Halil Bezmen’in 14. Kitabıdır.
Eser Atatürk’ün ağızından yazılmıştır.
“Yaptıklarımla söylediklerimi biliyorsunuz.
İşte düşündüklerim ve hissettiklerim
Alıntı:
Yaverim Cevat Abbas “Hepsinin gemileri burada: İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Amerikan!” derken, öfkeyle anlamadığım bir şeyler mırıldandı.
“Üzülme, geldikleri gibi giderler.” dedim.
Anlamadı.
“Barış anlaşması yapıp istediklerini verdiğimiz için mi, yoksa savaşarak onları kovduğumuz için mi gidecekler?”
Sual doğruydu:
Ya düşmanın her istediğini verecektik ve öyle gideceklerdi veya vermeyecektik ve dövüşecektik.
İstediklerinin canımızı ne kadar yakacağına bağlı! Kimin canı?
Herkesin canı aynı yanmaz ki.
Bana ağır gelen padişahı etkilemeyebilir. İzmirlinin kabul etmeyeceği İstanbullunun umurunda olmayabilir.
Yaverim çok gergin.
Yüzünü dikkatle inceliyorum.
“Gerekirse tekrar savaşırız, değil mi komutanım?”
“Tabii.
Biz bin yıl önce buraları dövüşerek aldığımıza göre, onlar da bizden dövüşerek almak zorundalar.”
“İyi de komutanım, geldikleri gibi giderler, sözünüzü anlamadım.
Dört yıl süren dünya savaşının sonunda geldiklerine göre, gitmeleri de dört yıl mı sürecek, yani?”
“Hayır, bence yüz yıl sürer.”
Sevgili Cevat Abbas! Yüzü çocukça bir ifade aldı.
Dört yıl daha savaşmayı umursamamıştı ama yüz yılı fazla bulmuştu “Yanlış anlamayın, komutanım, süreyi uzun bulduğuma değil, işin sonunu göremeyeceğime üzüldüm,” dedi ve gözlerini bana dikerek açıklamamı bekledi.
“Yüz yıldır buradalar.
Esas işgali bütün Osmanlı’ya yayılmış olan misyoner okulları sayesinde gerçekleştirdiler, dostum.
Savaş öncesi sayımına göre, Yabancıların 1400 küsur ilkokulu, kırk küsur lisesi ve on kadar yüksekokulu var.
Çoğu Amerikalı Evangelistlerin.
Her yerdeler.
4000 adet Rum ve Ermeni Okulu da ayrıca mevcut.”
Halil Bezmen’in 14. Kitabıdır.
Eser Atatürk’ün ağızından yazılmıştır.
“Yaptıklarımla söylediklerimi biliyorsunuz.
İşte düşündüklerim ve hissettiklerim
Alıntı:
Yaverim Cevat Abbas “Hepsinin gemileri burada: İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Amerikan!” derken, öfkeyle anlamadığım bir şeyler mırıldandı.
“Üzülme, geldikleri gibi giderler.” dedim.
Anlamadı.
“Barış anlaşması yapıp istediklerini verdiğimiz için mi, yoksa savaşarak onları kovduğumuz için mi gidecekler?”
Sual doğruydu:
Ya düşmanın her istediğini verecektik ve öyle gideceklerdi veya vermeyecektik ve dövüşecektik.
İstediklerinin canımızı ne kadar yakacağına bağlı! Kimin canı?
Herkesin canı aynı yanmaz ki.
Bana ağır gelen padişahı etkilemeyebilir. İzmirlinin kabul etmeyeceği İstanbullunun umurunda olmayabilir.
Yaverim çok gergin.
Yüzünü dikkatle inceliyorum.
“Gerekirse tekrar savaşırız, değil mi komutanım?”
“Tabii.
Biz bin yıl önce buraları dövüşerek aldığımıza göre, onlar da bizden dövüşerek almak zorundalar.”
“İyi de komutanım, geldikleri gibi giderler, sözünüzü anlamadım.
Dört yıl süren dünya savaşının sonunda geldiklerine göre, gitmeleri de dört yıl mı sürecek, yani?”
“Hayır, bence yüz yıl sürer.”
Sevgili Cevat Abbas! Yüzü çocukça bir ifade aldı.
Dört yıl daha savaşmayı umursamamıştı ama yüz yılı fazla bulmuştu “Yanlış anlamayın, komutanım, süreyi uzun bulduğuma değil, işin sonunu göremeyeceğime üzüldüm,” dedi ve gözlerini bana dikerek açıklamamı bekledi.
“Yüz yıldır buradalar.
Esas işgali bütün Osmanlı’ya yayılmış olan misyoner okulları sayesinde gerçekleştirdiler, dostum.
Savaş öncesi sayımına göre, Yabancıların 1400 küsur ilkokulu, kırk küsur lisesi ve on kadar yüksekokulu var.
Çoğu Amerikalı Evangelistlerin.
Her yerdeler.
4000 adet Rum ve Ermeni Okulu da ayrıca mevcut.”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 195,00 | 195,00 |