Aristo’nun aklın mahiyeti ve nefsle ilişkisine dair muğlaklıklar barındıran tanımı, şârihleri arasında aklın mahiyetine ilişkin farklı yorumların ve ciddi tartışmaların oluşmasına zemin hazırlamıştır. İbn Rüşd, Aristo’nun tabiat felsefesi bağlamında ele aldığı ve muğlak bıraktığı heyûlânî aklın mahiyeti, nefs ve beden ile ilişkisine dair hususları, bazen Aristo’nun felsefesine sadık kalarak bazen de onun çizdiği sınırların dışına çıkarak, felsefî ve teolojik yansımaları bağlamında izah etmeye çalışmıştır. Faal aklın ayrık, değişmez ve etkilenmez niteliklerini heyûlânî akla da hamlederek, heyûlânî aklın semâvî akıllar arasına yer alan dördüncü tür bir varlık türü olduğunu ve bütün bireylerin müşterek şekilde sahip olduğu tek bir akıl olduğunu iddia etmiştir. Aquinas ise, Aristo’nun aklın mahiyeti ve fiillerine ilişkin tanımını, daha ziyade aklın ontolojik gerçekliği olup olmadığı sorunu bağlamında ele alarak İbn Rüşd’ün heyûlânî aklın ayrık, müşterek ve tek bir akıl olduğu tezini; bireysel nefsin ölümsüzlüğüne, kişisel kimliğin devamına, bireysel akletmeye imkân tanımaması gibi felsefi ve teolojik gerekçelerle eleştirmiştir. Bu çalışma, İbn Rüşd’ün akılların birliği ve müşterekliği tezini Aquinas’ın Akılların Birliği Meselesinde İbn Rüşdcülere Reddiye eserindeki eleştirileri bağlamında değerlendirmektedir.
Aristo’nun aklın mahiyeti ve nefsle ilişkisine dair muğlaklıklar barındıran tanımı, şârihleri arasında aklın mahiyetine ilişkin farklı yorumların ve ciddi tartışmaların oluşmasına zemin hazırlamıştır. İbn Rüşd, Aristo’nun tabiat felsefesi bağlamında ele aldığı ve muğlak bıraktığı heyûlânî aklın mahiyeti, nefs ve beden ile ilişkisine dair hususları, bazen Aristo’nun felsefesine sadık kalarak bazen de onun çizdiği sınırların dışına çıkarak, felsefî ve teolojik yansımaları bağlamında izah etmeye çalışmıştır. Faal aklın ayrık, değişmez ve etkilenmez niteliklerini heyûlânî akla da hamlederek, heyûlânî aklın semâvî akıllar arasına yer alan dördüncü tür bir varlık türü olduğunu ve bütün bireylerin müşterek şekilde sahip olduğu tek bir akıl olduğunu iddia etmiştir. Aquinas ise, Aristo’nun aklın mahiyeti ve fiillerine ilişkin tanımını, daha ziyade aklın ontolojik gerçekliği olup olmadığı sorunu bağlamında ele alarak İbn Rüşd’ün heyûlânî aklın ayrık, müşterek ve tek bir akıl olduğu tezini; bireysel nefsin ölümsüzlüğüne, kişisel kimliğin devamına, bireysel akletmeye imkân tanımaması gibi felsefi ve teolojik gerekçelerle eleştirmiştir. Bu çalışma, İbn Rüşd’ün akılların birliği ve müşterekliği tezini Aquinas’ın Akılların Birliği Meselesinde İbn Rüşdcülere Reddiye eserindeki eleştirileri bağlamında değerlendirmektedir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 96,36 | 96,36 |