Filippo Brunelleschi, Rönesans döneminde İtalyan hümanist düşünürlerin özgün icatlara yönelik doğal yeteneği ifade etmek için türettiği ingegno yani “deha” sıfatına layık görülen tarihteki ilk mimar hattâ ilk sanatçıdır. Çoğu Ortaçağ mimarının adı dahi bilinmezken onun adına şiirler düzülmüş, kitaplar ithaf edilmiş, biyografiler kaleme alınmış, büstleri ve portreleri yapılmıştır. Onunla birlikte yapı ustaları mimarlık yanında “isim” de yapmaya başlamış, yapıtları dünyaya bakışları, kişilikleri ve hayat hikâyeleriyle birlikte her dem yeniden “okunur” hale gelmiştir. Mimarın ilahi güçle hâlelendirilmesi yeni ve okuması keyifli bir efsane kültürünün de doğmasına yol açmıştır.
Floransa’daki Santa Maria del Fiore Katedrali'nin kubbesi böyle bir okumaya izin veren tarihteki ilk “başyapıt”lardan biridir. Yapımına 1296’da başlanan, ama aradan yüz yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen devasa büyüklüğü nedeniyle kubbesi bir türlü tamamlanamayan katedral, dönemin yapı ustaları ve ileri gelenlerinin, çözümü için ilahi bir gücün dokunuşunu bekledikleri bir muammaya dönüşmüştür. Brunelleschi bu muammayı, üstelik dönemin inşaat tekniğinin olmazsa olmaz kabul ettiği ahşap kemer kalıbını kullanmadan, öküz-kaldıracı gibi türlü mekanik buluşlarla “mucizevi” bir şekilde çözmüş, böylece hem kendisine hem de mimarlığa yeni bir toplumsal ve entelektüel saygınlık kazandırmıştır.
Popüler kültür tarihi araştırmacısı Ross King’in, yayımlandığı yıl Amerika’da çoksatan kitaplar arasına giren bu çalışması, Brunelleschi’nin kubbesinin yapım sürecini mimarın kişisel serüveninin yanı sıra savaşlar, siyasal entrikalar, mesleki rekabetler ve ağır çalışma koşullarını içeren toplumsal ve tarihsel arka planıyla birlikte dramatik bir anlatıma kavuşturuyor.
Filippo Brunelleschi, Rönesans döneminde İtalyan hümanist düşünürlerin özgün icatlara yönelik doğal yeteneği ifade etmek için türettiği ingegno yani “deha” sıfatına layık görülen tarihteki ilk mimar hattâ ilk sanatçıdır. Çoğu Ortaçağ mimarının adı dahi bilinmezken onun adına şiirler düzülmüş, kitaplar ithaf edilmiş, biyografiler kaleme alınmış, büstleri ve portreleri yapılmıştır. Onunla birlikte yapı ustaları mimarlık yanında “isim” de yapmaya başlamış, yapıtları dünyaya bakışları, kişilikleri ve hayat hikâyeleriyle birlikte her dem yeniden “okunur” hale gelmiştir. Mimarın ilahi güçle hâlelendirilmesi yeni ve okuması keyifli bir efsane kültürünün de doğmasına yol açmıştır.
Floransa’daki Santa Maria del Fiore Katedrali'nin kubbesi böyle bir okumaya izin veren tarihteki ilk “başyapıt”lardan biridir. Yapımına 1296’da başlanan, ama aradan yüz yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen devasa büyüklüğü nedeniyle kubbesi bir türlü tamamlanamayan katedral, dönemin yapı ustaları ve ileri gelenlerinin, çözümü için ilahi bir gücün dokunuşunu bekledikleri bir muammaya dönüşmüştür. Brunelleschi bu muammayı, üstelik dönemin inşaat tekniğinin olmazsa olmaz kabul ettiği ahşap kemer kalıbını kullanmadan, öküz-kaldıracı gibi türlü mekanik buluşlarla “mucizevi” bir şekilde çözmüş, böylece hem kendisine hem de mimarlığa yeni bir toplumsal ve entelektüel saygınlık kazandırmıştır.
Popüler kültür tarihi araştırmacısı Ross King’in, yayımlandığı yıl Amerika’da çoksatan kitaplar arasına giren bu çalışması, Brunelleschi’nin kubbesinin yapım sürecini mimarın kişisel serüveninin yanı sıra savaşlar, siyasal entrikalar, mesleki rekabetler ve ağır çalışma koşullarını içeren toplumsal ve tarihsel arka planıyla birlikte dramatik bir anlatıma kavuşturuyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 91,20 | 91,20 |