Dîvân’ın bu sayısı karma bir sayı olarak, bir bilgi ve fikir şöleni olarak hazırlandı. Sizi Hulefâ-yi Râşidîn döneminden Osmanlı Irak’ına, modern siyaset tasavvurundan alegoriye, İbn Haldun’dan Muhammed Zahid el-Kevserî’ye uzanan bir yolculuğa davet ediyoruz.
Elinizdeki sayı, M. Akif Kayapınar’ın Dîvân’ın 35. sayısında yayınlanan “Modern Siyaset Tasavvurunun Mekanizmacı Arkaplanı” başlıklı makalesinin devamı olan “Modern Siyaset Tasavvurunun Paradigmatik Öncülleri” ile başlıyor. Bu makalesinde Kayapınar modern dünyaya hâkim olan siyaset tasavvurunun genellikle verili kabul edilen, bu nedenle de sık sık bilinç dışına itilen temel ilkelerini detaylı bir şekilde tahlil ederek ana akım siyasal yaklaşımımızın “kurgusal” veya “konvansiyonel” yapısına dair farkındalığı artırmayı hedefliyor. Bu bağlamda Kayapınar’ın modern siyaset tasavvuruna içkin ilkelere (siyasal alanın özerkliği, “iyi hayat” idealinin terki, özgürlük ve eşitlik ekseni, tabii hukuk ve tabii haklar nosyonu, bireycilik ve akılcılık) yaptığı vurgu aynı zamanda siyasetin farklı şekillerde de tasavvur edilebileceğine ilişkin bir kapı aralama çabası olarak da görülebilir. Diğer bir deyişle modern siyaset tasavvurunun temel ilkelerini daha görünür kılma gayreti aslında geleneği topyekûn tartışmaya açmakla eş anlamlıdır. Siyasal lügatimizle siyasal gerçekliğimiz arasındaki irtibatın son derece zayıfladığı ve alternatif anlatılara duyulan ihtiyacın her zamankinden daha fazla olduğu günümüzde böyle bir çabanın önemi açıktır.
Hızır Murat Köse’nin kaleme aldığı “Hulefâ-yi Râşidîn Döneminden Emevîlere Geçişin Siyasi Anlamı: Hilafet-Mülk Tartışması -Üç Siyer Metni Üzerinden Bir İnceleme-”, İslam tarihinin önemli tartışma konularından birisi olan, Hulefâ-yi Râşidîn döneminden Emevîlere geçişin siyasi açıdan nasıl anlaşılacağı meselesine odaklanıyor. Makalede bu meseleye dair siyer kitaplarında öne çıkan üç yaklaşım; Zekai Konrapa’nın, bu geçişi cumhuriyetten mutlakiyetçi bir rejime dönüşüm şeklinde olumsuz bir değişim olarak yorumlayan modernist daraltıcı yaklaşımı; Ahmed Cevdet Paşa’nın, bu geçişin asabiyet ile mülke dönüşümün tabii bir sonucu olduğunu ifade eden umrani yaklaşımı ve Muhammed Hamidullah’ın, bu dönüşümü temel ilkeler çerçevesinde ele alarak mülke dayalı yönetimin Kur’an’da mutlak olarak kötülenmediğini belirten ilke esaslı yaklaşımı ele alınıyor.
Üçüncü makale Ebubekir Ceylan’a ait. 19. yüzyıl Irak’ı hakkında yazılmış raporların, günümüz Irak’ının daha iyi anlaşılmasında büyük önem taşıdığı ifade eden yazar “Abdurrahman Nureddin Paşa’nın Osmanlı Irak’ına Dair 1880 Tarihli Lâyihası Üzerine” başlıklı makalesinde II. Abdülhamid’in valilerden istediği lâyihalar kapsamında Bağdat Valisi Abdurrahman Nureddin Paşa’nın kaleme aldığı lâyihayı değerlendiriyor. Asayiş ve güvenlik, eğitim, ziraat, zanaat ve ticaret hususlarındaki sorunların ele alındığı lâyihada, yazıldığı dönemin sıcak konularından olan Sünnî-Şiî ilişkileri, Irak’ta tapu dağıtılması gibi konulara değinilmemiş olmasına dikkati çeken yazar, lâyihanın Irak’ın siyasi, sosyal ve ekonomik durumuna temas eden içeriğiyle Bağdat’ın bugünkü problemlerinin tarihî arkaplanını verdiğini ifade ediyor.
