Kafir kelimesinin Türkçe karşılığı, “Örten, perdeleyen” demektir. Allah tarafından, insana verilen ve onun özünü teşkil eden Hakk varlığını; insanı denemek için, ona verilen nefis perdesi örter, kapatır. Nefisten arınmakla ortaya çıkarılan bu Hakk varlığı; kendi aslı olan Yüce Allah'la bu dünyadayken vuslat ettirilmelidir. Bu vuslat gerçekleşmedikçe, her insanda var olan öz varlık, kendi nefsiyle örtülüdür, perdelidir; yani her insan potansiyel olarak kâfirdir.(22;66) Bu yüzden nefis kafirinden kurtulan her veli, gönül rahatlığıyla “Ben Hakk'ım!” der…
Ölmeden önce ölüp, Allah'ın fazlı ve rahmetiyle dirilen Hakk Erler; “Biz, ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyeceğiz, azap da görecek değiliz. İşte bu, hiç şüphesiz, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Amel işleyenler, böyle bir kurtuluş için amel işlesinler.” (Saffat; 58/61) ayetini yaşayarak, dünyadayken Rabbin “Kurtuldun.” müjdesine nail olan kimselerdir…
Vuslat yolu aşama aşamadır. Kul, önce Rabbi'ne yönelerek teslim olur. Bu sayede tövbeye ve imana kavuşur. İhlas ve takvayı sıkı tutan kul, sonra ilim tecellisine, salih amellerle de ikana ve ardından da irfana kavuşur. Vuslat yolundaki kulun, mertebeleri geçtikçe aşkı ve sadakati öyle bir seviyeye gelir ki kul, sevgiye ve sevilmeye kavuşur. Bir zamanlar “arayan” kulken, bir müddet sonra “aranan” kul haline gelir…
Hz. Adem'in halife tayin edilmesi, onun “ilk insan” olarak yaratıldığı şeklinde yanlış yorumlanmıştır. Oysa Hz. Adem'in “arzda halife tayin edildiği”(Bakara;30) ayetiyle, Hz. Davut'un “arzda halife tayin edildiği” (Sad;26) ayeti tıpatıp örtüşmektedir. Yorumlara göre Hz. Âdem'e “ilk insan” denirse, Hz. Davut'a da “ilk insan” demek gerekir ki bu da mümkün değildir. Çünkü her iki ayette de insanın yaratılışı değil, Allah'ın, seçtiği kulu, nasıl halife tayin ettiği anlatılır…
Kafir kelimesinin Türkçe karşılığı, “Örten, perdeleyen” demektir. Allah tarafından, insana verilen ve onun özünü teşkil eden Hakk varlığını; insanı denemek için, ona verilen nefis perdesi örter, kapatır. Nefisten arınmakla ortaya çıkarılan bu Hakk varlığı; kendi aslı olan Yüce Allah'la bu dünyadayken vuslat ettirilmelidir. Bu vuslat gerçekleşmedikçe, her insanda var olan öz varlık, kendi nefsiyle örtülüdür, perdelidir; yani her insan potansiyel olarak kâfirdir.(22;66) Bu yüzden nefis kafirinden kurtulan her veli, gönül rahatlığıyla “Ben Hakk'ım!” der…
Ölmeden önce ölüp, Allah'ın fazlı ve rahmetiyle dirilen Hakk Erler; “Biz, ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyeceğiz, azap da görecek değiliz. İşte bu, hiç şüphesiz, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Amel işleyenler, böyle bir kurtuluş için amel işlesinler.” (Saffat; 58/61) ayetini yaşayarak, dünyadayken Rabbin “Kurtuldun.” müjdesine nail olan kimselerdir…
Vuslat yolu aşama aşamadır. Kul, önce Rabbi'ne yönelerek teslim olur. Bu sayede tövbeye ve imana kavuşur. İhlas ve takvayı sıkı tutan kul, sonra ilim tecellisine, salih amellerle de ikana ve ardından da irfana kavuşur. Vuslat yolundaki kulun, mertebeleri geçtikçe aşkı ve sadakati öyle bir seviyeye gelir ki kul, sevgiye ve sevilmeye kavuşur. Bir zamanlar “arayan” kulken, bir müddet sonra “aranan” kul haline gelir…
Hz. Adem'in halife tayin edilmesi, onun “ilk insan” olarak yaratıldığı şeklinde yanlış yorumlanmıştır. Oysa Hz. Adem'in “arzda halife tayin edildiği”(Bakara;30) ayetiyle, Hz. Davut'un “arzda halife tayin edildiği” (Sad;26) ayeti tıpatıp örtüşmektedir. Yorumlara göre Hz. Âdem'e “ilk insan” denirse, Hz. Davut'a da “ilk insan” demek gerekir ki bu da mümkün değildir. Çünkü her iki ayette de insanın yaratılışı değil, Allah'ın, seçtiği kulu, nasıl halife tayin ettiği anlatılır…
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 11,11 | 11,11 |