Henüz okula başlamamıştım, annem günübirlik gittiği Mersin'den elinde bir tahta oyuncakla dönmüştü. Bir ineğin çektiği yük arabasıydı. Hala gözümde canlandırabildiğim bu oyuncak belli ki, belleğimde sağlam bir yer edinmişti. Günlerce oyuncağı koynuma alarak uyudum. Aradan 65 yıl kadar bir süre geçmişti.
Hemşehrim, yani Tarsuslu Koral Boro'nın, "Çocukluğumun Oyunları" kitabını okurken, ben de çocukluğumun, geçmişimin peşine takılıp hayellere daldım.
Koral, benden bir kuşak sonraki Tarsuslulardan. Oyuncaklarımızın ve oyunlarımızın yine de çoğu ortak. Sapandan, uçurtmaya, tarlalarda top koşturmaktan, uzun eşek oynamaya kadar ortak bir oyunlar/oyuncaklar listesine sahibiz.
Gamsız'ın bahçesini Koral'dan duydum. Gamsız'ı tanırım. "Tarla benim" diye sokaklarda dolaşır, kimsesiz bir garibandı. Koral, en önemli oyuncaklarından birisi olarak TV'den söz ediyor. Bizim zamanımızda kocaman pillerle çalışan, parazitli kocaman radyolar dışında bir araç yoktu. O radyolardan İstanbul Mahalli Ligi'nin maçlarını izlemeye çalışırdık. Halbuki bir sonraki kuşak, Türkiye Birinci Ligi'ni izlemeye başlamıştı.
Koral, bu kitabı yazarak tarihe tanıklık etmenin ötesinde, bir dönemin eğlence anlayışını, imkanlarını da bizlerle paylaşıyor. O dönemin Tarsus'unun yaşantısına ilişkin ipuçları veriyor. Daha da önemlisi, bugün zenginleşen oyuncak dünyasıyla, oyunlarla o günlerinkini karşılaştırıyor ve her yeniliğin, her icadın da mutlaka olumlu olmadığını anlatmaya çalışıyor.
Gazoz kapağından, misket oyununa kadar sokaklarda oynanan oyunların ayrı bir sosyal hayat anlamına geldiğini, kendi yaşadıklarından aktararak, bir tez ortaya atıyor. Diyor ki, apartmanların dairelerine hapsolduğumuz yeni hayat, bizi mahalle gerçeğinden, toplu oyunlardan ve en önemlisi sosyal hayattan kopardı. Bir şeyler kazandığımızı sanırken, bir şeyleri de kaybettik.
Resimlerle de süslenen, benim için heyecan verici bu kitabı bir solukta okuyacaksınız. Geçmiş günlere dalıp gideceksiniz.
Oral Çalışlar
Ekim 2015
Henüz okula başlamamıştım, annem günübirlik gittiği Mersin'den elinde bir tahta oyuncakla dönmüştü. Bir ineğin çektiği yük arabasıydı. Hala gözümde canlandırabildiğim bu oyuncak belli ki, belleğimde sağlam bir yer edinmişti. Günlerce oyuncağı koynuma alarak uyudum. Aradan 65 yıl kadar bir süre geçmişti.
Hemşehrim, yani Tarsuslu Koral Boro'nın, "Çocukluğumun Oyunları" kitabını okurken, ben de çocukluğumun, geçmişimin peşine takılıp hayellere daldım.
Koral, benden bir kuşak sonraki Tarsuslulardan. Oyuncaklarımızın ve oyunlarımızın yine de çoğu ortak. Sapandan, uçurtmaya, tarlalarda top koşturmaktan, uzun eşek oynamaya kadar ortak bir oyunlar/oyuncaklar listesine sahibiz.
Gamsız'ın bahçesini Koral'dan duydum. Gamsız'ı tanırım. "Tarla benim" diye sokaklarda dolaşır, kimsesiz bir garibandı. Koral, en önemli oyuncaklarından birisi olarak TV'den söz ediyor. Bizim zamanımızda kocaman pillerle çalışan, parazitli kocaman radyolar dışında bir araç yoktu. O radyolardan İstanbul Mahalli Ligi'nin maçlarını izlemeye çalışırdık. Halbuki bir sonraki kuşak, Türkiye Birinci Ligi'ni izlemeye başlamıştı.
Koral, bu kitabı yazarak tarihe tanıklık etmenin ötesinde, bir dönemin eğlence anlayışını, imkanlarını da bizlerle paylaşıyor. O dönemin Tarsus'unun yaşantısına ilişkin ipuçları veriyor. Daha da önemlisi, bugün zenginleşen oyuncak dünyasıyla, oyunlarla o günlerinkini karşılaştırıyor ve her yeniliğin, her icadın da mutlaka olumlu olmadığını anlatmaya çalışıyor.
Gazoz kapağından, misket oyununa kadar sokaklarda oynanan oyunların ayrı bir sosyal hayat anlamına geldiğini, kendi yaşadıklarından aktararak, bir tez ortaya atıyor. Diyor ki, apartmanların dairelerine hapsolduğumuz yeni hayat, bizi mahalle gerçeğinden, toplu oyunlardan ve en önemlisi sosyal hayattan kopardı. Bir şeyler kazandığımızı sanırken, bir şeyleri de kaybettik.
Resimlerle de süslenen, benim için heyecan verici bu kitabı bir solukta okuyacaksınız. Geçmiş günlere dalıp gideceksiniz.
Oral Çalışlar
Ekim 2015
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 7,20 | 7,20 |