Başrollerinde Şener Şen ile Meltem Cumbul’un olduğu 2005 yapımı bir Yavuz Turgul filmi vardı “Gönül Yarası” diye. Filmde yeni emekli olan ancak taksi şoförlüğü yapan Nâzım öğretmen (Şener Şen) zor durumda kalan genç bir kadın olduğu için sahip çıktığı Dünya’yı (Meltem Cumbul) dertleşip türkü dinlemek için bir mekâna götürüyordu. Sahnede Aynur Doğan Kürtçe bir türkü olan Dar Hejiroke’yi (İncir Ağacı’nı) söylerken Dünya ağlamaya başlıyordu. Sonrasında gelişen diyalog aynen şöyleydi:
Şener Şen: Kürtçe biliyor musun?
Meltem Cumbul: Hayır.
Şener Şen: O zaman niye ağlıyorsun?
Meltem Cumbul: Ağabey bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek?
Kazım Koyuncu’yla özdeşleşen Didou Nana var bir de meselâ. Gürcüce olan bu şarkının sözlerinin tek bir kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyiz ama hissettirdiği hüznü, sonsuzluğu çok iyi biliriz.
Bunun gibi daha bir sürü örnek sayabiliriz. İçimizi kıpır kıpır eden Balkan ezgilerini, mavilikleri burnumuza getiren Yunan melodileri, aşkı bir başka yaşatan Fransız şarkıları, usulca ruhu ele geçiren ney ya da çocukluğa götüren mızıka sesi…
İşte müziğin en evrensel tanımı budur, dili yoktur. O müzik ki henüz anne karnındaki bebeğe, saksıdaki çiçeğe bile iyi geldiği rivayet edilir. Tartışmasız en ulaşılabilir, en kolay ve en çok tüketilen sanat dalıdır. Bu yüzden farklıdır, yeri ayrıdır. Bir insan hiç kitap okumamış; tiyatroya, baleye, operaya gitmemiş; resim ve heykel görmemiş hatta hayatında tek bir film izlememiş olabilir. Ama duyma engelli değilse mutlaka kulağına bir şekilde bir melodi değmiştir. Sürekli lafını ettiğimiz o ilkel kabilelerin elektriği, doğru düzgün yiyecekleri, giyecek kıyafetleri olmasa bile kendilerine has çalgıları, duygulandıkları ya da dans ettikleri bir şarkıları vardır. Tam da bu yüzden, evrenselliği ve bu birleştirici, bütünleştirici özelliğinden ötürü bu sayı müzik dedik. Ve insanların en cömert davrandığı, en çok paylaştığı şeyin müzik olduğunu fark ettik. Paylaşalım istedik.
Bu sayımızda,
Cem Karaca’yı eşi İlkim hanımdan diledik. Teoman ve İlhan Şeşen Söyleşilerimizin yanında Sevgili Yaşar’ın da bir şiiri var. Bu sayımızda katkısı olan diğer yazarlarımız;
Ahmet Karadağ
Akın Dursun
Ali Kırkar
Ali Kocatepe
Alis Çalışkan
Anıl Nart Kalmuk
Aysu Altaş
Ayşe Nur Demir
Aziz Yılmazel
Birican Güneri
Dilek Erkılınç
Dilek Türel
Duygu Çayırcıoğlu
Ece Dorsay
Ertuğrul Kaya
Fikret Çelik
Galip Çağ
Gökhan Coşkun
Gözde Urfalı
Hamdi Oğulhan Tünay
Hasan Bozaslan
İlayda Özcan
İlkim Karaca
İsmail Buğdaycı
Julia Ortay
Kaan Kayahan
Mehmet A. Başkurt
Mehmet Zeki Erkozan
Meryem Koç
Nermin Sarıbaş
Nurdane Özdemir Sağkan
Nurettin Burhan
Oğuz Aslan
Rabia Burhan
Saide Naz
Sarper Semiz
Sirel
Şükrü Erbaş
Tolga Yazıcı
Toprak Uçar
Tuğba Kocaağaoğlu
Yaşar
Başrollerinde Şener Şen ile Meltem Cumbul’un olduğu 2005 yapımı bir Yavuz Turgul filmi vardı “Gönül Yarası” diye. Filmde yeni emekli olan ancak taksi şoförlüğü yapan Nâzım öğretmen (Şener Şen) zor durumda kalan genç bir kadın olduğu için sahip çıktığı Dünya’yı (Meltem Cumbul) dertleşip türkü dinlemek için bir mekâna götürüyordu. Sahnede Aynur Doğan Kürtçe bir türkü olan Dar Hejiroke’yi (İncir Ağacı’nı) söylerken Dünya ağlamaya başlıyordu. Sonrasında gelişen diyalog aynen şöyleydi:
Şener Şen: Kürtçe biliyor musun?
