Mecburi dava arkadaşlığını gerektiren hâller ve bu dava arkadaşlığının tabi olduğu rejim, HMK m. 59 ve 60’ta öngörülmüştür. Mecburi dava arkadaşlığında birlikte dava açma ve dava edilme şeklinde bir zorunluluk söz konusudur. Aksi hâlde, dava şartı noksanlığından dolayı usulden ret kararı verilmelidir. Bu gereklilik yerine getirildiği takdirde, mecburi dava arkadaşları tarafından yapılacak usuli işlemlerin geçerliliği HMK m. 60/1, c. 2 ve 3’e göre belirlenir. Türk hukukunda usuli işlemlerin yapılmasında mecburi dava arkadaşlarının beraber hareket edeceği şeklinde çok katı bir anlayış yerleşmiştir. Oysa birlikte dava açma ve dava edilme zorunluluğu bulunsa da bu dava arkadaşlarının maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi usuli işlemleri de oy birliğiyle yapabileceği yönündeki kabul doğru değildir. Öyle ki kanun yoluna başvurulmasında dahi mutlak suretle birlikte hareket etme şartı aranmaktadır. Hâlbuki belirli bir dava arkadaşı tarafından duruşmada veya süresinde yapılan usuli bir işlemin HMK m. 60/1, c. 3’e göre dava arkadaşlarının hepsi hakkında sonuç doğuracağı kabul edilebilir. Kanun yoluna başvurulmasının da süreye tabi bir işlem olduğu dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan, Türk hukukundaki şeklî mecburi dava arkadaşlığı ise terk edilmesi gereken bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekte davada taraf gösterilmesi dahi gerekmeyen kişilerin dava edilmesi öngörülerek ortaya çıkan sorunlara hem bu kurumla hem de usul hukukunun temel ilkeleriyle örtüşmeyen çözümler sunulmaktadır. İşbu çalışma, mecburi dava arkadaşlığına dair Türk öğretisindeki görüşlere ve yargı uygulamasına yeni bir yaklaşım getirme çabasının bir ürünüdür.
Mecburi dava arkadaşlığını gerektiren hâller ve bu dava arkadaşlığının tabi olduğu rejim, HMK m. 59 ve 60’ta öngörülmüştür. Mecburi dava arkadaşlığında birlikte dava açma ve dava edilme şeklinde bir zorunluluk söz konusudur. Aksi hâlde, dava şartı noksanlığından dolayı usulden ret kararı verilmelidir. Bu gereklilik yerine getirildiği takdirde, mecburi dava arkadaşları tarafından yapılacak usuli işlemlerin geçerliliği HMK m. 60/1, c. 2 ve 3’e göre belirlenir. Türk hukukunda usuli işlemlerin yapılmasında mecburi dava arkadaşlarının beraber hareket edeceği şeklinde çok katı bir anlayış yerleşmiştir. Oysa birlikte dava açma ve dava edilme zorunluluğu bulunsa da bu dava arkadaşlarının maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi usuli işlemleri de oy birliğiyle yapabileceği yönündeki kabul doğru değildir. Öyle ki kanun yoluna başvurulmasında dahi mutlak suretle birlikte hareket etme şartı aranmaktadır. Hâlbuki belirli bir dava arkadaşı tarafından duruşmada veya süresinde yapılan usuli bir işlemin HMK m. 60/1, c. 3’e göre dava arkadaşlarının hepsi hakkında sonuç doğuracağı kabul edilebilir. Kanun yoluna başvurulmasının da süreye tabi bir işlem olduğu dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan, Türk hukukundaki şeklî mecburi dava arkadaşlığı ise terk edilmesi gereken bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekte davada taraf gösterilmesi dahi gerekmeyen kişilerin dava edilmesi öngörülerek ortaya çıkan sorunlara hem bu kurumla hem de usul hukukunun temel ilkeleriyle örtüşmeyen çözümler sunulmaktadır. İşbu çalışma, mecburi dava arkadaşlığına dair Türk öğretisindeki görüşlere ve yargı uygulamasına yeni bir yaklaşım getirme çabasının bir ürünüdür.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 437,40 | 437,40 |