Çağdaş Çocuk Mini Set - 4 (10 Kitap Takım)
Dört Boynuzlu Koç Dört yıldır arkasında koştuğu, büyüttüğü, bütün koçları yenen Dört Boynuzlu yarın pazara sürülüyordu. Satılacaktı. İçten içe ağlayıp sessizce titriyordu Ede. "Sattırmam! Dört Boynuzlu Koç'umu sattırmam!" Kızın Adı Candan Kızın Adı Candan, Nevra Bucak'ın çocuklar için yazdğı yapıtı. Kitapta yaz tatilini Burgaz Adası'nda geçiren Candan'ın ilginç bir serüveni anlatılıyor. Bu esrarengiz ve nefes kesen macerayı bir solukta okuyacaksınız. Uçup Giden Kent Bir zamanlar eski bir kentte her gün yusufçuklar öterdi. Bir zamanlar bu eski kent, yemyeşildi. Kenti çevreleyen dağlar, bayırlar, kırlar, ormanlar insanlar tarafından yakılıp yıkılıp çirkinleştirilmemişti. Bu kentte çocaklar da vardı. Olmaz olur mu? Bu çocuklardan biri de Gül'dü. Belki o çocukların tümüydü de. Kim bilir, belki de hep çocuktu ve çocuk kalacaktı. Kaç yaşındaydı Gül? Bütün çocukluk yaşlarında. Durmadan büyüyor, gelişip değişiyor, her yaşı yaşamanın doyumsuz neşesini buluyordu kendinde. Bir de şu büyük, güzel ve eski kentin nereye gittiğini bir çözebilseydi... Bir gece milyonlarca çocuğun gözyaşı, kendi gözlerinden döküldü sanki. Gözyaşlarından oluşmuş bir tuz gölünün içinde boğulur gibi, yattığı yatakta çırpınarak uykuya daldı. Gül öyle uzun ve renkli bir düş gördü ki, anlatmakla bitmez. Bana Güneşi Anlat Gökyüzünde bulutlar, pamuk helvası gibi yumuşak ve büyüleyiciydi. Güneş batmak üzereydi. Uygun bir yerde arabanın durması için şoföre rica ettim. Bulutların arasındaki ateş topuna benzeyen güneşi turistlere gösterdim. En arkada oturan yaşlı bir kadın, "Bana güneşi anlat!" dedi. Anlattım. Benim ülkemde daha nice güneşler vardı anlatılacak. Güzel ülkem benim! Meteliksiz Gezi "Meteliksiz Gezi" Ömer adında bir öğrencinin evinden ayrılıp, İstanbul'a kadar gemiyle yaptığı yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuğunda Ömer'in başından geçen iyi ve kötü anları zevkle okuyacaksınız. Hüsamettin Tecmen'in kaleminden... Ayın Arka Yüzü Gökyüzün kraliçesidir ay. Işıklarıyla dağları, denizleri, ormanları gümüşlerken dünyamıza nice güzellikler bağışlar... Ayın mehtaplı hali pek çok şairi, yazarı duygulandırmıştır. Belki de en güzel şiirler, şarkılar ay ile ilgili yazılmıştır. Ayın bin bir halini hepimiz gördük de, tutulma anını gördük mü acaba? Nefesimizi tutarak onu izledik mi? Bu süreçte yanımızda sevdiğimiz kız ya da erkek arkadaşımız oludu mu? Onunla birlikte bizim de yüreğimiz tutulup sınırsız düşlere girip çıktı mı?.. Usta yazar Mehmet Güler, gerçeklerle düşlerin iç içe geçtiği bu nefes kesici süreci yaşananlardan yola çıkarak romanlıştırmış. Dikkat, bu romanı okurken sizin de yüreğiniz tutulabilir. Uyarması bizden... Dağdaki Kaynak "Dağdaki Kaynak", üç çocuğun öyküsüdür. Olay, bir dağ köyünde geçer. Okul çağındaki çocuklarımızı araştırmaya, çevrelerini incelemeye çağıran, doğa