"B-29'dan bırakılan bombanın düşmesi 43 saniye sürdü. Hemen altındaki Shina Hastanesi'ne radyo sinyalleri gönderiyordu. Sinyallerin çoğu yansıyıp göğe geri döndü. Yere 580 metre kala sinyallerin sonuncusu alındı. Bomba daha yüksekte patlarsa ısısının çoğunun açık havada dağılacağını, daha alçakta patlarsa da yerde büyük bir krater açacağını hesaplamıştılar. Ani bir elektrik akımı dumansız barut keseceklerini tutuşturdu. Sonra saf uranyumun küçük bir kısmı bombanın içindeki bir top namlusundan öne itildi. Uranyum, uranyumun geri kalanına çarptı. İçinde başıboş gezinen nötronlar dıştaki elektron bariyerini geçtiler ve yolda birkaçı merkezdeki küçük çekirdeğe çarptı. Gelen nötronlar çekirdeğe dalıp dengesini bozdu, onu titreştirmeye başladı. Çekirdekteki titreşim şiddetlenince, protonlardaki elektrik onları birbirinden ayırdı. Uranyumun yoğunluğu bir zincirleme tepkime başlatmaya yeterliydi. Kısa süre sonra ortada yalnızca iki hızlanan uranyum çekirdeği yoktu, dört, sonra sekiz, sonra on altı vb vardı. Atomların içindeki kütle ‘ortadan kayboluyor', hızlanan çekirdek parçalarının enerjisine dönüşüyordu. E=mc² faaliyetteydi. Bu bölünmelerin tamamı saniyenin milyonda birinden az bir sürede olup bitti. Bomba hala nemli sabah havasında asılıydı. Üstü ince bir çiğ tabakasıyla kaplıydı, çünkü 43 saniye önce 9500 metre yükseklikteyken şimdi hastanenin 580 metre üstündeydi ve buradaki havanın ısısı 26,6 derecedir. Tepkime tamamlanırken bomba bir iki santim daha düştü. Dışarıdan anlaşılırdı. Zincirleme tepkime seksen "kuşak" bölünmeden sonra sona erdi. Bunların son birkaçında, çevrelerindeki metali eritmeye başladılar. Bu noktadan sonra E=m² sona ermişti. Ama c² yüzünden uranyum parçaları hareketsiz metale büyük bir hızla sürtünüyordu. Sonunda ışık hızına çok yaklaştılar. Bu yüzden ısı 5.000 derece, ardından da milyonlarca dereceye ulaştı ve yükselmeyi sürdürdü. Havadaki o bombanın içinde kısa süreliğine evrenin yaratılışının ilk anlarındakine benzer koşullar oluştu. O tuhaf nesne yarım saniye boyunca bütün şiddetiyle yandıktan sonra solmaya başlıyor. Tamamen sönmesi iki üç saniye sürüyor. Bu "sönmenin" nedeni büyük ölçüde dışarı yayılan enerji. Neredeyse aynı anda alevler beliriyor, aşağıdaki herkesin derilerinin büyük kısmı yırtılıp gövdelerinden ayrılıyor. Hiroşima'da on binlerin ölmesiyle sonuçlanacak kıyım başlıyor. Zincirleme tepkimenin enerjisinin en az üçte biri bu parıltıyla birlikte yayılıyor. O tuhaf nesnenin ısısı adi havayı itiyor ve onu daha önce görülmemiş ölçüde hızlandırıyor. Aslında öyle hızlı ki hiç ses çıkarmıyor, çünkü herhangi bir sesten daha hızlı ilerliyor. Onu ikinci bir hava dalgası takip ediyor. Sonra hava atmosferde açılan boşluğu doldurmak üzere geri dönüyor. Bu, havanın yoğunluğunu sıfıra indiriyor. Patlamadan kurtulanlar kısa süreliğine dış uzayın vakumuna maruz kaldıklarından dışa doğru patlıyor. Üretilen ısının küçük bir kısmı ilerleyemiyor. Geride kalıyor. Birkaç saniye sonra yükselmeye başlıyor. Yeterince yükselince yayılıyor. O büyük mantar bulutu belirdiğinde, E=mc²'nin yeryüzündeki ilk işi tamamlanmış oluyor." Genç bir adamın, yayımlandığında hiç ilgi toplamayan makalesi, yüzyıla ve gelecek yüzyıllara damgasını vurdu. Kahramanları Faraday, Davy, Lavoisier, Roemer, Maxwell, Du Chatelet, Rutferford, Meitner, Einstein Oppenheimer, Payne, Hoyle ve Chandrasekhar olan denklemin öyküsü... Bir roman tadında.
