İkinci Dünya Savaşı Seti (5 Kitap Takım)
Hitler’in Generalleri Konusuyor – B. H. Liddell Hart
Askerî Hadiselere İlişkin Kendi Anlatımlarıyla, Alman Generallerin Zafer ve Yenilgileri 1939-45
Almanların Gözünden İkinci Dünya Savaşı
“20. yüzyılın başlıca stratejistlerinden biri olan Sir Basil Liddell Hart, elinizdeki bu eserde İkinci Dünya Savaşı’nı Alman ordusunun gözünden anlatıyor. Eserin büyük ölçüde savaşın önde gelen Alman general ve mareşalleriyle yapılan mülakatlardan oluşması, Alman Silahlı Kuvvetleri’nin savaşın ilk safhasında kazandığı beklenmedik zaferler ile müteakiben yaşadığı çöküşün nedenlerini birinci ağızdan dinlemek ve etraflıca anlamak adına onu benzersiz kılıyor. Alandaki birçok eseri Türkçeye kazandırmış olan Selçuk Uygur’un akıcı tercümesi ise, hem askerî terminolojiye hâkim olanları tatmin edecek hem de bu terminolojiyle yeni tanışacakların ufkunu açacak nitelikte. Hart’ın bu eseri, askerî tarih ve strateji konularına ilgi duyanlar, özellikle de mekanize zırhlı birliklerin kara savaşında yarattığı askerî devrimi anlamak isteyenler için son derece faydalı bir eser.”
Doç. Dr. Burak Kadercan, US Navy War College
Çeşitli ülkelerin harp akademilerinde strateji ve taktik dersleri verip, askerî alanda otuzdan fazla kitap yazmış ve eserleri 19 dile tercüme edilmiş olan Liddell Hart, elinizdeki bu çalışmasında İkinci Dünya Savaşı’nın dünyayı değiştiren muharebelerini, onları tayin eden Alman general ve mareşalleriyle bizzat yaptığı röportajlar doğrultusunda, kendi ağızlarından aktarıyor.
Versay Antlaşması’nın sınırlayıcı hükümleri, Alman ordusunu Avrupa’daki diğer orduların aksine nasıl profesyonelleştirdi? Alman ordusu Nazi rejimini destekledi mi? Almanlar, Avrupa’nın büyük bölümünü tahayyülü güç bir süratle ele geçirmelerine imkân veren Yıldırım Savaşı, yani Blitzkrieg doktrinini nasıl benimsedi? Piyade odaklı muharebedense zırhlı birlikler ve hava kuvvetlerinin müşterek operasyonları ile hareket kabiliyetine dayalı mekanize harbi Alman ordusunda kimler destekledi, kimler karşı çıktı? Fransız ordusu ve Majino Hattı nasıl darmadağın oldu? Hitler, İngiliz ordusunun Dunkirk’ten kaçmasına neden izin verdi? Moskova banliyölerine kadar girmeyi başaran Alman ordusu Stalingrad, Kuzey Afrika ve Normandiya’da nasıl mağlup oldu? Generallerin Kızıl Ordu hakkındaki görüşleri neydi? Hitler ve generallerinin ihtilafa düştükleri hususlar nelerdi? Hitler’in zafer ve yenilgilerdeki payı neydi? Hitler’e suikast girişiminde bulunulduğu 20 Temmuz gününde orduda neler yaşandı? Almanya savaşı kazanabilir miydi?
Guderian, Manstein, Rundstedt, Student, Thoma, Bayerlein, Senger, Manteuffel, Heinrici, Kleist, Tippelskirch, Westphal ve Blumentritt gibi önde gelen Alman general ve mareşalleri, bu gibi hususları tanıdıkları ve itibar ettikleri Liddell Hart’a açık yüreklilikle anlatıyor. Hitler’in Generalleri Konuşuyor, geçtiğimiz yüzyılın önde gelen stratejistlerinden biri olan Hart’ın da değerlendirmeleriyle, okuyucuya İkinci Dünya Savaşı’na ilişkin benzersiz bir deneyim sunuyor.