Meltem Cumbul: Hayır.
Şener Şen: O zaman niye ağlıyorsun?
Meltem Cumbul: Ağabey bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek?
Kazım Koyuncu’yla özdeşleşen Didou Nana var bir de meselâ. Gürcüce olan bu şarkının sözlerinin tek bir kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyiz ama hissettirdiği hüznü, sonsuzluğu çok iyi biliriz.
Bunun gibi daha bir sürü örnek sayabiliriz. İçimizi kıpır kıpır eden Balkan ezgilerini, mavilikleri burnumuza getiren Yunan melodileri, aşkı bir başka yaşatan Fransız şarkıları, usulca ruhu ele geçiren ney ya da çocukluğa götüren mızıka sesi…
İşte müziğin en evrensel tanımı budur, dili yoktur. O müzik ki henüz anne karnındaki bebeğe, saksıdaki çiçeğe bile iyi geldiği rivayet edilir. Tartışmasız en ulaşılabilir, en kolay ve en çok tüketilen sanat dalıdır. Bu yüzden farklıdır, yeri ayrıdır. Bir insan hiç kitap okumamış; tiyatroya, baleye, operaya gitmemiş; resim ve heykel görmemiş hatta hayatında tek bir film izlememiş olabilir. Ama duyma engelli değilse mutlaka kulağına bir şekilde bir melodi değmiştir. Sürekli lafını ettiğimiz o ilkel kabilelerin elektriği, doğru düzgün yiyecekleri, giyecek kıyafetleri olmasa bile kendilerine has çalgıları, duygulandıkları ya da dans ettikleri bir şarkıları vardır. Tam da bu yüzden, evrenselliği ve bu birleştirici, bütünleştirici özelliğinden ötürü bu sayı müzik dedik. Ve insanların en cömert davrandığı, en çok paylaştığı şeyin müzik olduğunu fark ettik. Paylaşalım istedik.
Bu sayımızda,
Cem Karaca’yı eşi İlkim hanımdan diledik. Teoman ve İlhan Şeşen Söyleşilerimizin yanında Sevgili Yaşar’ın da bir şiiri var. Bu sayımızda katkısı olan diğer yazarlarımız;
Ahmet Karadağ
Akın Dursun
Ali Kırkar
Ali Kocatepe
Alis Çalışkan
Anıl Nart Kalmuk
Aysu Altaş
Ayşe Nur Demir
Aziz Yılmazel
Birican Güneri
Dilek Erkılınç
Dilek Türel
Duygu Çayırcıoğlu
Ece Dorsay
Ertuğrul Kaya
Fikret Çelik
Galip Çağ
Gökhan Coşkun
Gözde Urfalı
Hamdi Oğulhan Tünay
Hasan Bozaslan
İlayda Özcan
İlkim Karaca
İsmail Buğdaycı
Julia Ortay
Kaan Kayahan
Mehmet A. Başkurt
Mehmet Zeki Erkozan
Meryem Koç
Nermin Sarıbaş
Nurdane Özdemir Sağkan
Nurettin Burhan
Oğuz Aslan
Rabia Burhan
Saide Naz
Sarper Semiz
Sirel
Şükrü Erbaş
Tolga Yazıcı
Toprak Uçar
Tuğba Kocaağaoğlu
Yaşar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 15,00 | 15,00 |