sevgisini, köy sevgisini, yurt sevgisini geliştiren bir kitap. Sevgi Arayan Çocuk "Anne, bu televizyon ne eğlenceli bir araç, değil mi?" Her şeyi ne kadar güzel gösteriyor. Bunlar bu kutunun içine nasıl giriyor bir türlü anlamıyorum." "Yavrum, sana bunun yalnız elektriğin hüneri olduğunu söyleyebilirim. Gerisini sorma!" Kör Güvercin Gözlerini korkuyla açtı. Bir gün önce, başına gelenleri düşündü. Kentte, arkadaşlarıyla dolaşırken, bir kamyonun az ötelerinde durduğunu görmüştü. Arabadan inenler avuç dolusu yiyecek atmışlardı önlerine. Arkadaşları büyük bir iştahla, önlerine atılanları kapışıp yemişlerdi. Nasıl olduysa, kendisi bunun bir tuzak olabileceğini sezinleyebilmişti. Yıllardan beri kentin sokaklarında dolanıyordu. Geniş, bakımlı yolların bulunduğu semtlerde oturanlar zengin kişilerdi. Bunların çöpleri sokaklara rastgele dökülmezdi. Yoksul semtlerde yaşayanların çöpleri arasında da, dişe dokunur birşeyler bulmak olanaksız. Deprem Kuşu Gece, yarıyı çoktan geçmişti. Evimiz beşik gibi sallanmaya başladı. Yattığımız yer kalabalıktı. Bizim ev hep kalabalık olurdu. Köyü yakılmış, evi yıkılmış dedikleri insanlar gelirdi. Yıkılmayı depreme yükler ama yakılmayı anlayamazdım. Bunlar, dedemin akrabalarıymış. Deden kim diyeceksiniz? Dedemi bilmeyen mi var? O, Ağa dedin mi ağlayan çocuk avunurmuş. Annem ne konukları ne de dedemin sülalesini severdi. "Bulaşıktan, çamaşırdan bıktım usandım," derdi.
Dört Boynuzlu Koç Dört yıldır arkasında koştuğu, büyüttüğü, bütün koçları yenen Dört Boynuzlu yarın pazara sürülüyordu. Satılacaktı. İçten içe ağlayıp sessizce titriyordu Ede. "Sattırmam! Dört Boynuzlu Koç'umu sattırmam!" Kızın Adı Candan Kızın Adı Candan, Nevra Bucak'ın çocuklar için yazdğı yapıtı. Kitapta yaz tatilini Burgaz Adası'nda geçiren Candan'ın ilginç bir serüveni anlatılıyor. Bu esrarengiz ve nefes kesen macerayı bir solukta okuyacaksınız. Uçup Giden Kent Bir zamanlar eski bir kentte her gün yusufçuklar öterdi. Bir zamanlar bu eski kent, yemyeşildi. Kenti çevreleyen dağlar, bayırlar, kırlar, ormanlar insanlar tarafından yakılıp yıkılıp çirkinleştirilmemişti. Bu kentte çocaklar da vardı. Olmaz olur mu? Bu çocuklardan biri de Gül'dü. Belki o çocukların tümüydü de. Kim bilir, belki de hep çocuktu ve çocuk kalacaktı. Kaç yaşındaydı Gül? Bütün çocukluk yaşlarında. Durmadan büyüyor, gelişip değişiyor, her yaşı yaşamanın doyumsuz neşesini buluyordu kendinde. Bir de şu büyük, güzel ve eski kentin nereye gittiğini bir çözebilseydi... Bir gece milyonlarca çocuğun gözyaşı, kendi gözlerinden döküldü sanki. Gözyaşlarından oluşmuş bir tuz gölünün içinde boğulur gibi, yattığı yatakta çırpınarak uykuya daldı. Gül öyle uzun ve renkli bir düş gördü ki, anlatmakla bitmez. Bana Güneşi Anlat Gökyüzünde bulutlar, pamuk helvası gibi yumuşak ve büyüleyiciydi. Güneş batmak üzereydi. Uygun bir yerde arabanın durması için şoföre