Vatan ve Führer İçin – Erwin Bartman
1. SS Panzer Tümeni’nden Bir Askerin Anıları
Hitler’in Seçkin Muhafız Birliği’nden Bir Askerin Anıları
Birçok Alman gibi, Berlinli okul çocuğu Erwin Bartmann da Naziler tarafından körüklenen Zeitgeist’ın cazibesine kapıldı. Dünyanın en iyi ülkesinde büyüyor olduğuna ikna olan Bartmann, Hitler’in seçkin Waffen-SS birliği Leibstandarte’ye katılma hayali kurdu. Uzun boylu, sarışın, mavi gözlü ve sadece 17 yaşında olan Erwin’in hayali, çırak olarak çalıştığı Memeler Strasse’deki Glaser fırınından ayrılıp Berlin’deki Lichterfelde kışlasına gönüllü olarak adımını atmasıyla 1 Mayıs 1941’de gerçek oldu.
1941 yazının sonlarına doğru Sovyet Cephesi’ne varan Erwin, 4. Bölük’e bağlı bir ileri muhabere mangasında vazifelendirildi ve çok geçmeden hayatta kalmanın şansa veya bir koruyucu meleğin himayesine bağlı olduğunu keşfetti. Bir şarapnel parçasının destansı Kursk-Prohorovka Muharebesi sırasında akciğerine saplanmasıyla iyi şansı 11 Temmuz 1943’te son buldu. Bir nekahet döneminin ve Unterscharführer’liğe yani astsubaylığa terfiinin ardından, Berliner Ring Otobanı’nın doğu kısmına yakın bir noktada konuşlanmış olan Eğitim ve İkmal Taburu’nda makineli tüfek eğitimciliğiyle görevlendirildi. Kızıl Ordu’nun Seelow Tepeleri’ne yönelik büyük taarruzu başladığında, artık Regiment Alayı‘yla birleştirilmiş olan Erwin’in birliği, Oder Nehri’nin yakınlarındaki Berlin-Frankfurt Otobanı’nın güney kanadına gönderildi. Erwin, Alman savunmalarının çok geçmeden çökmesi ve Hitler Almanyası’nın sonunun kaçınılmaz hâle gelmesiyle, hayatta kalmak için mücadele etmek ile SS’in “ölümüne sadakat” yeminini ifa etmek arasında tercih yapmak zorunda kalacaktı.
Hitler Almanyası’nda büyüyen sıradan bir çocuğun yaşantısından, Sovyet cephesindeki dehşetengiz savaşa ve bombalarla enkaz hâline dönen Berlin’e kadar uzanan bu samimi hatırat, politikaya ve askeri stratejilere boğulmadan; karın, çamurun ve yağan mermilerin arasındaki askerlerin gerçek hikâyelerini bir roman akıcılığıyla anlatıyor. Vatan ve Führer İçin, İkinci Dünya Savaşı’nı bu kez kazananların değil, kaybedenlerin gözünden görmek ve okumak isteyenler için benzersiz ve kimi zaman da şaşırtıcı bir perspektif sunuyor.
Kardeşler Takımı – Stephen E. Ambrose
Normandiya’dan Hitler’in Kartal Yuvası’na 101’inci Hava İndirme Tümeni, 506’ncı Alay, E Bölüğü
Nefes Kesen Faaliyetleriyle Easy Bölüğü’nün Hikâyesi…
D-Day, Citizen Soldiers, Pegasus Bridge gibi İkinci Dünya Savaşı temalı eserler ile Eisenhower ve Nixon biyografileri gibi 25’ten fazla tarih kitabı yazmış olan ünlü Amerikalı tarihçi Stephen E. Ambrose, 1992 yılında Amerikan 101’inci Hava İndirme Tümeni, 506’ncı Alay, 2’nci Tabur, Easy Bölüğü’nün İkinci Dünya Savaşı’ndaki hikâyesini anlattığı Band of Brothers, yani Kardeşler Takımı’nı kaleme aldı. Ambrose’un bölüğün gazileri ile bizzat yaptığı röportajlar, mektuplar ve günlükler üzerine inşa edilen bu eser, Birleşik Devletler’de ve tercüme edildiği diğer ülkelerde çok satanlar listelerini uzun müddet altüst etti. Öyle ki, 2001 yılında aynı isimle TV’ye uyarlanan ve baş yapımcılığını Steven Spielberg ile Tom Hanks’in üstlendiği Kardeşler Takımı, böylelikle tüm zamanların en çok izlenen savaş dizisinin de kaynağı oldu.
