Çalışma ya insan kişiliğini geliştiren olumlu bir araç ya da insanın mânevî varlığının gelişiminde bir kopuşa yol açan bir amaç hâline gelmektedir. Sanayi devrimi ile birlikte çalışma, insan gelişiminin bir aracı olmak yerine onu fıtratından uzaklaştıran bir sosyal ilişkiye dönüşmüştür.
Çalışma ile kişilik arasındaki bu kopuş, çalışma ilişkilerinin insanileştirilmesiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Sosyal haklar ve düzgün iş olgusu bu amaçla doğmuştur; ancak bu çabalar dâhi iş ile insan arasındaki bu mânevî kopukluğa ve insanın doğasına yabancılaşması sorununa karşı bir çözüm sunamamıştır.
Oysa gelenek içinde çalışma, gerçekleştirilen mâddî eser ile kişinin mâddî ve mânevî gelişimini gerçekleştirecek faâliyetlerin bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hazreti Ali'nin “kişi yaptığı işin ürünüdür” sözü, yapılan iş ile kişinin mânevî boyutu arasında bir bağın bulunduğunu ifâde eder.
Gelenek, “bir çalışma bittiğinde aralık vermeksizin hemen başka bir çalışmaya koyulma” ilkesi çerçevesinde “çalışmaları”, insanın seyri sülûkunu sağlayan bir eğitim ve mânevî yükselişin mâddî araçları olarak görmektedir.
İslâm geleneği, iş ile insan arasındaki ilişkiye de Allah ile kişi arasında var olan bu mânevî râbıtaya dayandırmaktadır. İslâm geleneği, toplum hayatındaki bütün meslek ve sanatlarla şekillenen çalışma ilişkilerine “Allah güzeldir ve güzel olanı sever” ilkesini katarak bir güzellik katmıştır.
Bu çalışmada, modern bir olgu olarak hayatın merkezinde yer alan ve insanın mânevî gelişimi için ona yabancı kalan çalışma olgusunun, geleneksel değerlerimizin ilkeleri ışığında yeniden ele alınmaktadır. İş ile insan arasındaki ahlâkî bağı gelenek çerçevesinde yeniden kurmanın çabası içine girilmiştir.
Çalışma ya insan kişiliğini geliştiren olumlu bir araç ya da insanın mânevî varlığının gelişiminde bir kopuşa yol açan bir amaç hâline gelmektedir. Sanayi devrimi ile birlikte çalışma, insan gelişiminin bir aracı olmak yerine onu fıtratından uzaklaştıran bir sosyal ilişkiye dönüşmüştür.
Çalışma ile kişilik arasındaki bu kopuş, çalışma ilişkilerinin insanileştirilmesiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Sosyal haklar ve düzgün iş olgusu bu amaçla doğmuştur; ancak bu çabalar dâhi iş ile insan arasındaki bu mânevî kopukluğa ve insanın doğasına yabancılaşması sorununa karşı bir çözüm sunamamıştır.
Oysa gelenek içinde çalışma, gerçekleştirilen mâddî eser ile kişinin mâddî ve mânevî gelişimini gerçekleştirecek faâliyetlerin bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hazreti Ali'nin “kişi yaptığı işin ürünüdür” sözü, yapılan iş ile kişinin mânevî boyutu arasında bir bağın bulunduğunu ifâde eder.
Gelenek, “bir çalışma bittiğinde aralık vermeksizin hemen başka bir çalışmaya koyulma” ilkesi çerçevesinde “çalışmaları”, insanın seyri sülûkunu sağlayan bir eğitim ve mânevî yükselişin mâddî araçları olarak görmektedir.
İslâm geleneği, iş ile insan arasındaki ilişkiye de Allah ile kişi arasında var olan bu mânevî râbıtaya dayandırmaktadır. İslâm geleneği, toplum hayatındaki bütün meslek ve sanatlarla şekillenen çalışma ilişkilerine “Allah güzeldir ve güzel olanı sever” ilkesini katarak bir güzellik katmıştır.
Bu çalışmada, modern bir olgu olarak hayatın merkezinde yer alan ve insanın mânevî gelişimi için ona yabancı kalan çalışma olgusunun, geleneksel değerlerimizin ilkeleri ışığında yeniden ele alınmaktadır. İş ile insan arasındaki ahlâkî bağı gelenek çerçevesinde yeniden kurmanın çabası içine girilmiştir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 10,00 | 10,00 |