Son dönemde ulus-devletler açısından oldukça fazla alanda etki yaratan “göç” konusu, 2015 yılından beri Türkiye-AB ilişkileri üzerinde de doğrudan etkili olmaya başlamıştır. Özellikle yeni güvenlik tehditleri bağlamında ele alınan mülteci konusunun, Türkiye-AB ilişkilerine yansımalarının tartışıldığı bu çalışmada, 2011-2019 yılları arasında yaşanan mülteci krizinin hem Türkiye’ye hem de AB’ye etkileri ayrıntılı olarak işlenmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan yeni güvenlik tehditleriyle, klasik güvenlik anlayışının sorgulanması sonucunda göç hareketleri bir tehdit olarak algılanmaya başlamıştır. Özellikle Kopenhag Okulu’nun toplumsal güvenlik ve güvenlikleştirme kavramları çerçevesinde mülteci konusunun ele alındığı bu çalışmada, Türkiye-AB ilişkilerinin hem bugününe hem de geleceğine yönelik analizler yapılmıştır. Türkiye ve AB tarafından farklı şekillerde güvenlik alanının bir konusu haline gelen mülteciler, insani güvenlik ve toplumsal güvenlik yaklaşımlarıyla değerlendirilmiştir.
Türkiye hem AB güvenliği için hem de AB’nin mülteci politikalarının belirlenmesi konusunda önemli bir aktör olmasına rağmen, mülteci krizinin Türkiye’nin AB üyeliği konusunda çok büyük bir etki yaratması beklenmemektedir. AB’nin güvenlik algısı göç konusunun güvenlikleştirilmesine neden olduğundan, Türkiye ile yoğun bir iş birliği yapmak kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu yeni durumun, Türkiye’nin AB üyeliği üzerinde yalnızca kolaylaştırıcı bir etki yaratması beklenmekte, üyelik konusunda esas olarak Kopenhag Kriterleri’nin önemi vurgulanmaktadır. AB, Türkiye’ye önemine yaraşır şekilde muamele etmemektedir; ancak Türkiye kendi gücünün de farkında olarak, AB ile alternatif ilişki modellerini de gündemine almalıdır. Böylece mülteci krizi bağlamında, AB güvenliğinde kilit bir aktör olan; ancak üyelik müzakereleri hala devam eden Türkiye ile yük paylaşımına dayalı, bütüncül ve eş güdümlü yeni bir ilişki modeli geliştirilmesi gerektiği ortaya koyulmuştur.
Son dönemde ulus-devletler açısından oldukça fazla alanda etki yaratan “göç” konusu, 2015 yılından beri Türkiye-AB ilişkileri üzerinde de doğrudan etkili olmaya başlamıştır. Özellikle yeni güvenlik tehditleri bağlamında ele alınan mülteci konusunun, Türkiye-AB ilişkilerine yansımalarının tartışıldığı bu çalışmada, 2011-2019 yılları arasında yaşanan mülteci krizinin hem Türkiye’ye hem de AB’ye etkileri ayrıntılı olarak işlenmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan yeni güvenlik tehditleriyle, klasik güvenlik anlayışının sorgulanması sonucunda göç hareketleri bir tehdit olarak algılanmaya başlamıştır. Özellikle Kopenhag Okulu’nun toplumsal güvenlik ve güvenlikleştirme kavramları çerçevesinde mülteci konusunun ele alındığı bu çalışmada, Türkiye-AB ilişkilerinin hem bugününe hem de geleceğine yönelik analizler yapılmıştır. Türkiye ve AB tarafından farklı şekillerde güvenlik alanının bir konusu haline gelen mülteciler, insani güvenlik ve toplumsal güvenlik yaklaşımlarıyla değerlendirilmiştir.
Türkiye hem AB güvenliği için hem de AB’nin mülteci politikalarının belirlenmesi konusunda önemli bir aktör olmasına rağmen, mülteci krizinin Türkiye’nin AB üyeliği konusunda çok büyük bir etki yaratması beklenmemektedir. AB’nin güvenlik algısı göç konusunun güvenlikleştirilmesine neden olduğundan, Türkiye ile yoğun bir iş birliği yapmak kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu yeni durumun, Türkiye’nin AB üyeliği üzerinde yalnızca kolaylaştırıcı bir etki yaratması beklenmekte, üyelik konusunda esas olarak Kopenhag Kriterleri’nin önemi vurgulanmaktadır. AB, Türkiye’ye önemine yaraşır şekilde muamele etmemektedir; ancak Türkiye kendi gücünün de farkında olarak, AB ile alternatif ilişki modellerini de gündemine almalıdır. Böylece mülteci krizi bağlamında, AB güvenliğinde kilit bir aktör olan; ancak üyelik müzakereleri hala devam eden Türkiye ile yük paylaşımına dayalı, bütüncül ve eş güdümlü yeni bir ilişki modeli geliştirilmesi gerektiği ortaya koyulmuştur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 45,00 | 45,00 |