Bu kitap; “Düşünüyorum öyleyse varım” sözünü Descartes'tan beş yüz yıl önce söylemiş olan İbni Sina'nın yaşamöyküsüdür.
57 yıllık yaşamına sığdırdığı, ama bin yıllara sığmayan öyküsü, benzerine rastlamanın zor olduğu büyük bir bilimsel kahramanlık örneğidir.
İbni Sina'yı ve onun büyüklüğünü anlayabilmek için, günümüzde daha ilk sınıflarda öğretilen, ama uzak geçmişteki o dönemde henüz bilinmeyen pek çok şeyi unutmamız gerekir. Örneğin Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü unutup Dünya'nın, evrenin merkezi olduğuna inanmamız; şeytanın insanları ele geçirip psikolojik nöbetlere neden olduğuna inanmamız; oksijen, hidrojen ve azotun var olduğunu unutmamız; esrarengiz “felsefe taşı” yardımıyla has olmayan bir parça metalden külçe altın elde etme denemelerini normal karşılamamız; telgrafı, telefonu, radyoyu, televizyonu, interneti kullanımdan kaldırmamız; büyücülere, kem göze, ifritlere inanmamız gerekir ki, Ortaçağ Doğu Dünyasının ortalama eğitim almış insanıyla onu kıyaslayabilelim.
O, antikçağ dünyasının bilimiyle, yaşadığı dönemin bilimini birleştiren bir halka oldu. Bu halkanın olmaması durumunda insanlık kültürü başka bir yola kayabilir ve XXI. yüzyılda bizler antikçağ bilginlerinin görüşlerine ve kör inançlarına şimdikine göre çok daha bağımlı olabilirdik.
İnsanlık yolunu aydınlatmak için yanması gereken ateşi elinden alıp söndürmek için birleşen yobazlara, yalancı sofulara, sahte bilginlere, astrologlara, simyacılara, büyücülere, falcılara, doğaüstü güçlere sahip ermişlere karşı elindeki bilgi meşalesini sıkıca tutup yılmadan ileriye yürüyerek bugünkü modern dünyanın temel yapıtaşlarını yerleştiren büyük bilgine çok şey borçluyuz...
Bu kitap; “Düşünüyorum öyleyse varım” sözünü Descartes'tan beş yüz yıl önce söylemiş olan İbni Sina'nın yaşamöyküsüdür.
57 yıllık yaşamına sığdırdığı, ama bin yıllara sığmayan öyküsü, benzerine rastlamanın zor olduğu büyük bir bilimsel kahramanlık örneğidir.
İbni Sina'yı ve onun büyüklüğünü anlayabilmek için, günümüzde daha ilk sınıflarda öğretilen, ama uzak geçmişteki o dönemde henüz bilinmeyen pek çok şeyi unutmamız gerekir. Örneğin Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü unutup Dünya'nın, evrenin merkezi olduğuna inanmamız; şeytanın insanları ele geçirip psikolojik nöbetlere neden olduğuna inanmamız; oksijen, hidrojen ve azotun var olduğunu unutmamız; esrarengiz “felsefe taşı” yardımıyla has olmayan bir parça metalden külçe altın elde etme denemelerini normal karşılamamız; telgrafı, telefonu, radyoyu, televizyonu, interneti kullanımdan kaldırmamız; büyücülere, kem göze, ifritlere inanmamız gerekir ki, Ortaçağ Doğu Dünyasının ortalama eğitim almış insanıyla onu kıyaslayabilelim.
O, antikçağ dünyasının bilimiyle, yaşadığı dönemin bilimini birleştiren bir halka oldu. Bu halkanın olmaması durumunda insanlık kültürü başka bir yola kayabilir ve XXI. yüzyılda bizler antikçağ bilginlerinin görüşlerine ve kör inançlarına şimdikine göre çok daha bağımlı olabilirdik.
İnsanlık yolunu aydınlatmak için yanması gereken ateşi elinden alıp söndürmek için birleşen yobazlara, yalancı sofulara, sahte bilginlere, astrologlara, simyacılara, büyücülere, falcılara, doğaüstü güçlere sahip ermişlere karşı elindeki bilgi meşalesini sıkıca tutup yılmadan ileriye yürüyerek bugünkü modern dünyanın temel yapıtaşlarını yerleştiren büyük bilgine çok şey borçluyuz...
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 52,50 | 52,50 |