“Bulunduğum yükseklik içimi ürpertiyor. Bana kocaman bir hiç olduğumu, yokluğumu kimsenin fark etmeyeceğini düşündürüyor.”
Mutlak iyi ve kötü gerçekten var mı?
Tanımlar, sıfatlar, varsayımlar hayatımızda neden bu kadar çok yer kaplıyor?
Doğumun ölümle, günün geceyle, masumiyetin tecrübeyle lekelendiği bir düzende, İnsanoğlunun defolarının, zaaflarının, karanlık taraflarının olması niçin kabul görmüyor?
Tek haklı, en doğru, eşsiz bilge olmak mı yoksa hiçliğini kabullenmek mi erdem?
Birtakım Fısıltılar'ın sayfalarında tanışacağınız karakterler tüm bu soruların cevaplarını Özdemir Asaf'ın Çağrışımlar şiirinden alınan ilhamla yazılan öykülerde bulmaya çalışıyor.
Hemen her mahallede duyulan fısıltılar, bu kez usulca dokuz öykü arasında dolanıyor; dile dökülemeyen duygulardan, çocukluk travmalarının açtığı derin yaralara, ölümün kıyısında gezinen kararlardan, acıyla söylenen sözlere dönüşüp dünyamıza karışıyor.
“Bulunduğum yükseklik içimi ürpertiyor. Bana kocaman bir hiç olduğumu, yokluğumu kimsenin fark etmeyeceğini düşündürüyor.”
Mutlak iyi ve kötü gerçekten var mı?
Tanımlar, sıfatlar, varsayımlar hayatımızda neden bu kadar çok yer kaplıyor?
Doğumun ölümle, günün geceyle, masumiyetin tecrübeyle lekelendiği bir düzende, İnsanoğlunun defolarının, zaaflarının, karanlık taraflarının olması niçin kabul görmüyor?
Tek haklı, en doğru, eşsiz bilge olmak mı yoksa hiçliğini kabullenmek mi erdem?
Birtakım Fısıltılar'ın sayfalarında tanışacağınız karakterler tüm bu soruların cevaplarını Özdemir Asaf'ın Çağrışımlar şiirinden alınan ilhamla yazılan öykülerde bulmaya çalışıyor.
Hemen her mahallede duyulan fısıltılar, bu kez usulca dokuz öykü arasında dolanıyor; dile dökülemeyen duygulardan, çocukluk travmalarının açtığı derin yaralara, ölümün kıyısında gezinen kararlardan, acıyla söylenen sözlere dönüşüp dünyamıza karışıyor.