Dördüncü makalemizin müellifi Cemile Barışan, “el-Felâsifenin Devrimci Çocuğu İbn Haldun’a Yeniden Bakmak: Mukaddime, İslam Felsefesinde İbn Rüşdcü Bir Kırılma mı?” başlıklı makalesinde İslam düşünce tarihinde birçok ayrı alanda mesai sarf eden bu düşünürü, Endülüslü bir diğer meşhur filozof İbn Rüşd’le karşılaştırarak değerlendiriyor. Bu değerlendirmeyi yaparken İbn Haldun’un kelâm ve tasavvuf gibi diğer alanlarla ilişkisini de ele alıyor ve özellikle Mukaddime’nin o dönemde cari olan ilmî disiplinler hakkında neler söylediğine de atıfta bulunuyor.
“Bir Tür mü Tarz mı? Klasik Türk Edebiyatında Alegori” başlıklı makalesinde Türk akademisinde neredeyse hiç ele alınmamış olan alegorinin tür mü, tarz mı olduğu meselesini tartışmayı hedefleyen Berat Açıl, Aydınlanma öncesi dönemin hâkim anlatma biçimi olarak düşünülebilecek alegorik anlatımın, klasik edebiyatlar içinde en çok klasik Türk edebiyatında kullanıldığı tespitinde bulunuyor. Alegoriyi bir tür olarak telakki etmeye imkân sağlayan ortak özellikler kapsamında teşhis, iç çatışma, arayış, zamansal ve mekânsal müphemiyet, tenasüp, çok anlamlılık ve metinlerarasılığı saydıktan sonra konu bütünlüğünden yoksun olduğu için alegorinin bir tarz olarak değerlendirilmesinin daha isabetli olabileceğini ifade ediyor.
Altıncı makale ise “İtikadi Konularda Haber-i Vâhidin Delil Olma Meselesi ve Kevserî’nin Konuya Bakışı” başlığını taşımakta olup Mehmet Özşenel tarafından kaleme alınmış. Makalede öteden beri tartışılan bir konu olan haber-i vâhidlerin itikadi konularda delil olması meselesinde başlıca iki taraf tefrik ediliyor: Cumhur ulema, geliş yolu itibariyle zannîlik taşıdığından âhâd tarikle gelen hadislerin itikadda delil olmasını doğru bulmazken ehl-i hadis uleması ise haber-i vâhidlerin hem itikadi hem amelî konularda delil olacağı kanaatini taşıyor. XX. yüzyılın başlarında Mısır’a yerleşen Osmanlı’nın son Şeyhülislâm vekili Muhammed Zâhid el-Kevserî de bulunduğu coğrafyada bu konuda cereyan eden tartışmalar üzerine kitap ve makaleler yazmıştır. Özşenel, Kevserî’nin, haber-i vâhidin, sübûtu açısından zannî olsa da itikad oluşturmaya yetecek bir bilgi verebileceği kanaatine vardığını belirtiyor.
Kitap değerlendirmeleri bölümümüzün ilk yazısı “Hattatlara Yeni Armağan: Müstakimzâde Süleyman Sa‘deddin Efendi’nin Yeni Harflerle Basılan Tuhfe-i Hattâtîn Adlı Eseri Üzerine” başlığıyla Aziz Doğanay tarafından kaleme alındı. Karen Barkey’in Empire of Difference: The Ottomans in a Comparative Perspective’ini Fikriye Karaman değerlendirdi. Ertuğrul Zengin, M. Talha Çiçek’in telif ettiği War and State Formation in Syria, Cemal Pasha’s Governerate during World War I, 1914-17 hakkında bir inceleme kaleme aldı. Son yazımızda ise M. Talha Çiçek, Mehmet Ali Doğan - Heather J. Sharkey’in hazırladığı American Missionaries and the Middle East: Foundational Encounters’ı değerlendiriyor.
Gelecek sayımızda buluşmak ümidiyle.