Alman paraşütçülerin, Norveç ve Hollanda’daki harekâtta Yıldırım Harbi doktrininin mühim bir unsuru olarak hava alanlarını, stratejik önem arz eden köprüleri ve tahkimatları süratle ele geçirmeleri ile Girit adasını başka herhangi bir sınıfın yardımı olmaksızın, tek başlarına işgal etmelerinin Müttefik dünyada getirdiği ses üzerine Amerikan 101’inci Hava İndirme Tümeni 15 Ağustos 1942’de faaliyete geçirildi. Tümenin ilk komutanı olan William C. Lee, 19 Ağustos 1942’de yayımladığı 5 No’lu Umumi Emir’de şöyle diyordu: “Kusursuz bir şekilde tatbik edeceğimiz silahlarımız ve taktiklerimizin tabiatı gereği, büyük çaplı önem arz eden operasyonları icra etmeye çağrılacak ve daima ihtiyacın en acil ve en yüksek olduğu vakitte muharebeye gireceğiz.”
İkinci Dünya Savaşı’nın sonraki yılları, bu sözlerin ne kadar isabetli olduğunu birlik adına kanıtladı. 101’inci Hava İndirme Tümeni, sahile çıkacak birliklerin geçiş güzergâhlarını emniyete almak, cephe gerisinde kargaşa çıkarmak ve Almanların ikmal yollarını keserek kuvvetlerini sahile yoğunlaştırmalarını engellemek gibi, çıkarmanın salahiyeti açısından kilit rol oynayan bir görevle çıkarmadan bir önceki gece Alman işgali altındaki Normandiya’ya paraşüt açtı.
Normandiya’da, bir kısmı günümüzde hâlâ Amerikan askerî okullarında ders olarak gösterilen Brécourt Manor taarruzu gibi başarılar kazanan Easy Bölüğü, bunun ardından, tarihin o zamana kadar gördüğü en büyük hava indirme harekâtı olup, 17-25 Eylül arasında Hollanda’da icra edilen ve Müttefiklerin yenilgisiyle sonuçlanan Market-Garden Harekâtı’na katıldı. Müteakiben, Hitler’in savaştaki son taarruzu olup, Alman kuvvetlerinin Amerikan hatlarını yardıkları ve Amerikan askeriyesinin tarihindeki en büyük kayıplarını verdiği Ardenler Harekâtı’nda, kuşatma altındaki stratejik Bastogne kentini çetin kış şartlarındaki müdafaasıyla, 101’inci Hava İndirme Tümeni bünyesinde şöhret kazandı. Daha sonra Almanya içlerine girip, Dachau kompleksine bağlı toplama kamplarından birini özgürlüğe kavuşturmak suretiyle Nazi toplama kamplarının dehşetine tanıklık eden bölük, ayrıca Hitler’in Bavyera Alpleri’ndeki ünlü ikametgâhı Kartal Yuvası’na giren ilk birlik oldu.
Elinizdeki kitap, ülkemizde genellikle Kardeşler Takımı dizisiyle tanınan Easy Bölüğü’nün hikâyesini, diziye temel olan orijinal kaynağından Türk okuyucusuna sunuyor. Kimi zaman askerlerin kendi ağızlarından, kimi zaman günlüklerden ve benzeri birincil kaynaklardan faydalanılarak kaleme alınmış olan bu eser, akıcı ve samimi diliyle okuyucuyu, sanki âdeta askerlerin arasındaymışçasına, Normandiya’dan Hitler’in Kartal Yuvası’na uzanan nefes kesici bir maceraya çıkarıyor.
Kan Kırmızı Kartlar – Gunter K. Koschorrek
Stalingrad’dan Teslimiyete Bir Alman Makineli Tüfek Nişancısının Anıları
İkinci Dünya Savaşi’nin Kan Kirmizi Hatti: Stalingrad…
İkinci Dünya Savaşı’nın en zorlu cephe hattı: Stalingrad… Cehennem gibi kaynayan güneşin altında, diz boyu çamurun içinde, kar fırtınasının ortasında, soğuktan donmuş toprağın üzerinde ve karlara batmış hâlde savaşan askerler… Bir ağır makineli tüfek nişancısının tüm yaşananların merkezinde tuttuğu notlar…
19 yaşında Nazi Almanyası’nın silahlı kuvvetleri Wehrmacht’a katılan Günter K. Koschorrek, Doğu Prusya’da sıkı bir eğitimden geçerek Stalingrad’a konuşlandırılacak olan 24’üncü Panzer Tümeni’ne alındı. Muharebe hayatının büyük bir kısmını makineli tüfek nişancısı olarak geçirdi. Muharebelerde sergilediği üstün cesaret ve özveriden dolayı 2. Sınıf Demir Haç Nişanı, Bronz Yakın Muharebe Brövesi ve Altın Gazi Brövesi ile taltif edildi. Her ne kadar büyük oranda Stalingrad ve çevresinde görev yapsa da acı tecrübelerle dolu geri çekiliş sürecinde İtalya’nın kana bulanmış doğasına, Romanya ve Danimarka’ya, nihayet dönemin Çekoslovakya’sına savruldu. Sayısız kez ölümle burun buruna gelmesine ve altı kez yaralanmasına rağmen hayata sıkı sıkıya tutundu, savaşmaya devam etti.
