İnsanın sorunsallaştırdığı veya mücadele ettiği en temel meselelerden biri de yabancılaşma kavramıdır. Bu kavram üzerinden insanoğlu yabancılaşmanın neresindedir? İçinde yaşadığımız dünyanın değişim ve dönüşüm serüvenine baktığımızda; Feodal yapılardan, Fransız ihtilaline, Aydınlanma yüzyılından, Sanayi ve endüstri devrimine, 1. Dünya savaşından, 1929 Dünya ekonomik buhrana, 2. Dünya savaşından, Soğuk savaş ve yumuşama dönemine hatta modernizim, postmodernizim, yapısalcılık, post-yapısalcılık gibi sayabileceğimiz bir çok gelişim ve değişim sürecine kadar insanoğlunun yaşadıkları, hayatlarında ve hafızalarında farklı anlamlarda yer etmiştir. Sanayi devrimiyle yaşanılan makinalaşma dönemi insanın kendine, yaşadığı topluma ve çevresine yabancılaşmasıyla insanın ben ve öteki kavramlarıyla kendini arama süreci, tekrardan özüne dönme yolculuğunda kuşkusuz ki etkili bir süreçtir.
Yabancılaşma ve Nihilizm kavramı hayatın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Emile Michel Cioran'ın (1911-1995) felsefi anlayışı düşünüldüğünde, hiçlik kavramıyla genişleyebilecek olan yaşadığımız dünyadaki, "insan" kavramının konumu incelenmesi gereken bir süreçtir. Doğmuş olmanın sancısını yaşayan insan, bazı arzulardan dolayı kendi sonunu hazırlamaktaydı. Canlılık, ruh-beden ve madde bileşimi olan insanın, yabancısı olduğu bu dünyayı bilgi ve anlama süreciyle elde etmenin yanında kendisini var etme arzusu, sonunda yaratanı taklit etmesiyle sonuçlanmıştır. Ciron’a göre insan, kusurlu ve yetersiz olarak yaratıldığı için acı çekmeye adeta mahkûm bir canlıdır.
2. Dünya Savaşı sonrasının özellikle soğuk savaş, yumuşama dönemi ve 1991 SSCB’nin dağılma süreci de göz önüne alındığında önemli kavşak noktasında yer alan düşünür E. M. Cioran'ın problem olarak ele aldığı nihilizm, farklı filozofların bakış açıları ekseninde ve Cioran felsefesinde yer alan; Tanrı, Din, ölüm, intihar gibi kavramlar üzerinden yabancılaşma kavramı ele alınıp incelenmiştir. Ciddi anlamda uykusuzluk (insomnia) problemi yaşayan Cioran, eserlerinin büyük bir kısmını yaşadığı şehirler uykudayken yazmıştır. Eserlerini, Romence ve daha sonra Fransızca olarak yazan düşünür bu dil değişiminden dolayı anlatmak istediğini tam anlamıyla yansıtma noktasında sıkıntılar çekmiştir. Bu durum, düşünürün yazdığı kitaplar okunduğunda rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu eserde, özne durumda olan insanın; kendine, ürettiği ve sahip olduğu şeyler karşısındaki durumu incelenmiştir. Bireyin topluma yabancılaşmasına bir eleştiri niteliğinde olan Cioran düşüncesi ve felsefesi kitapta yansıtılmaya çalışılmıştır.
Yazar Hakkında:
Kullanılan Reklam Mecraları :
Facebook, Instagram, Google
İnsanın sorunsallaştırdığı veya mücadele ettiği en temel meselelerden biri de yabancılaşma kavramıdır. Bu kavram üzerinden insanoğlu yabancılaşmanın neresindedir? İçinde yaşadığımız dünyanın değişim ve dönüşüm serüvenine baktığımızda; Feodal yapılardan, Fransız ihtilaline, Aydınlanma yüzyılından, Sanayi ve endüstri devrimine, 1. Dünya savaşından, 1929 Dünya ekonomik buhrana, 2. Dünya savaşından, Soğuk savaş ve yumuşama dönemine hatta modernizim, postmodernizim, yapısalcılık, post-yapısalcılık gibi sayabileceğimiz bir çok gelişim ve değişim sürecine kadar insanoğlunun yaşadıkları, hayatlarında ve hafızalarında farklı anlamlarda yer etmiştir. Sanayi devrimiyle yaşanılan makinalaşma dönemi insanın kendine, yaşadığı topluma ve çevresine yabancılaşmasıyla insanın ben ve öteki kavramlarıyla kendini arama süreci, tekrardan özüne dönme yolculuğunda kuşkusuz ki etkili bir süreçtir.
Yabancılaşma ve Nihilizm kavramı hayatın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Emile Michel Cioran'ın (1911-1995) felsefi anlayışı düşünüldüğünde, hiçlik kavramıyla genişleyebilecek olan yaşadığımız dünyadaki, "insan" kavramının konumu incelenmesi gereken bir süreçtir. Doğmuş olmanın sancısını yaşayan insan, bazı arzulardan dolayı kendi sonunu hazırlamaktaydı. Canlılık, ruh-beden ve madde bileşimi olan insanın, yabancısı olduğu bu dünyayı bilgi ve anlama süreciyle elde etmenin yanında kendisini var etme arzusu, sonunda yaratanı taklit etmesiyle sonuçlanmıştır. Ciron’a göre insan, kusurlu ve yetersiz olarak yaratıldığı için acı çekmeye adeta mahkûm bir canlıdır.
2. Dünya Savaşı sonrasının özellikle soğuk savaş, yumuşama dönemi ve 1991 SSCB’nin dağılma süreci de göz önüne alındığında önemli kavşak noktasında yer alan düşünür E. M. Cioran'ın problem olarak ele aldığı nihilizm, farklı filozofların bakış açıları ekseninde ve Cioran felsefesinde yer alan; Tanrı, Din, ölüm, intihar gibi kavramlar üzerinden yabancılaşma kavramı ele alınıp incelenmiştir. Ciddi anlamda uykusuzluk (insomnia) problemi yaşayan Cioran, eserlerinin büyük bir kısmını yaşadığı şehirler uykudayken yazmıştır. Eserlerini, Romence ve daha sonra Fransızca olarak yazan düşünür bu dil değişiminden dolayı anlatmak istediğini tam anlamıyla yansıtma noktasında sıkıntılar çekmiştir. Bu durum, düşünürün yazdığı kitaplar okunduğunda rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu eserde, özne durumda olan insanın; kendine, ürettiği ve sahip olduğu şeyler karşısındaki durumu incelenmiştir. Bireyin topluma yabancılaşmasına bir eleştiri niteliğinde olan Cioran düşüncesi ve felsefesi kitapta yansıtılmaya çalışılmıştır.
Yazar Hakkında:
Kullanılan Reklam Mecraları :
Facebook, Instagram, Google
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 111,72 | 111,72 |