Şiddetin tanımını kim yapıyor? Belirli eylemleri şiddet kategorisine sokan, bundan çıkarı olan devletler, şirketler ya da medya mıdır? Bizler, eylemlerimiz sırf bu şiddet tanımı içine girecek diye korkup her geçen gün daha mı itaatkârlaşırız? Peki ya asıl şiddet; politik ve ekonomik sistemimiz bizi iklim felaketinin, ekosistemleri yağmalamanın ve çoğunluğun pahasına azınlığın yararına toplulukları alt üst etmenin eşiğine getirmişken eylemsiz kalmaksa? Ya asıl şiddet, bir şey yapabilecekken yapmamaksa?
Bütün dünyada “Moneyless Man” olarak tanınan Mark Boyle, 2008 yılından beri parasız yaşayan, 2016 yılında ise modern teknolojiyle bağlarını tamamen koparmış İrlandalı bir yazar. Üçüncü kitabı Gandhi ile Molotof Kokteyli İçmek’te okurlara sanayinin, makinenin, modern yaşam alışkanlıklarımızın aslında ne ölçüde yıkıcı olduğunu, geleceğimizin girdiği tehlikeyi, bunlara dair çözüm önerilerini ve alınabilecek aksiyonları farklı bir perspektiften, dikkate değer, provokatif bir dil ile gösteriyor.
Gizlice, günlük hayatımızda kullandığımız marka kıyafetleri üretmek için çocukların ihtiyaç molalarında bile silahlı militerler tarafından nezaret edildikleri, üretkenliklerinin kayıt altına alındığı ve uzun saatler çalıştırıldıkları bir Sweatshop'a sızın. Sonra şiddetsizlik neymiş tekrar bir düşünün. Her gün, çoğu Küresel Güney'de olmak üzere, açlıktan ölen 21,000 çocuktan birinin ailesiyle konuşun ve onlara mal piyasası ve uluslararası finansın eskiden eşsiz olan kültürlerine katkısını sorun. Dünyanın 85 büyük zengininin, 3.5 milyar fakirin toplamından daha çok serveti nasıl elde ettiklerini ve bunun fakirlerin yaşantılarına etkilerini gözünüzde canlandırın. Eşsiz becerileri ve yaşama karşı bütünsel yaklaşımları artık Makine'nin yıkıcı etkisiyle yarışamayan zanaatkârlarla ya da önceden sabit özelliklere sahipken şimdi tekdüze ve değişmez dişlilerle bezenmiş konveyör bantları üzerine çalışan teknisyenlerle görüşün. Onlara otomasyonun ve düğmelere basmanın yaşamlarına bir anlam ya da mutluluk getirip getirmediğini sorun. Bunların şiddete katkı sağlamadığı, yalnızca çağın getirdiği ufak tefek sorunlar olduğu ve siyaset bilimciler tarafından çözülebilecekleri safsatalarına inanıyorsanız, ben bu kitapla, tam spektrum direnişinizi nispeten barışçıl hâle getirmeyi amaçlıyorum.
Şiddetin tanımını kim yapıyor? Belirli eylemleri şiddet kategorisine sokan, bundan çıkarı olan devletler, şirketler ya da medya mıdır? Bizler, eylemlerimiz sırf bu şiddet tanımı içine girecek diye korkup her geçen gün daha mı itaatkârlaşırız? Peki ya asıl şiddet; politik ve ekonomik sistemimiz bizi iklim felaketinin, ekosistemleri yağmalamanın ve çoğunluğun pahasına azınlığın yararına toplulukları alt üst etmenin eşiğine getirmişken eylemsiz kalmaksa? Ya asıl şiddet, bir şey yapabilecekken yapmamaksa?
Bütün dünyada “Moneyless Man” olarak tanınan Mark Boyle, 2008 yılından beri parasız yaşayan, 2016 yılında ise modern teknolojiyle bağlarını tamamen koparmış İrlandalı bir yazar. Üçüncü kitabı Gandhi ile Molotof Kokteyli İçmek’te okurlara sanayinin, makinenin, modern yaşam alışkanlıklarımızın aslında ne ölçüde yıkıcı olduğunu, geleceğimizin girdiği tehlikeyi, bunlara dair çözüm önerilerini ve alınabilecek aksiyonları farklı bir perspektiften, dikkate değer, provokatif bir dil ile gösteriyor.
Gizlice, günlük hayatımızda kullandığımız marka kıyafetleri üretmek için çocukların ihtiyaç molalarında bile silahlı militerler tarafından nezaret edildikleri, üretkenliklerinin kayıt altına alındığı ve uzun saatler çalıştırıldıkları bir Sweatshop'a sızın. Sonra şiddetsizlik neymiş tekrar bir düşünün. Her gün, çoğu Küresel Güney'de olmak üzere, açlıktan ölen 21,000 çocuktan birinin ailesiyle konuşun ve onlara mal piyasası ve uluslararası finansın eskiden eşsiz olan kültürlerine katkısını sorun. Dünyanın 85 büyük zengininin, 3.5 milyar fakirin toplamından daha çok serveti nasıl elde ettiklerini ve bunun fakirlerin yaşantılarına etkilerini gözünüzde canlandırın. Eşsiz becerileri ve yaşama karşı bütünsel yaklaşımları artık Makine'nin yıkıcı etkisiyle yarışamayan zanaatkârlarla ya da önceden sabit özelliklere sahipken şimdi tekdüze ve değişmez dişlilerle bezenmiş konveyör bantları üzerine çalışan teknisyenlerle görüşün. Onlara otomasyonun ve düğmelere basmanın yaşamlarına bir anlam ya da mutluluk getirip getirmediğini sorun. Bunların şiddete katkı sağlamadığı, yalnızca çağın getirdiği ufak tefek sorunlar olduğu ve siyaset bilimciler tarafından çözülebilecekleri safsatalarına inanıyorsanız, ben bu kitapla, tam spektrum direnişinizi nispeten barışçıl hâle getirmeyi amaçlıyorum.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 148,80 | 148,80 |