Dîvân’ın bu sayısı karma bir sayı olarak, bir bilgi ve fikir şöleni olarak hazırlandı. Sizi Hulefâ-yi Râşidîn döneminden Osmanlı Irak’ına, modern siyaset tasavvurundan alegoriye, İbn Haldun’dan Muhammed Zahid el-Kevserî’ye uzanan bir yolculuğa davet ediyoruz.
Elinizdeki sayı, M. Akif Kayapınar’ın Dîvân’ın 35. sayısında yayınlanan “Modern Siyaset Tasavvurunun Mekanizmacı Arkaplanı” başlıklı makalesinin devamı olan “Modern Siyaset Tasavvurunun Paradigmatik Öncülleri” ile başlıyor. Bu makalesinde Kayapınar modern dünyaya hâkim olan siyaset tasavvurunun genellikle verili kabul edilen, bu nedenle de sık sık bilinç dışına itilen temel ilkelerini detaylı bir şekilde tahlil ederek ana akım siyasal yaklaşımımızın “kurgusal” veya “konvansiyonel” yapısına dair farkındalığı artırmayı hedefliyor. Bu bağlamda Kayapınar’ın modern siyaset tasavvuruna içkin ilkelere (siyasal alanın özerkliği, “iyi hayat” idealinin terki, özgürlük ve eşitlik ekseni, tabii hukuk ve tabii haklar nosyonu, bireycilik ve akılcılık) yaptığı vurgu aynı zamanda siyasetin farklı şekillerde de tasavvur edilebileceğine ilişkin bir kapı aralama çabası olarak da görülebilir. Diğer bir deyişle modern siyaset tasavvurunun temel ilkelerini daha görünür kılma gayreti aslında geleneği topyekûn tartışmaya açmakla eş anlamlıdır. Siyasal lügatimizle siyasal gerçekliğimiz arasındaki irtibatın son derece zayıfladığı ve alternatif anlatılara duyulan ihtiyacın her zamankinden daha fazla olduğu günümüzde böyle bir çabanın önemi açıktır.
Hızır Murat Köse’nin kaleme aldığı “Hulefâ-yi Râşidîn Döneminden Emevîlere Geçişin Siyasi Anlamı: Hilafet-Mülk Tartışması -Üç Siyer Metni Üzerinden Bir İnceleme-”, İslam tarihinin önemli tartışma konularından birisi olan, Hulefâ-yi Râşidîn döneminden Emevîlere geçişin siyasi açıdan nasıl anlaşılacağı meselesine odaklanıyor. Makalede bu meseleye dair siyer kitaplarında öne çıkan üç yaklaşım; Zekai Konrapa’nın, bu geçişi cumhuriyetten mutlakiyetçi bir rejime dönüşüm şeklinde olumsuz bir değişim olarak yorumlayan modernist daraltıcı yaklaşımı; Ahmed Cevdet Paşa’nın, bu geçişin asabiyet ile mülke dönüşümün tabii bir sonucu olduğunu ifade eden umrani yaklaşımı ve Muhammed Hamidullah’ın, bu dönüşümü temel ilkeler çerçevesinde ele alarak mülke dayalı yönetimin Kur’an’da mutlak olarak kötülenmediğini belirten ilke esaslı yaklaşımı ele alınıyor.
Üçüncü makale Ebubekir Ceylan’a ait. 19. yüzyıl Irak’ı hakkında yazılmış raporların, günümüz Irak’ının daha iyi anlaşılmasında büyük önem taşıdığı ifade eden yazar “Abdurrahman Nureddin Paşa’nın Osmanlı Irak’ına Dair 1880 Tarihli Lâyihası Üzerine” başlıklı makalesinde II. Abdülhamid’in valilerden istediği lâyihalar kapsamında Bağdat Valisi Abdurrahman Nureddin Paşa’nın kaleme aldığı lâyihayı değerlendiriyor. Asayiş ve güvenlik, eğitim, ziraat, zanaat ve ticaret hususlarındaki sorunların ele alındığı lâyihada, yazıldığı dönemin sıcak konularından olan Sünnî-Şiî ilişkileri, Irak’ta tapu dağıtılması gibi konulara değinilmemiş olmasına dikkati çeken yazar, lâyihanın Irak’ın siyasi, sosyal ve ekonomik durumuna temas eden içeriğiyle Bağdat’ın bugünkü problemlerinin tarihî arkaplanını verdiğini ifade ediyor.