rica ettim. Bulutların arasındaki ateş topuna benzeyen güneşi turistlere gösterdim. En arkada oturan yaşlı bir kadın, "Bana güneşi anlat!" dedi. Anlattım. Benim ülkemde daha nice güneşler vardı anlatılacak. Güzel ülkem benim! Meteliksiz Gezi "Meteliksiz Gezi" Ömer adında bir öğrencinin evinden ayrılıp, İstanbul'a kadar gemiyle yaptığı yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuğunda Ömer'in başından geçen iyi ve kötü anları zevkle okuyacaksınız. Hüsamettin Tecmen'in kaleminden... Ayın Arka Yüzü Gökyüzün kraliçesidir ay. Işıklarıyla dağları, denizleri, ormanları gümüşlerken dünyamıza nice güzellikler bağışlar... Ayın mehtaplı hali pek çok şairi, yazarı duygulandırmıştır. Belki de en güzel şiirler, şarkılar ay ile ilgili yazılmıştır. Ayın bin bir halini hepimiz gördük de, tutulma anını gördük mü acaba? Nefesimizi tutarak onu izledik mi? Bu süreçte yanımızda sevdiğimiz kız ya da erkek arkadaşımız oludu mu? Onunla birlikte bizim de yüreğimiz tutulup sınırsız düşlere girip çıktı mı?.. Usta yazar Mehmet Güler, gerçeklerle düşlerin iç içe geçtiği bu nefes kesici süreci yaşananlardan yola çıkarak romanlıştırmış. Dikkat, bu romanı okurken sizin de yüreğiniz tutulabilir. Uyarması bizden... Dağdaki Kaynak "Dağdaki Kaynak", üç çocuğun öyküsüdür. Olay, bir dağ köyünde geçer. Okul çağındaki çocuklarımızı araştırmaya, çevrelerini incelemeye çağıran, doğa sevgisini, köy sevgisini, yurt sevgisini geliştiren bir kitap. Sevgi Arayan Çocuk "Anne, bu televizyon ne eğlenceli bir araç, değil mi?" Her şeyi ne kadar güzel gösteriyor. Bunlar bu kutunun içine nasıl giriyor bir türlü anlamıyorum." "Yavrum, sana bunun yalnız elektriğin hüneri olduğunu söyleyebilirim. Gerisini sorma!" Kör Güvercin Gözlerini korkuyla açtı. Bir gün önce, başına gelenleri düşündü. Kentte, arkadaşlarıyla dolaşırken, bir kamyonun az ötelerinde durduğunu görmüştü. Arabadan inenler avuç dolusu yiyecek atmışlardı önlerine. Arkadaşları büyük bir iştahla, önlerine atılanları kapışıp yemişlerdi. Nasıl olduysa, kendisi bunun bir tuzak olabileceğini sezinleyebilmişti. Yıllardan beri kentin sokaklarında dolanıyordu. Geniş, bakımlı yolların bulunduğu semtlerde oturanlar zengin kişilerdi. Bunların çöpleri sokaklara rastgele dökülmezdi. Yoksul semtlerde yaşayanların çöpleri arasında da, dişe dokunur birşeyler bulmak olanaksız. Deprem Kuşu Gece, yarıyı çoktan geçmişti. Evimiz beşik gibi sallanmaya başladı. Yattığımız yer kalabalıktı. Bizim ev hep kalabalık olurdu. Köyü yakılmış, evi yıkılmış dedikleri insanlar gelirdi. Yıkılmayı depreme yükler ama yakılmayı anlayamazdım. Bunlar, dedemin akrabalarıymış. Deden kim diyeceksiniz? Dedemi bilmeyen mi var? O, Ağa dedin mi ağlayan çocuk avunurmuş. Annem ne konukları ne de dedemin sülalesini severdi. "Bulaşıktan, çamaşırdan bıktım usandım," derdi.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 25,00 | 25,00 |