“Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak” bağlamında Atayurdumuz Türkistan’dan getirdiğimiz ve Türkiye’de bulduğumuz fikrî birikimi, burhan, cedel, hitabet/belagat ve şiir bağlamında yeni bir formda oluşturabiliriz. İşte bunu yapmak demek, Varlık, bilgi ve değer bağlamında “Türk Felsefesi”ni bir sistem felsefesi haline dönüştürmek için felsefe, kelam ve tasavvuf alanında üretilen metinleri Türkiye’de ve Türkçe yeni okumalara tabî tutmak gerekir. Bu metinlerin üretildiği ortam ile bugün içinde yaşadığımız ortamın sorunlarına dikkat ederek, varlık, bilgi ve değer kavramlarını konuşulan ana dil ile temellendirmek şarttır. Tümel değerlerin (soyut ve aşkın olan verilerin) Anadolu insanın şahsında tikelleşmesi ve somutlaşması için bu yapılmalıdır. Bu Aristoteles’in hocası Platon’un idelerini yeryüzüne indirmek gibi bir tikelde tümeli yakalamayı hedeflemelidir. Böyle olursa, düşünceyi bulunduğumuz coğrafyada yaşayan insanların güncel sorunlarına çözümler üretilmesinde bir yol ışığı vazifesi görecek şekilde yeniden üretebiliriz. Bu gerçekleştiği zaman aynı zamanda yerli ve tikel olan tümelleşecektir. Bu da “Türk Felsefesi”ni genel felsefe içinde önemli bir konuma getirecektir.
Bu aslında Türklerin yurtluğu yeniden ihya etmek üzere bizzat kendi toprağına ait yerli (Hitit, Babil, Grek ve İslam düşüncelerinin) gücünü özgürleştirmek ve yeniden tümel/evrensel haline getirmek çabasıdır. Çünkü bu topraklarda, dünyanın önemli medeniyetlerini kuran düşünceler üretilmiş, Türkler, Selçuklu ve Osmanlı Devletleriyle Anadolu toprağını yeniden yurtlandırmıştır. Felsefenin artık salt nesne (Arapça metinler) değil de kavram üzerinden Türkiye’de Türkçe ile yeniden yurtlanması Anadolu’nun birikimini “Türk Felsefesi” adıyla insanlığa sunmak demektir.
“Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak” bağlamında Atayurdumuz Türkistan’dan getirdiğimiz ve Türkiye’de bulduğumuz fikrî birikimi, burhan, cedel, hitabet/belagat ve şiir bağlamında yeni bir formda oluşturabiliriz. İşte bunu yapmak demek, Varlık, bilgi ve değer bağlamında “Türk Felsefesi”ni bir sistem felsefesi haline dönüştürmek için felsefe, kelam ve tasavvuf alanında üretilen metinleri Türkiye’de ve Türkçe yeni okumalara tabî tutmak gerekir. Bu metinlerin üretildiği ortam ile bugün içinde yaşadığımız ortamın sorunlarına dikkat ederek, varlık, bilgi ve değer kavramlarını konuşulan ana dil ile temellendirmek şarttır. Tümel değerlerin (soyut ve aşkın olan verilerin) Anadolu insanın şahsında tikelleşmesi ve somutlaşması için bu yapılmalıdır. Bu Aristoteles’in hocası Platon’un idelerini yeryüzüne indirmek gibi bir tikelde tümeli yakalamayı hedeflemelidir. Böyle olursa, düşünceyi bulunduğumuz coğrafyada yaşayan insanların güncel sorunlarına çözümler üretilmesinde bir yol ışığı vazifesi görecek şekilde yeniden üretebiliriz. Bu gerçekleştiği zaman aynı zamanda yerli ve tikel olan tümelleşecektir. Bu da “Türk Felsefesi”ni genel felsefe içinde önemli bir konuma getirecektir.
Bu aslında Türklerin yurtluğu yeniden ihya etmek üzere bizzat kendi toprağına ait yerli (Hitit, Babil, Grek ve İslam düşüncelerinin) gücünü özgürleştirmek ve yeniden tümel/evrensel haline getirmek çabasıdır. Çünkü bu topraklarda, dünyanın önemli medeniyetlerini kuran düşünceler üretilmiş, Türkler, Selçuklu ve Osmanlı Devletleriyle Anadolu toprağını yeniden yurtlandırmıştır. Felsefenin artık salt nesne (Arapça metinler) değil de kavram üzerinden Türkiye’de Türkçe ile yeniden yurtlanması Anadolu’nun birikimini “Türk Felsefesi” adıyla insanlığa sunmak demektir.