Dördüncü makalemizin müellifi Cemile Barışan, “el-Felâsifenin Devrimci Çocuğu İbn Haldun’a Yeniden Bakmak: Mukaddime, İslam Felsefesinde İbn Rüşdcü Bir Kırılma mı?” başlıklı makalesinde İslam düşünce tarihinde birçok ayrı alanda mesai sarf eden bu düşünürü, Endülüslü bir diğer meşhur filozof İbn Rüşd’le karşılaştırarak değerlendiriyor. Bu değerlendirmeyi yaparken İbn Haldun’un kelâm ve tasavvuf gibi diğer alanlarla ilişkisini de ele alıyor ve özellikle Mukaddime’nin o dönemde cari olan ilmî disiplinler hakkında neler söylediğine de atıfta bulunuyor.
“Bir Tür mü Tarz mı? Klasik Türk Edebiyatında Alegori” başlıklı makalesinde Türk akademisinde neredeyse hiç ele alınmamış olan alegorinin tür mü, tarz mı olduğu meselesini tartışmayı hedefleyen Berat Açıl, Aydınlanma öncesi dönemin hâkim anlatma biçimi olarak düşünülebilecek alegorik anlatımın, klasik edebiyatlar içinde en çok klasik Türk edebiyatında kullanıldığı tespitinde bulunuyor. Alegoriyi bir tür olarak telakki etmeye imkân sağlayan ortak özellikler kapsamında teşhis, iç çatışma, arayış, zamansal ve mekânsal müphemiyet, tenasüp, çok anlamlılık ve metinlerarasılığı saydıktan sonra konu bütünlüğünden yoksun olduğu için alegorinin bir tarz olarak değerlendirilmesinin daha isabetli olabileceğini ifade ediyor.
Altıncı makale ise “İtikadi Konularda Haber-i Vâhidin Delil Olma Meselesi ve Kevserî’nin Konuya Bakışı” başlığını taşımakta olup Mehmet Özşenel tarafından kaleme alınmış. Makalede öteden beri tartışılan bir konu olan haber-i vâhidlerin itikadi konularda delil olması meselesinde başlıca iki taraf tefrik ediliyor: Cumhur ulema, geliş yolu itibariyle zannîlik taşıdığından âhâd tarikle gelen hadislerin itikadda delil olmasını doğru bulmazken ehl-i hadis uleması ise haber-i vâhidlerin hem itikadi hem amelî konularda delil olacağı kanaatini taşıyor. XX. yüzyılın başlarında Mısır’a yerleşen Osmanlı’nın son Şeyhülislâm vekili Muhammed Zâhid el-Kevserî de bulunduğu coğrafyada bu konuda cereyan eden tartışmalar üzerine kitap ve makaleler yazmıştır. Özşenel, Kevserî’nin, haber-i vâhidin, sübûtu açısından zannî olsa da itikad oluşturmaya yetecek bir bilgi verebileceği kanaatine vardığını belirtiyor.
Kitap değerlendirmeleri bölümümüzün ilk yazısı “Hattatlara Yeni Armağan: Müstakimzâde Süleyman Sa‘deddin Efendi’nin Yeni Harflerle Basılan Tuhfe-i Hattâtîn Adlı Eseri Üzerine” başlığıyla Aziz Doğanay tarafından kaleme alındı. Karen Barkey’in Empire of Difference: The Ottomans in a Comparative Perspective’ini Fikriye Karaman değerlendirdi. Ertuğrul Zengin, M. Talha Çiçek’in telif ettiği War and State Formation in Syria, Cemal Pasha’s Governerate during World War I, 1914-17 hakkında bir inceleme kaleme aldı. Son yazımızda ise M. Talha Çiçek, Mehmet Ali Doğan - Heather J. Sharkey’in hazırladığı American Missionaries and the Middle East: Foundational Encounters’ı değerlendiriyor.
Gelecek sayımızda buluşmak ümidiyle.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 45,00 | 45,00 |