Bireyin öğrenme isteğinin özünde ilgi, merak, gereksinimlerini karşılama ve sorunları çözme yatar. Ancak toplumsal yapı, kültürel değerler ve bireyin toplumsallaşma süreci, öğrenme niteliğinde ve sürecinde önemli rol oynar. Bireyin karar verme sürecine katılımı ve kendisini ifade etme olanağı, öğrenmede etkinliğini arttırabilir. Toplumsallaşma sürecinde anne babanın her şeyi bilen otoriter tavrı ile okulda öğretmenin sınıftaki tek bilenin kendisi olduğuna yönelik tavrı, sokakta yetkili otoritelerin buyurgan kuralları, bireyi edilgen konuma sürükleyebilir. Edilgen bireyin öğrenmesi ise bilen ya da otorite konumunda olanın deneyimlerine dayalı olarak gelişir. Karşıtı durumda ise çocukluktan itibaren merakından dolayı soru sorulmasına izin verilen, soru soran, sorgulayan, içinde bulunduğu toplumsal çevreyi etkileyebilen ve değişiminde öncü rol oynayan birey, aynı zamanda öğrenen toplumun çekirdeğini de oluşturmaktadır. Burada vurgulanmak istenen; öğrenme, bireyin doğuştan getirdiği yeteneklerine bağlı olmakla birlikte, içinde yer aldığı toplumun kültürel özelliklerinin de öğrenmede önemli yer tuttuğudur.
Öğrenen bir örgüt, geleneksel ast üst ilişkisinden çok bilgisi oranında karar verme sürecinde etkin olan, sorgulayan, hesap veren ve yeni öğrenmelere açık bireylerin ağırlıkta olduğu bir özelliğe sahiptir. Türk kamu örgütlerinde ast üst ilişkisi genelde biçimsel niteliktedir. Bu ilişki sürecinde statü sembollerinin ön plana çıktığı, aşağıdan yukarıya doğru bilgi akışının yöneticinin sınırlı iznine bağlı olduğu, yeni bilgilerin sistem için bir risk olarak algılandığı, en güvenilir bilgi ve uygulamaların örgütün gelenekselleşmiş uygulamaları olduğu bir yapı söz konusudur.
Eğitim ve öğretim etkinliklerinin odağını oluşturan bir okulun kendini yenileyebilmesi ile bilimsel ve çevresel değişikliklere uyum sağlayabilme derecesi, öğrenme kapasitesine bağlıdır. Ancak okulun öğrenme kapasitesinin başat belirleyicileri okulun yapısı, toplumsal çevresi, öğretmenlerin ve öğrencilerin özellikleri, mesleki yeterlikleri, müdürün yeterlikleri ve yöneticilik anlayışı ile okuldaki ilişkiler dokusunun niteliğidir.
Bu bağlamda okulun öğrenen örgüt özelliğine kavuşabilmesinde bu belirleyicilerin hepsinin öğrenme süreci içerisinde yer alması gerekir. Bu durum ise uzun ve kesintisiz bir toplumsal öğrenme süreci ve anlayışını gerektirir. Bu nedenle örgütsel öğrenme paradigması, örgütsel öğrenme kültürünün oluşturulmasında önemli role sahiptir.
Bireyin öğrenme isteğinin özünde ilgi, merak, gereksinimlerini karşılama ve sorunları çözme yatar. Ancak toplumsal yapı, kültürel değerler ve bireyin toplumsallaşma süreci, öğrenme niteliğinde ve sürecinde önemli rol oynar. Bireyin karar verme sürecine katılımı ve kendisini ifade etme olanağı, öğrenmede etkinliğini arttırabilir. Toplumsallaşma sürecinde anne babanın her şeyi bilen otoriter tavrı ile okulda öğretmenin sınıftaki tek bilenin kendisi olduğuna yönelik tavrı, sokakta yetkili otoritelerin buyurgan kuralları, bireyi edilgen konuma sürükleyebilir. Edilgen bireyin öğrenmesi ise bilen ya da otorite konumunda olanın deneyimlerine dayalı olarak gelişir. Karşıtı durumda ise çocukluktan itibaren merakından dolayı soru sorulmasına izin verilen, soru soran, sorgulayan, içinde bulunduğu toplumsal çevreyi etkileyebilen ve değişiminde öncü rol oynayan birey, aynı zamanda öğrenen toplumun çekirdeğini de oluşturmaktadır. Burada vurgulanmak istenen; öğrenme, bireyin doğuştan getirdiği yeteneklerine bağlı olmakla birlikte, içinde yer aldığı toplumun kültürel özelliklerinin de öğrenmede önemli yer tuttuğudur.
Öğrenen bir örgüt, geleneksel ast üst ilişkisinden çok bilgisi oranında karar verme sürecinde etkin olan, sorgulayan, hesap veren ve yeni öğrenmelere açık bireylerin ağırlıkta olduğu bir özelliğe sahiptir. Türk kamu örgütlerinde ast üst ilişkisi genelde biçimsel niteliktedir. Bu ilişki sürecinde statü sembollerinin ön plana çıktığı, aşağıdan yukarıya doğru bilgi akışının yöneticinin sınırlı iznine bağlı olduğu, yeni bilgilerin sistem için bir risk olarak algılandığı, en güvenilir bilgi ve uygulamaların örgütün gelenekselleşmiş uygulamaları olduğu bir yapı söz konusudur.
Eğitim ve öğretim etkinliklerinin odağını oluşturan bir okulun kendini yenileyebilmesi ile bilimsel ve çevresel değişikliklere uyum sağlayabilme derecesi, öğrenme kapasitesine bağlıdır. Ancak okulun öğrenme kapasitesinin başat belirleyicileri okulun yapısı, toplumsal çevresi, öğretmenlerin ve öğrencilerin özellikleri, mesleki yeterlikleri, müdürün yeterlikleri ve yöneticilik anlayışı ile okuldaki ilişkiler dokusunun niteliğidir.
Bu bağlamda okulun öğrenen örgüt özelliğine kavuşabilmesinde bu belirleyicilerin hepsinin öğrenme süreci içerisinde yer alması gerekir. Bu durum ise uzun ve kesintisiz bir toplumsal öğrenme süreci ve anlayışını gerektirir. Bu nedenle örgütsel öğrenme paradigması, örgütsel öğrenme kültürünün oluşturulmasında önemli role sahiptir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 177,10 | 177,10 |