Kadının yeryüzündeki varoluşu, dijital çağda dahi önemi anlamlandırılmaya çalışılan bir konudur. Medeniyetin milattan öncesinde başlayan temel aşamaları kadınların işlevselliği ile birlikte önemli hale gelmektedir. Özel alanın kurtarıcıları kadınlar, kamusal alanında “görünmeyen” düzenleyicileridir. Tüm çabalarına ve üretimlerine rağmen erkeklere göre ikincil planda kadınlar, neden hâlâ günümüzde de toplumsal cinsiyet kodlarının uzantılarıyla hayatını biçimlendirmektedirler? Kamusal alanda üretimleriyle, pratiğe döktükleriyle yaratıcı zihnini ortaya koyabilen kadınlar, özel alanlarında yardım olmaksızın da her şeyi düzenleyenler olarak aslında erkeklerden daha fazla hayata emek verenler ve çaba gösterenlerdir. Bu emeğin “görünmez” kılınışının sebebi, ataerkil düzenin söylemlerinin toplumsal düzen içinde yer etmiş olması ve var olan bu sistematiğin devam edegelmesini sağlayan öğelerin giderek pekişmesidir. Bu çalışma, kadınların milattan öncesinden beridir toplumsal düzende nasıl konumlandığını, hangi koşullar altında hareket edebildiğini ve ettirildiğini göstermeye başlayarak kadının toplumsal düzendeki yerini sorgulatacaktır. Toplumsal cinsiyet göstergeleri bağlamında, kadının zamana ve mekâna ilintilendirilişi, kendi bedenini “kendi bedeni” olarak göremeyişi, kadın imgesinin erkek egemen bakış açısıyla nasıl alımlandığı, kadınların örgütlenmeleri, kadın emeği, yeni iletişim teknolojilerinde kadın sağlığının sunumu ve meslek seçiminde nasıl manipülasyona maruz kaldıkları gibi konular bu kitapla birlikte yeniden okurlara tartışma alanları yaratacaktır. Dijital çağın dijital yerlilerinin, kadını hangi bakış açısıyla algıladığı ve günümüze değin gelen söylemlerle nasıl anlamlandırdığı konusu, tüm bu sorgulamalarla birlikte yeniden okurları düşünmeye sevk etmekte ve kadın çalışmalarının akademide yer açtığı sorgulama süreçlerinin önemini göstermektedir. Kadınlar, yeryüzünün en estetik ve üretken varlıkları olarak her zaman özene ve saygıya layıktır. Kadına şiddet, insanın kendi varlığına yaptığı şiddettir ve kabulü hiçbir alanda yoktur.
Doç. Dr. Berceste Gülçin Özdemir
İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Sinema Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Kadının yeryüzündeki varoluşu, dijital çağda dahi önemi anlamlandırılmaya çalışılan bir konudur. Medeniyetin milattan öncesinde başlayan temel aşamaları kadınların işlevselliği ile birlikte önemli hale gelmektedir. Özel alanın kurtarıcıları kadınlar, kamusal alanında “görünmeyen” düzenleyicileridir. Tüm çabalarına ve üretimlerine rağmen erkeklere göre ikincil planda kadınlar, neden hâlâ günümüzde de toplumsal cinsiyet kodlarının uzantılarıyla hayatını biçimlendirmektedirler? Kamusal alanda üretimleriyle, pratiğe döktükleriyle yaratıcı zihnini ortaya koyabilen kadınlar, özel alanlarında yardım olmaksızın da her şeyi düzenleyenler olarak aslında erkeklerden daha fazla hayata emek verenler ve çaba gösterenlerdir. Bu emeğin “görünmez” kılınışının sebebi, ataerkil düzenin söylemlerinin toplumsal düzen içinde yer etmiş olması ve var olan bu sistematiğin devam edegelmesini sağlayan öğelerin giderek pekişmesidir. Bu çalışma, kadınların milattan öncesinden beridir toplumsal düzende nasıl konumlandığını, hangi koşullar altında hareket edebildiğini ve ettirildiğini göstermeye başlayarak kadının toplumsal düzendeki yerini sorgulatacaktır. Toplumsal cinsiyet göstergeleri bağlamında, kadının zamana ve mekâna ilintilendirilişi, kendi bedenini “kendi bedeni” olarak göremeyişi, kadın imgesinin erkek egemen bakış açısıyla nasıl alımlandığı, kadınların örgütlenmeleri, kadın emeği, yeni iletişim teknolojilerinde kadın sağlığının sunumu ve meslek seçiminde nasıl manipülasyona maruz kaldıkları gibi konular bu kitapla birlikte yeniden okurlara tartışma alanları yaratacaktır. Dijital çağın dijital yerlilerinin, kadını hangi bakış açısıyla algıladığı ve günümüze değin gelen söylemlerle nasıl anlamlandırdığı konusu, tüm bu sorgulamalarla birlikte yeniden okurları düşünmeye sevk etmekte ve kadın çalışmalarının akademide yer açtığı sorgulama süreçlerinin önemini göstermektedir. Kadınlar, yeryüzünün en estetik ve üretken varlıkları olarak her zaman özene ve saygıya layıktır. Kadına şiddet, insanın kendi varlığına yaptığı şiddettir ve kabulü hiçbir alanda yoktur.
Doç. Dr. Berceste Gülçin Özdemir
İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Sinema Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 315,00 | 315,00 |