Gerisi Pek Mühim Değil, İzmir'in arka sokaklarında geçen bir büyüme hikâyesi. Mahalleyi, kardeşlikten güçlü arkadaşlığı, baba ocağını, ana kucağını, ilk acımızı, gönül sancımızı, anlatamadıklarımızı, sakındıklarımızı, kayıplarımızı ve pişmanlıklarımızı anlatan bir ilk roman.
Yalnızlığı, sıkışmışlığı bütün bunlara rağmen umudu da görünür kılan Onur Güzeldiyar, kendini gerçekleştirme ve var olma sancıları içinde debelenen, “iyi insan” olmaya çabalayan “semt delikanlıları”nın hikâyesini çarpıcı biçimde bize aktarıyor.
“Hayatın esrarengiz müdahaleleri ne hoştur değil mi?
Devriye gezen ekip otolarının sayısı yükselen lüks binalar arttıkça artmıştır. Özel okulların kapıları spor arabalarla dolmaya, afili kafeler parfüm kokmaya başladığında, kaslı vücutlarının kılsız tenlerini sergileyen, pahalı saatler takıp, tertemiz kadınlarla etrafa bir küfür gibi bakmaya ve uzak durmaya çalışıp kaçmaya başladıklarında bu gençler, semt delikanlılarına öfke bir meyvedir artık.
Sıkılan, çalışan, yorulan, vuran, vurulan, sıkıldıkça faça atan, sinirlerine hakim olamayan, nezaretlere alınıp sorgulanan, birahanelerde ağzı kusmuk kokulu kadınları öpmeye çalışan, sevilmeyen, dışlanan, tehlikeli sanılan, adam olamayan, matiz olan, bali koklayan, kova yapan, bong hazırlayan, patlayan, çatlayan, ağlayan, aldatan, aldatılan, rezil olan, daha çok rezil olan, yanılan, yanılan, hep yanılan, duvarları kağıt, spreyleri kalem sanan, kalpleri daima kırılan kim varsa, yemiştir artık o meyveden.
Çinnng!”
Gerisi Pek Mühim Değil, İzmir'in arka sokaklarında geçen bir büyüme hikâyesi. Mahalleyi, kardeşlikten güçlü arkadaşlığı, baba ocağını, ana kucağını, ilk acımızı, gönül sancımızı, anlatamadıklarımızı, sakındıklarımızı, kayıplarımızı ve pişmanlıklarımızı anlatan bir ilk roman.
Yalnızlığı, sıkışmışlığı bütün bunlara rağmen umudu da görünür kılan Onur Güzeldiyar, kendini gerçekleştirme ve var olma sancıları içinde debelenen, “iyi insan” olmaya çabalayan “semt delikanlıları”nın hikâyesini çarpıcı biçimde bize aktarıyor.
“Hayatın esrarengiz müdahaleleri ne hoştur değil mi?
Devriye gezen ekip otolarının sayısı yükselen lüks binalar arttıkça artmıştır. Özel okulların kapıları spor arabalarla dolmaya, afili kafeler parfüm kokmaya başladığında, kaslı vücutlarının kılsız tenlerini sergileyen, pahalı saatler takıp, tertemiz kadınlarla etrafa bir küfür gibi bakmaya ve uzak durmaya çalışıp kaçmaya başladıklarında bu gençler, semt delikanlılarına öfke bir meyvedir artık.
Sıkılan, çalışan, yorulan, vuran, vurulan, sıkıldıkça faça atan, sinirlerine hakim olamayan, nezaretlere alınıp sorgulanan, birahanelerde ağzı kusmuk kokulu kadınları öpmeye çalışan, sevilmeyen, dışlanan, tehlikeli sanılan, adam olamayan, matiz olan, bali koklayan, kova yapan, bong hazırlayan, patlayan, çatlayan, ağlayan, aldatan, aldatılan, rezil olan, daha çok rezil olan, yanılan, yanılan, hep yanılan, duvarları kağıt, spreyleri kalem sanan, kalpleri daima kırılan kim varsa, yemiştir artık o meyveden.
Çinnng!”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 94,50 | 94,50 |