Son dönemlerde uluslararası ilişkilerdeki yoğunluk, oldukça dikkat çekici. Öngörülemeyen, ani, neden ve nasıl olduğunu pek anlayamadığımız gelişmeler olmakta ve bu gelişmeler çoğu zaman başka gelişmeleri de tetiklemekte. Sisteme hâkim olan gücün artık rakipsiz olmadığı, yeni aktörlerin sisteme daha etkili ve güçlü olarak katıldığı, bu aktörlerin de benzer çıkarları hedeflediğini ve tüm bunların sistemdeki gelişmelerin temel sebebini oluşturduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Hâkim güç, bu durumda daha da sertleşmekte; bu sertleşme, bir yandan karşısındaki rakipleri keskinleştirirken, bir yandan da çatışma ortamı hazırlamakta. Bu savı, gelişmelerin sonucundan okuyarak desteklemek de mümkün. Zira tek kutuplu dünyanın büyük gücü, önce Afganistan’a daha sonra da Irak’a girmiş, aynı zamanda bahsedilen gelişmelere de sebebiyet vermiştir.Dedeoğlu, elinizdeki eserde; yukarıda bahsedilen olgu ve olayların analizini yapmakta, hem aktörlerin hem de mekanların gelişmelerden nasıl etkilendiğine işaret etmekte, mesele iç-dış, genel-özel, sebep-sonuç açısından bakmakla ve ülkemizin bu gelişmelerdeki yerini de göstermektedir.Okuyucuya şu hatırlatmayı yapmakta fayda var: İnsan bildiğini zannettiği şeyin aslında onun için bilinmeyen olduğunu anladığında önce şaşırır. O anda karar vermek durumundadır. Ya "ben zaten biliyordum" kadarıyla kendini kurtarmaya çalışır ya da "aslında biliyormuşum" cesaretiyle kendine iyilik eder. Birinde gurur, diğerinde bilgiye ulaşma adına hareket edilir. Birinci yolu seçenlere Ivan Pavlov’a ait güzel bir sözü hatırlatmak gerekir. "Her şeyi bildiğini sanma! Gerçekte çok bilgili olsan da kendine "Cahilim" diyebilecek cesaretin olmalı."İşte size cesaretinizi ölçebileceğiniz güzel bir fırsat. Artık herkes için, öyle ya da böyle, bilinebilir olan ABD, Orta Doğu, Avrupa Birliği gibi konularda neyi, ne kadar bildiğinizi veya bilmediğinizi görebilirsiniz.
Son dönemlerde uluslararası ilişkilerdeki yoğunluk, oldukça dikkat çekici. Öngörülemeyen, ani, neden ve nasıl olduğunu pek anlayamadığımız gelişmeler olmakta ve bu gelişmeler çoğu zaman başka gelişmeleri de tetiklemekte. Sisteme hâkim olan gücün artık rakipsiz olmadığı, yeni aktörlerin sisteme daha etkili ve güçlü olarak katıldığı, bu aktörlerin de benzer çıkarları hedeflediğini ve tüm bunların sistemdeki gelişmelerin temel sebebini oluşturduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Hâkim güç, bu durumda daha da sertleşmekte; bu sertleşme, bir yandan karşısındaki rakipleri keskinleştirirken, bir yandan da çatışma ortamı hazırlamakta. Bu savı, gelişmelerin sonucundan okuyarak desteklemek de mümkün. Zira tek kutuplu dünyanın büyük gücü, önce Afganistan’a daha sonra da Irak’a girmiş, aynı zamanda bahsedilen gelişmelere de sebebiyet vermiştir.Dedeoğlu, elinizdeki eserde; yukarıda bahsedilen olgu ve olayların analizini yapmakta, hem aktörlerin hem de mekanların gelişmelerden nasıl etkilendiğine işaret etmekte, mesele iç-dış, genel-özel, sebep-sonuç açısından bakmakla ve ülkemizin bu gelişmelerdeki yerini de göstermektedir.Okuyucuya şu hatırlatmayı yapmakta fayda var: İnsan bildiğini zannettiği şeyin aslında onun için bilinmeyen olduğunu anladığında önce şaşırır. O anda karar vermek durumundadır. Ya "ben zaten biliyordum" kadarıyla kendini kurtarmaya çalışır ya da "aslında biliyormuşum" cesaretiyle kendine iyilik eder. Birinde gurur, diğerinde bilgiye ulaşma adına hareket edilir. Birinci yolu seçenlere Ivan Pavlov’a ait güzel bir sözü hatırlatmak gerekir. "Her şeyi bildiğini sanma! Gerçekte çok bilgili olsan da kendine "Cahilim" diyebilecek cesaretin olmalı."İşte size cesaretinizi ölçebileceğiniz güzel bir fırsat. Artık herkes için, öyle ya da böyle, bilinebilir olan ABD, Orta Doğu, Avrupa Birliği gibi konularda neyi, ne kadar bildiğinizi veya bilmediğinizi görebilirsiniz.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 24,00 | 24,00 |