Sıradan bir asker (Landser) olarak başta Rus Cephesi olmak üzere görev yaptığı farklı noktalarda edindiği tüm şahsi tecrübelerini Kan Kırmızı Karlar adıyla kitaplaştıran Koschorrek, eserinin güvenilir bir kaynak olduğunu özellikle vurguluyor. Savaşın büyük kısmını Rus topraklarındaki avcı çukurlarında geçiren ve bu çukurları yalnızca düşmanla çarpışırken terk eden sayısız ismi meçhul askeri de takdirle anıyor. Stalingrad’da yaşananlar, korku ve nefret yüklü gözyaşları, kaçışlar, idamlar, ölülerin üzerine çöken akbabalar ve muharebe alanlarına dair daha pek çok detay, bu kitapta roman akıcılığında anlatılıyor.
Stalingrad’dan Teslimiyete Bir Alman Makineli Tüfek Nişancısının Anıları, İkinci Dünya Savaşı’ndan 75 yıl sonra üslubuyla, görselleriyle ve haritalarıyla o günleri yeniden yaşatıyor…
Savaş Günlükleri – Kont Galeazzo Ciano
1939-1943
“İkinci Dünya Savaşı ve Mussolini İtalyası’na ışık tutan temel kaynaklardan biri.”
İlber Ortaylı
Mussolini’nin damadı ve İtalya Dışişleri Bakanı olan Kont Galeazzo Ciano, 11 Ocak 1944’te, Yüksek Faşist Konsey’de Mussolini’nin görevden alınması lehine oy kullanan diğer kişilerle birlikte kurşuna dizildi. Sumner Welles’in hakkında, “Zamanımızın en kıymetli tarihi belgelerinden biri dediği” ve Ciano’nun İkinci Dünya Savaşı’nı biçimlendiren en önemli kişilerle yaptığı görüşmeleri ve düşüncelerini içeren günlüğü ise, Almanların ve Mussolini’nin aksi yöndeki çabalarına rağmen karısı Edda tarafından Mütteffiklere ulaştırıldı.
Savaş Günlükleri, Nazi liderlerinin yargılandıkları Nürnberg Mahkemeleri’nde saldırı savaşı tasarlamak suçu isnat edilen eski Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop’un aleyhine delil olarak sunuldu. Kont, İtalya’yı kazanırsa dahi kaybedebileceği bir savaşa sokmamak hususunda Mussolini’den daha öngörülü olduğunu kanıtlamıştı.
Savaş Günlükleri’nin içerdiği bilgiler, İtalya’nın neredeyse kansız bir şekilde Arnavutluk’u ilhak edişini, Hırvatistan üzerindeki planlarını, ülkenin İkinci Dünya Savaşı’na ne kadar hazırlıksız bir şekilde girdiğini, Yunanistan’daki ve Kuzey Afrika’da yaşadığı felaketleri anlamak adına altın değeri taşımaktadır. Ciano’nun Almanların bu ülkeyi istila etme planlarını Belçika’ya sızdırdığı ve Japon hükümetinin Pearl Harbor baskınından dört gün evvel Alman ve İtalyan hükümetlerini bilgilendirdiği gibi tarihi bilgiler de ilk kez bu vesikada ortaya çıkmıştır. Ayrıca günlükler, İtalya’nın Balkanlar’da Türkiye’yi dikkatle gözlemlemek suretiyle icra ettiği politikayla, Mussolini İtalyası’nın savaş öncesinde ve savaş sırasında Türkiye’ye karşı benimsediği tutuma dair mühim bilgiler içermektedir.
William Shirer gibi yazarların, döneme ilişkin kült kitaplarını kaleme alırken sıklıkla istifade ettikleri Savaş Günlükleri, sunduğu eşsiz bilgilerle okuyucuyu İkinci Dünya Savaşı’na dair birçok hususta aydınlatacağı gibi, ona siyasi tarihin en çalkantılı dönemlerinden birinde, amansız bir güç siyaseti ile iç içe geçen diplomasinin nasıl icra edildiğine ilişkin, izlerini günümüzde de bulabileceği mühim kesitler sunacaktır.
