluluğun, sorumluluk ve görevin felsefî metot ve bakış açısıyla incelenmesidir.
Ahlaki hareket, akıl ve irade sahibi insanın iyilik gayesiyle bilinçli olarak yaptığı hareketlerdir. İsteyerek, bilerek, seçilerek yapılan davranışlar ancak ahlakidirler.
Ahlak felsefesi bir değerler alanıdır. Değerleri oluşturan ise, kaynağı ne olursa olsun bir bilgi çeşididir. Değer, bilgisiz oluşmaz. Hürriyet, hem davranışların ortaya çıkışında, onların uygulanabilirlik noktasında bir irade ve kudret meselesi olduğu gibi, hem de bu davranışların sonunda ulaştığmız ahlaki olgunluk ve yaşayış bütünlüğünü nitelenmektedir. Ahlaki ilkelerin belirlenmesinde bilginin akıl, tecrübe ve sezgi boyutuyla felsefi açıdan ele alınışı önem taşımaktadır. Fârâbî’ye göre insan, mutluluğu, ancak kuvve halindeki heyûlanî aklını, fiil haline geçirdiği, yani akletme derecesine geçirdiği zaman elde eder. Müstefad akıl derecesine ulaşınca ve faal akılla ittisal edince, bu
aklî ittisal hem doğrunun hem de bilginin kaynağıdır.
İslam Ahlak Felsefesi, kendine özgü yönleri olan bir düşünce sistemidir. İsminden de anlaşılacağı üzere din, ahlak ve felsefe gibi üç temel disiplinin bir araya geldiği bir oluşumdur. Ahlak felsefesi, iyi kötü, erdem ve mutluluğun, sorumluluk ve görevin felsefî metot ve bakış açısıyla incelenmesidir.
Ahlaki hareket, akıl ve irade sahibi insanın iyilik gayesiyle bilinçli olarak yaptığı hareketlerdir. İsteyerek, bilerek, seçilerek yapılan davranışlar ancak ahlakidirler.
Ahlak felsefesi bir değerler alanıdır. Değerleri oluşturan ise, kaynağı ne olursa olsun bir bilgi çeşididir. Değer, bilgisiz oluşmaz. Hürriyet, hem davranışların ortaya çıkışında, onların uygulanabilirlik noktasında bir irade ve kudret meselesi olduğu gibi, hem de bu davranışların sonunda ulaştığmız ahlaki olgunluk ve yaşayış bütünlüğünü nitelenmektedir. Ahlaki ilkelerin belirlenmesinde bilginin akıl, tecrübe ve sezgi boyutuyla felsefi açıdan ele alınışı önem taşımaktadır. Fârâbî’ye göre insan, mutluluğu, ancak kuvve halindeki heyûlanî aklını, fiil haline geçirdiği, yani akletme derecesine geçirdiği zaman elde eder. Müstefad akıl derecesine ulaşınca ve faal akılla ittisal edince, bu
aklî ittisal hem doğrunun hem de bilginin kaynağıdır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 106,50 | 106,50 |