“Ormanda yürümeye başladı. Ayaklarının altındaki çimlerin asfalta dönüştüğünü fark etmedi, bir süre sonra kalabalık bir meydanda buldu kendini, buraya nasıl geldiğini hiç düşünmeden yürümeye devam etti. Elinde bir şehir haritası olsaydı istediği yere gidebilirdi. İstanbul’daydı, hatta Beyoğlu’nda...“
“Gözlerindeki parıltıyı görebiliyordu, karanlığa rağmen pırlanta gibi parlayan o gözlerdeki ölümcül korkuyu görebiliyordu. Bir tutam saç alnına düşmüştü, özenle yerleştirilmiş gibi dudaklarına paralel duruyordu. Pencereden giren ışığın tenini yalayıp mavi bir hat oluşturması, çenesini koluna dayaması, dudaklarının ucundaki gülümsemenin ilk anlamı, yalnızca o geceye özgü ayrıntılar değildi...“
“Ormanda yürümeye başladı. Ayaklarının altındaki çimlerin asfalta dönüştüğünü fark etmedi, bir süre sonra kalabalık bir meydanda buldu kendini, buraya nasıl geldiğini hiç düşünmeden yürümeye devam etti. Elinde bir şehir haritası olsaydı istediği yere gidebilirdi. İstanbul’daydı, hatta Beyoğlu’nda...“
“Gözlerindeki parıltıyı görebiliyordu, karanlığa rağmen pırlanta gibi parlayan o gözlerdeki ölümcül korkuyu görebiliyordu. Bir tutam saç alnına düşmüştü, özenle yerleştirilmiş gibi dudaklarına paralel duruyordu. Pencereden giren ışığın tenini yalayıp mavi bir hat oluşturması, çenesini koluna dayaması, dudaklarının ucundaki gülümsemenin ilk anlamı, yalnızca o geceye özgü ayrıntılar değildi...“