Hitler’in Generalleri Konusuyor – B. H. Liddell Hart
Askerî Hadiselere İlişkin Kendi Anlatımlarıyla, Alman Generallerin Zafer ve Yenilgileri 1939-45
Almanların Gözünden İkinci Dünya Savaşı
“20. yüzyılın başlıca stratejistlerinden biri olan Sir Basil Liddell Hart, elinizdeki bu eserde İkinci Dünya Savaşı’nı Alman ordusunun gözünden anlatıyor. Eserin büyük ölçüde savaşın önde gelen Alman general ve mareşalleriyle yapılan mülakatlardan oluşması, Alman Silahlı Kuvvetleri’nin savaşın ilk safhasında kazandığı beklenmedik zaferler ile müteakiben yaşadığı çöküşün nedenlerini birinci ağızdan dinlemek ve etraflıca anlamak adına onu benzersiz kılıyor. Alandaki birçok eseri Türkçeye kazandırmış olan Selçuk Uygur’un akıcı tercümesi ise, hem askerî terminolojiye hâkim olanları tatmin edecek hem de bu terminolojiyle yeni tanışacakların ufkunu açacak nitelikte. Hart’ın bu eseri, askerî tarih ve strateji konularına ilgi duyanlar, özellikle de mekanize zırhlı birliklerin kara savaşında yarattığı askerî devrimi anlamak isteyenler için son derece faydalı bir eser.”
Doç. Dr. Burak Kadercan, US Navy War College
Çeşitli ülkelerin harp akademilerinde strateji ve taktik dersleri verip, askerî alanda otuzdan fazla kitap yazmış ve eserleri 19 dile tercüme edilmiş olan Liddell Hart, elinizdeki bu çalışmasında İkinci Dünya Savaşı’nın dünyayı değiştiren muharebelerini, onları tayin eden Alman general ve mareşalleriyle bizzat yaptığı röportajlar doğrultusunda, kendi ağızlarından aktarıyor.
Versay Antlaşması’nın sınırlayıcı hükümleri, Alman ordusunu Avrupa’daki diğer orduların aksine nasıl profesyonelleştirdi? Alman ordusu Nazi rejimini destekledi mi? Almanlar, Avrupa’nın büyük bölümünü tahayyülü güç bir süratle ele geçirmelerine imkân veren Yıldırım Savaşı, yani Blitzkrieg doktrinini nasıl benimsedi? Piyade odaklı muharebedense zırhlı birlikler ve hava kuvvetlerinin müşterek operasyonları ile hareket kabiliyetine dayalı mekanize harbi Alman ordusunda kimler destekledi, kimler karşı çıktı? Fransız ordusu ve Majino Hattı nasıl darmadağın oldu? Hitler, İngiliz ordusunun Dunkirk’ten kaçmasına neden izin verdi? Moskova banliyölerine kadar girmeyi başaran Alman ordusu Stalingrad, Kuzey Afrika ve Normandiya’da nasıl mağlup oldu? Generallerin Kızıl Ordu hakkındaki görüşleri neydi? Hitler ve generallerinin ihtilafa düştükleri hususlar nelerdi? Hitler’in zafer ve yenilgilerdeki payı neydi? Hitler’e suikast girişiminde bulunulduğu 20 Temmuz gününde orduda neler yaşandı? Almanya savaşı kazanabilir miydi?
Guderian, Manstein, Rundstedt, Student, Thoma, Bayerlein, Senger, Manteuffel, Heinrici, Kleist, Tippelskirch, Westphal ve Blumentritt gibi önde gelen Alman general ve mareşalleri, bu gibi hususları tanıdıkları ve itibar ettikleri Liddell Hart’a açık yüreklilikle anlatıyor. Hitler’in Generalleri Konuşuyor, geçtiğimiz yüzyılın önde gelen stratejistlerinden biri olan Hart’ın da değerlendirmeleriyle, okuyucuya İkinci Dünya Savaşı’na ilişkin benzersiz bir deneyim sunuyor.
Vatan ve Führer İçin – Erwin Bartman
1. SS Panzer Tümeni’nden Bir Askerin Anıları
Hitler’in Seçkin Muhafız Birliği’nden Bir Askerin Anıları
Birçok Alman gibi, Berlinli okul çocuğu Erwin Bartmann da Naziler tarafından körüklenen Zeitgeist’ın cazibesine kapıldı. Dünyanın en iyi ülkesinde büyüyor olduğuna ikna olan Bartmann, Hitler’in seçkin Waffen-SS birliği Leibstandarte’ye katılma hayali kurdu. Uzun boylu, sarışın, mavi gözlü ve sadece 17 yaşında olan Erwin’in hayali, çırak olarak çalıştığı Memeler Strasse’deki Glaser fırınından ayrılıp Berlin’deki Lichterfelde kışlasına gönüllü olarak adımını atmasıyla 1 Mayıs 1941’de gerçek oldu.