"B-29'dan bırakılan bombanın düşmesi 43 saniye sürdü. Hemen altındaki Shina Hastanesi'ne radyo sinyalleri gönderiyordu. Sinyallerin çoğu yansıyıp göğe geri döndü. Yere 580 metre kala sinyallerin sonuncusu alındı. Bomba daha yüksekte patlarsa ısısının çoğunun açık havada dağılacağını, daha alçakta patlarsa da yerde büyük bir krater açacağını hesaplamıştılar. Ani bir elektrik akımı dumansız barut keseceklerini tutuşturdu. Sonra saf uranyumun küçük bir kısmı bombanın içindeki bir top namlusundan öne itildi. Uranyum, uranyumun geri kalanına çarptı. İçinde başıboş gezinen nötronlar dıştaki elektron bariyerini geçtiler ve yolda birkaçı merkezdeki küçük çekirdeğe çarptı. Gelen nötronlar çekirdeğe dalıp dengesini bozdu, onu titreştirmeye başladı. Çekirdekteki titreşim şiddetlenince, protonlardaki elektrik onları birbirinden ayırdı. Uranyumun yoğunluğu bir zincirleme tepkime başlatmaya yeterliydi. Kısa süre sonra ortada yalnızca iki hızlanan uranyum çekirdeği yoktu, dört, sonra sekiz, sonra on altı vb vardı. Atomların içindeki kütle ‘ortadan kayboluyor', hızlanan çekirdek parçalarının enerjisine dönüşüyordu. E=mc² faaliyetteydi. Bu bölünmelerin tamamı saniyenin milyonda birinden az bir sürede olup bitti. Bomba hala nemli sabah havasında asılıydı. Üstü ince bir çiğ tabakasıyla kaplıydı, çünkü 43 saniye önce 9500 metre yükseklikteyken şimdi hastanenin 580 metre üstündeydi ve buradaki havanın ısısı 26,6 derecedir. Tepkime tamamlanırken bomba bir iki santim daha düştü. Dışarıdan anlaşılırdı. Zincirleme tepkime seksen "kuşak" bölünmeden sonra sona erdi. Bunların son birkaçında, çevrelerindeki metali eritmeye başladılar. Bu noktadan sonra E=m² sona ermişti. Ama c² yüzünden uranyum parçaları hareketsiz metale büyük bir hızla sürtünüyordu. Sonunda ışık hızına çok yaklaştılar. Bu yüzden ısı 5.000 derece, ardından da milyonlarca dereceye ulaştı ve yükselmeyi sürdürdü. Havadaki o bombanın içinde kısa süreliğine evrenin yaratılışının ilk anlarındakine benzer koşullar oluştu. O tuhaf nesne yarım saniye boyunca bütün şiddetiyle yandıktan sonra solmaya başlıyor. Tamamen sönmesi iki üç saniye sürüyor. Bu "sönmenin" nedeni büyük ölçüde dışarı yayılan enerji. Neredeyse aynı anda alevler beliriyor, aşağıdaki herkesin derilerinin büyük kısmı yırtılıp gövdelerinden ayrılıyor. Hiroşima'da on binlerin ölmesiyle sonuçlanacak kıyım başlıyor. Zincirleme tepkimenin enerjisinin en az üçte biri bu parıltıyla birlikte yayılıyor. O tuhaf nesnenin ısısı adi havayı itiyor ve onu daha önce görülmemiş ölçüde hızlandırıyor. Aslında öyle hızlı ki hiç ses çıkarmıyor, çünkü herhangi bir sesten daha hızlı ilerliyor. Onu ikinci bir hava dalgası takip ediyor. Sonra hava atmosferde açılan boşluğu doldurmak üzere geri dönüyor. Bu, havanın yoğunluğunu sıfıra indiriyor. Patlamadan kurtulanlar kısa süreliğine dış uzayın vakumuna maruz kaldıklarından dışa doğru patlıyor. Üretilen ısının küçük bir kısmı ilerleyemiyor. Geride kalıyor. Birkaç saniye sonra yükselmeye başlıyor. Yeterince yükselince yayılıyor. O büyük mantar bulutu belirdiğinde, E=mc²'nin yeryüzündeki ilk işi tamamlanmış oluyor." Genç bir adamın, yayımlandığında hiç ilgi toplamayan makalesi, yüzyıla ve gelecek yüzyıllara damgasını vurdu. Kahramanları Faraday, Davy, Lavoisier, Roemer, Maxwell, Du Chatelet, Rutferford, Meitner, Einstein Oppenheimer, Payne, Hoyle ve Chandrasekhar olan denklemin öyküsü... Bir roman tadında.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 15,11 | 15,11 |