Câsiye Sûresi’nin hem başında, hem de sonunda el-azîzü'l-hakîm isimleri zikredilmiştir. Böylece Sûre’nin son kısmı, tekrar başlangıcına bağlanmıştır. Bu ibare Ahkâf Sûresi'nin başında da gelmiştir: حم ﴿١﴾ تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّـهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ [Hâ, Mîm. (Bu) kitabın indirilmesi azîz, hakîm Allah'tandır] (Ahkâf/1-2), yani el-azîzü'l-hakîm ibaresi, aynı isimlerle başladığı Câsiye kapısını kapatırken, başını hatırlatmış, sonra da Ahkâf Sûresi'nin kapısını açmıştır. Bu iki sûredeki benzerlik, Kur’ân'da başka hiçbir yerde yoktur. Yani, sûrenin bir ibareyle başlaması, sonunda tekrar aynı ibarenin gelmesi ve arkadan başlayan sûrenin de aynı ibareyle başlaması sadece burada görülen bir durumdur.
Mühim olan, Câsiye ve Haşr Sûreleri arasındaki apaçık benzerliği görmektir. Her ikisi de el-azîzü'l hakîm isimleriyle başlamış ve bitmiştir. Kur’ân'da bunlardan başka böyle bir sûre yoktur. Bunun sırrını bilmiyoruz, ama bu iki sûrenin isimleri arasında da benzerlik görüyoruz. Câsiye, bütün ümmetlerin toplanarak kitaplarına çağırıldıklarını ifade eder. Haşr Sûresi'ndeki haşr ise, kitap ehlinin ilk haşr için diyarlarından çıkarılmasını ifade eder. Her iki sûrenin ismi de kalabalığın toplanması manasındadır. “Câsiye” ismi yerine “Şeriat” dense ve şeriat'ın aslında, “etrafında insanların toplandığı su yolu” olduğu düşünülse, bu mana ehl-i kitabın toplanmasına ve ilk haşr için diyarlarından sürülmelerine benzetilebilir. Ehl-i kitabın ilk haşr için diyarlarından sürülmesi, dünyadaki hesap ve cezalarıdır. Bu da âhiretteki hesap ve cezaya benzer. Câsiye ehlinin dalâletleri hakkındaki sözler de, ilk haşr için diyarlarından çıkarılanların dalâletlerine oldukça benzemektedir.
Câsiye Sûresi’nin hem başında, hem de sonunda el-azîzü'l-hakîm isimleri zikredilmiştir. Böylece Sûre’nin son kısmı, tekrar başlangıcına bağlanmıştır. Bu ibare Ahkâf Sûresi'nin başında da gelmiştir: حم ﴿١﴾ تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّـهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ [Hâ, Mîm. (Bu) kitabın indirilmesi azîz, hakîm Allah'tandır] (Ahkâf/1-2), yani el-azîzü'l-hakîm ibaresi, aynı isimlerle başladığı Câsiye kapısını kapatırken, başını hatırlatmış, sonra da Ahkâf Sûresi'nin kapısını açmıştır. Bu iki sûredeki benzerlik, Kur’ân'da başka hiçbir yerde yoktur. Yani, sûrenin bir ibareyle başlaması, sonunda tekrar aynı ibarenin gelmesi ve arkadan başlayan sûrenin de aynı ibareyle başlaması sadece burada görülen bir durumdur.
Mühim olan, Câsiye ve Haşr Sûreleri arasındaki apaçık benzerliği görmektir. Her ikisi de el-azîzü'l hakîm isimleriyle başlamış ve bitmiştir. Kur’ân'da bunlardan başka böyle bir sûre yoktur. Bunun sırrını bilmiyoruz, ama bu iki sûrenin isimleri arasında da benzerlik görüyoruz. Câsiye, bütün ümmetlerin toplanarak kitaplarına çağırıldıklarını ifade eder. Haşr Sûresi'ndeki haşr ise, kitap ehlinin ilk haşr için diyarlarından çıkarılmasını ifade eder. Her iki sûrenin ismi de kalabalığın toplanması manasındadır. “Câsiye” ismi yerine “Şeriat” dense ve şeriat'ın aslında, “etrafında insanların toplandığı su yolu” olduğu düşünülse, bu mana ehl-i kitabın toplanmasına ve ilk haşr için diyarlarından sürülmelerine benzetilebilir. Ehl-i kitabın ilk haşr için diyarlarından sürülmesi, dünyadaki hesap ve cezalarıdır. Bu da âhiretteki hesap ve cezaya benzer. Câsiye ehlinin dalâletleri hakkındaki sözler de, ilk haşr için diyarlarından çıkarılanların dalâletlerine oldukça benzemektedir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 143,00 | 143,00 |