1941 yazının sonlarına doğru Sovyet Cephesi’ne varan Erwin, 4. Bölük’e bağlı bir ileri muhabere mangasında vazifelendirildi ve çok geçmeden hayatta kalmanın şansa veya bir koruyucu meleğin himayesine bağlı olduğunu keşfetti. Bir şarapnel parçasının destansı Kursk-Prohorovka Muharebesi sırasında akciğerine saplanmasıyla iyi şansı 11 Temmuz 1943’te son buldu. Bir nekahet döneminin ve Unterscharführer’liğe yani astsubaylığa terfiinin ardından, Berliner Ring Otobanı’nın doğu kısmına yakın bir noktada konuşlanmış olan Eğitim ve İkmal Taburu’nda makineli tüfek eğitimciliğiyle görevlendirildi. Kızıl Ordu’nun Seelow Tepeleri’ne yönelik büyük taarruzu başladığında, artık Regiment Alayı‘yla birleştirilmiş olan Erwin’in birliği, Oder Nehri’nin yakınlarındaki Berlin-Frankfurt Otobanı’nın güney kanadına gönderildi. Erwin, Alman savunmalarının çok geçmeden çökmesi ve Hitler Almanyası’nın sonunun kaçınılmaz hâle gelmesiyle, hayatta kalmak için mücadele etmek ile SS’in “ölümüne sadakat” yeminini ifa etmek arasında tercih yapmak zorunda kalacaktı.
Hitler Almanyası’nda büyüyen sıradan bir çocuğun yaşantısından, Sovyet cephesindeki dehşetengiz savaşa ve bombalarla enkaz hâline dönen Berlin’e kadar uzanan bu samimi hatırat, politikaya ve askeri stratejilere boğulmadan; karın, çamurun ve yağan mermilerin arasındaki askerlerin gerçek hikâyelerini bir roman akıcılığıyla anlatıyor. Vatan ve Führer İçin, İkinci Dünya Savaşı’nı bu kez kazananların değil, kaybedenlerin gözünden görmek ve okumak isteyenler için benzersiz ve kimi zaman da şaşırtıcı bir perspektif sunuyor.
Kardeşler Takımı – Stephen E. Ambrose
Normandiya’dan Hitler’in Kartal Yuvası’na 101’inci Hava İndirme Tümeni, 506’ncı Alay, E Bölüğü
Nefes Kesen Faaliyetleriyle Easy Bölüğü’nün Hikâyesi…
D-Day, Citizen Soldiers, Pegasus Bridge gibi İkinci Dünya Savaşı temalı eserler ile Eisenhower ve Nixon biyografileri gibi 25’ten fazla tarih kitabı yazmış olan ünlü Amerikalı tarihçi Stephen E. Ambrose, 1992 yılında Amerikan 101’inci Hava İndirme Tümeni, 506’ncı Alay, 2’nci Tabur, Easy Bölüğü’nün İkinci Dünya Savaşı’ndaki hikâyesini anlattığı Band of Brothers, yani Kardeşler Takımı’nı kaleme aldı. Ambrose’un bölüğün gazileri ile bizzat yaptığı röportajlar, mektuplar ve günlükler üzerine inşa edilen bu eser, Birleşik Devletler’de ve tercüme edildiği diğer ülkelerde çok satanlar listelerini uzun müddet altüst etti. Öyle ki, 2001 yılında aynı isimle TV’ye uyarlanan ve baş yapımcılığını Steven Spielberg ile Tom Hanks’in üstlendiği Kardeşler Takımı, böylelikle tüm zamanların en çok izlenen savaş dizisinin de kaynağı oldu.
