1915 yılı itibariyle dünyanın o zamana kadar gördüğü ilk kapsamlı Amfibi çıkarma harekatı olan Çanakkale kara ve deniz harekatı, aynı zamanda bir dizi yeni savaş teknolojilerin ilk kez denendiği yer olma özelliği de taşımıştır. Yaklaşık 33.000 hektarlık alanda sekiz buçuk ay süren kara savaşları boyunca iki taraftan da toplamda bir milyona yakın insanın çarpıştığı yarımadada savaş sırasında yaşananlar ise Gelibolu'ya “Gelibolu“ özelliğini katmıştı. Çoğu yerde siperler arası 8-10 metredir ve askerler birbirlerinin konuşmalarını, iniltilerini, gülüşmelerini, haykırışlarını duyarlar, savaşa karar verdiklerinde ise siperlerden çıkarlar birbirlerinin üzerlerine hücum ederlerdi. Düşerler, düşürürlerdi. Bazen çok ölü verdik biraz ara verelim dercesine birkaç saatlik ateşkes ilen etseler de onlar orada hep savaştılar, savaşarak öldüler. Yaşadıklarını hafızalarında canlı tuttular, Geliboluyu hep yaşadılar, yaşattılar.
“Arkamdakiler teker teker vuruldular ama asla duraksamadılar. Teğmen Watts beş yerinden yaralanmıştı ve iskele üzerinden askerleri, Yüzbaşıyı izleyin!“ diye teşvik ediyordu. Dublin Taburundan Yüzbaşı French bana daha sonra, beni kırk sekiz kişinin izlediğini ve hepsinin vurulduğunu söyledi.“
“...Türklerin ilerlemek için geçmek zorunda oldukları tepeler her birine bir sektör ayrılmış olan gemilerin ateşiyle dümdüz edildi... Ateş hattında kulakları sağır edecek bir gürültü vardı... Önümüzdeki tepeler patlayan mermilerle cayır cayır yanıyor, yoğun duman bulutları tepelerden parçalarla birlikte yükseliyordu.“
“Siperde bir çukur kazar ve su birikmesini beklerdik. Bu suyu kaynatırdık ama yine de rengi süt beyazı olurdu ve zımpara gibi taneleri vardı. Çay tadını biraz alsa da, askerler bu suyun tadından o kuyunun yakınında bir Türk'ün mü yoksa bir İngiliz'in mi gömülü olduğunu söyleyebilirlerdi.“
1915 yılı itibariyle dünyanın o zamana kadar gördüğü ilk kapsamlı Amfibi çıkarma harekatı olan Çanakkale kara ve deniz harekatı, aynı zamanda bir dizi yeni savaş teknolojilerin ilk kez denendiği yer olma özelliği de taşımıştır. Yaklaşık 33.000 hektarlık alanda sekiz buçuk ay süren kara savaşları boyunca iki taraftan da toplamda bir milyona yakın insanın çarpıştığı yarımadada savaş sırasında yaşananlar ise Gelibolu'ya “Gelibolu“ özelliğini katmıştı. Çoğu yerde siperler arası 8-10 metredir ve askerler birbirlerinin konuşmalarını, iniltilerini, gülüşmelerini, haykırışlarını duyarlar, savaşa karar verdiklerinde ise siperlerden çıkarlar birbirlerinin üzerlerine hücum ederlerdi. Düşerler, düşürürlerdi. Bazen çok ölü verdik biraz ara verelim dercesine birkaç saatlik ateşkes ilen etseler de onlar orada hep savaştılar, savaşarak öldüler. Yaşadıklarını hafızalarında canlı tuttular, Geliboluyu hep yaşadılar, yaşattılar.
“Arkamdakiler teker teker vuruldular ama asla duraksamadılar. Teğmen Watts beş yerinden yaralanmıştı ve iskele üzerinden askerleri, Yüzbaşıyı izleyin!“ diye teşvik ediyordu. Dublin Taburundan Yüzbaşı French bana daha sonra, beni kırk sekiz kişinin izlediğini ve hepsinin vurulduğunu söyledi.“
“...Türklerin ilerlemek için geçmek zorunda oldukları tepeler her birine bir sektör ayrılmış olan gemilerin ateşiyle dümdüz edildi... Ateş hattında kulakları sağır edecek bir gürültü vardı... Önümüzdeki tepeler patlayan mermilerle cayır cayır yanıyor, yoğun duman bulutları tepelerden parçalarla birlikte yükseliyordu.“
“Siperde bir çukur kazar ve su birikmesini beklerdik. Bu suyu kaynatırdık ama yine de rengi süt beyazı olurdu ve zımpara gibi taneleri vardı. Çay tadını biraz alsa da, askerler bu suyun tadından o kuyunun yakınında bir Türk'ün mü yoksa bir İngiliz'in mi gömülü olduğunu söyleyebilirlerdi.“
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 6,89 | 6,89 |