Alman paraşütçülerin, Norveç ve Hollanda’daki harekâtta Yıldırım Harbi doktrininin mühim bir unsuru olarak hava alanlarını, stratejik önem arz eden köprüleri ve tahkimatları süratle ele geçirmeleri ile Girit adasını başka herhangi bir sınıfın yardımı olmaksızın, tek başlarına işgal etmelerinin Müttefik dünyada getirdiği ses üzerine Amerikan 101’inci Hava İndirme Tümeni 15 Ağustos 1942’de faaliyete geçirildi. Tümenin ilk komutanı olan William C. Lee, 19 Ağustos 1942’de yayımladığı 5 No’lu Umumi Emir’de şöyle diyordu: “Kusursuz bir şekilde tatbik edeceğimiz silahlarımız ve taktiklerimizin tabiatı gereği, büyük çaplı önem arz eden operasyonları icra etmeye çağrılacak ve daima ihtiyacın en acil ve en yüksek olduğu vakitte muharebeye gireceğiz.”
İkinci Dünya Savaşı’nın sonraki yılları, bu sözlerin ne kadar isabetli olduğunu birlik adına kanıtladı. 101’inci Hava İndirme Tümeni, sahile çıkacak birliklerin geçiş güzergâhlarını emniyete almak, cephe gerisinde kargaşa çıkarmak ve Almanların ikmal yollarını keserek kuvvetlerini sahile yoğunlaştırmalarını engellemek gibi, çıkarmanın salahiyeti açısından kilit rol oynayan bir görevle çıkarmadan bir önceki gece Alman işgali altındaki Normandiya’ya paraşüt açtı.
Normandiya’da, bir kısmı günümüzde hâlâ Amerikan askerî okullarında ders olarak gösterilen Brécourt Manor taarruzu gibi başarılar kazanan Easy Bölüğü, bunun ardından, tarihin o zamana kadar gördüğü en büyük hava indirme harekâtı olup, 17-25 Eylül arasında Hollanda’da icra edilen ve Müttefiklerin yenilgisiyle sonuçlanan Market-Garden Harekâtı’na katıldı. Müteakiben, Hitler’in savaştaki son taarruzu olup, Alman kuvvetlerinin Amerikan hatlarını yardıkları ve Amerikan askeriyesinin tarihindeki en büyük kayıplarını verdiği Ardenler Harekâtı’nda, kuşatma altındaki stratejik Bastogne kentini çetin kış şartlarındaki müdafaasıyla, 101’inci Hava İndirme Tümeni bünyesinde şöhret kazandı. Daha sonra Almanya içlerine girip, Dachau kompleksine bağlı toplama kamplarından birini özgürlüğe kavuşturmak suretiyle Nazi toplama kamplarının dehşetine tanıklık eden bölük, ayrıca Hitler’in Bavyera Alpleri’ndeki ünlü ikametgâhı Kartal Yuvası’na giren ilk birlik oldu.
Elinizdeki kitap, ülkemizde genellikle Kardeşler Takımı dizisiyle tanınan Easy Bölüğü’nün hikâyesini, diziye temel olan orijinal kaynağından Türk okuyucusuna sunuyor. Kimi zaman askerlerin kendi ağızlarından, kimi zaman günlüklerden ve benzeri birincil kaynaklardan faydalanılarak kaleme alınmış olan bu eser, akıcı ve samimi diliyle okuyucuyu, sanki âdeta askerlerin arasındaymışçasına, Normandiya’dan Hitler’in Kartal Yuvası’na uzanan nefes kesici bir maceraya çıkarıyor.
Kan Kırmızı Kartlar – Gunter K. Koschorrek
Stalingrad’dan Teslimiyete Bir Alman Makineli Tüfek Nişancısının Anıları
İkinci Dünya Savaşi’nin Kan Kirmizi Hatti: Stalingrad…
İkinci Dünya Savaşı’nın en zorlu cephe hattı: Stalingrad… Cehennem gibi kaynayan güneşin altında, diz boyu çamurun içinde, kar fırtınasının ortasında, soğuktan donmuş toprağın üzerinde ve karlara batmış hâlde savaşan askerler… Bir ağır makineli tüfek nişancısının tüm yaşananların merkezinde tuttuğu notlar…
19 yaşında Nazi Almanyası’nın silahlı kuvvetleri Wehrmacht’a katılan Günter K. Koschorrek, Doğu Prusya’da sıkı bir eğitimden geçerek Stalingrad’a konuşlandırılacak olan 24’üncü Panzer Tümeni’ne alındı. Muharebe hayatının büyük bir kısmını makineli tüfek nişancısı olarak geçirdi. Muharebelerde sergilediği üstün cesaret ve özveriden dolayı 2. Sınıf Demir Haç Nişanı, Bronz Yakın Muharebe Brövesi ve Altın Gazi Brövesi ile taltif edildi. Her ne kadar büyük oranda Stalingrad ve çevresinde görev yapsa da acı tecrübelerle dolu geri çekiliş sürecinde İtalya’nın kana bulanmış doğasına, Romanya ve Danimarka’ya, nihayet dönemin Çekoslovakya’sına savruldu. Sayısız kez ölümle burun buruna gelmesine ve altı kez yaralanmasına rağmen hayata sıkı sıkıya tutundu, savaşmaya devam etti.
Sıradan bir asker (Landser) olarak başta Rus Cephesi olmak üzere görev yaptığı farklı noktalarda edindiği tüm şahsi tecrübelerini Kan Kırmızı Karlar adıyla kitaplaştıran Koschorrek, eserinin güvenilir bir kaynak olduğunu özellikle vurguluyor. Savaşın büyük kısmını Rus topraklarındaki avcı çukurlarında geçiren ve bu çukurları yalnızca düşmanla çarpışırken terk eden sayısız ismi meçhul askeri de takdirle anıyor. Stalingrad’da yaşananlar, korku ve nefret yüklü gözyaşları, kaçışlar, idamlar, ölülerin üzerine çöken akbabalar ve muharebe alanlarına dair daha pek çok detay, bu kitapta roman akıcılığında anlatılıyor.
Stalingrad’dan Teslimiyete Bir Alman Makineli Tüfek Nişancısının Anıları, İkinci Dünya Savaşı’ndan 75 yıl sonra üslubuyla, görselleriyle ve haritalarıyla o günleri yeniden yaşatıyor…
Savaş Günlükleri – Kont Galeazzo Ciano
1939-1943
“İkinci Dünya Savaşı ve Mussolini İtalyası’na ışık tutan temel kaynaklardan biri.”
İlber Ortaylı
Mussolini’nin damadı ve İtalya Dışişleri Bakanı olan Kont Galeazzo Ciano, 11 Ocak 1944’te, Yüksek Faşist Konsey’de Mussolini’nin görevden alınması lehine oy kullanan diğer kişilerle birlikte kurşuna dizildi. Sumner Welles’in hakkında, “Zamanımızın en kıymetli tarihi belgelerinden biri dediği” ve Ciano’nun İkinci Dünya Savaşı’nı biçimlendiren en önemli kişilerle yaptığı görüşmeleri ve düşüncelerini içeren günlüğü ise, Almanların ve Mussolini’nin aksi yöndeki çabalarına rağmen karısı Edda tarafından Mütteffiklere ulaştırıldı.
Savaş Günlükleri, Nazi liderlerinin yargılandıkları Nürnberg Mahkemeleri’nde saldırı savaşı tasarlamak suçu isnat edilen eski Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop’un aleyhine delil olarak sunuldu. Kont, İtalya’yı kazanırsa dahi kaybedebileceği bir savaşa sokmamak hususunda Mussolini’den daha öngörülü olduğunu kanıtlamıştı.
Savaş Günlükleri’nin içerdiği bilgiler, İtalya’nın neredeyse kansız bir şekilde Arnavutluk’u ilhak edişini, Hırvatistan üzerindeki planlarını, ülkenin İkinci Dünya Savaşı’na ne kadar hazırlıksız bir şekilde girdiğini, Yunanistan’daki ve Kuzey Afrika’da yaşadığı felaketleri anlamak adına altın değeri taşımaktadır. Ciano’nun Almanların bu ülkeyi istila etme planlarını Belçika’ya sızdırdığı ve Japon hükümetinin Pearl Harbor baskınından dört gün evvel Alman ve İtalyan hükümetlerini bilgilendirdiği gibi tarihi bilgiler de ilk kez bu vesikada ortaya çıkmıştır. Ayrıca günlükler, İtalya’nın Balkanlar’da Türkiye’yi dikkatle gözlemlemek suretiyle icra ettiği politikayla, Mussolini İtalyası’nın savaş öncesinde ve savaş sırasında Türkiye’ye karşı benimsediği tutuma dair mühim bilgiler içermektedir.
William Shirer gibi yazarların, döneme ilişkin kült kitaplarını kaleme alırken sıklıkla istifade ettikleri Savaş Günlükleri, sunduğu eşsiz bilgilerle okuyucuyu İkinci Dünya Savaşı’na dair birçok hususta aydınlatacağı gibi, ona siyasi tarihin en çalkantılı dönemlerinden birinde, amansız bir güç siyaseti ile iç içe geçen diplomasinin nasıl icra edildiğine ilişkin, izlerini günümüzde de bulabileceği mühim kesitler sunacaktır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 675,00 | 675,00 |