Ultra maraton aslında bir yarış değildir. İnsanın kendisiyle ve doğayla bir mücadeledir. Bu mücadelede asla yalnız kalınmaz. Diğer koşucular başta olmak üzere, istasyon görevlileri ve parkur görevlileri yardıma ihtiyaç duyan koşucunun hep yanında olurlar. Bu nedenle ultra maratona “yarış” değil “koşu” sıfatı daha uygundur. Ultra maraton koşmak, çok ciddi hazırlık dönemi gerektirir. Ancak, ne kadar fiziksel hazırlık yapılırsa yapılsın, özellikle 60 kilometrenin üstündeki ultra maratonları bitirebilmek için mutlaka zihinsel gücün, vücutta kalan son enerji kırıntılarının kullanılabilmesini sağlayacak irade gücünün devreye girmesini gerektiren bir sınır koşucunun karşısına çıkacaktır. Bu sınırın başlangıcı kimi zaman 50'nci, kimi zaman 60'ıncı kilometredir, ancak kimi zaman da bitişi uzaktan görseniz bile son birkaç kilometre olabilir. Ultra maraton; bitmez uzun tırmanışlar, insanı isyan ettiren dik inişler, uçsuz bucaksız düzlükler, kaya, çamur, taş, diken, çarşak, olmazsa olmaz güneş, yağmur, soğuk ve sıcak, arı ve köpek saldırısı demektir. Sıcaktan kavrulmak, soğuktan titremektir. Kilometresine göre sırasıyla yorulmak, bitkin hale düşmek ve tükenmek demektir. Bu ızdırap niye çekilir diye sorarlarsa da, açıklamaya çalışmak yerine gülümsemekle yetinmek demektir. Ultra maraton koşmak her ne kadar bireysel bir eylem gibi görünse de, aslında tüm koşu boyunca, koşucular birbirlerini koruyup kollarlar. En az kendileri kadar diğer koşucuları da düşünürler. Gerektiğinde kendi koşularını bırakıp diğerlerine yardım ederler. Bu yardım kimi zaman bir ayak pansumanı yapmak, kimi zaman elektrolit ve sıvı desteği sağlamak, bazen gıda takviyesinde bulunmak, kimi zaman omuz vererek koşuya devam etmesine yardımcı olmak, bazen de koşuyu bırakarak onunla birlikte oturup asıl yardımı beklemek şeklindedir. Yardıma ihtiyacı olan koşucu asla yalnız bırakılmaz. Amaç bitirmektir. Her koşucu, diğer koşucuların da koşuyu bitirebilmesi için elinden geleni yapar. Bitiren herkes birincidir, çünkü kazanmıştır. O nedenle, ultra maraton koşularında parasal ödüller yoktur. Katılanların da zaten böyle bir talepleri ve beklentileri de yoktur. Ultra maraton koşusunu asil kılan işte bu dayanışma ve ödülsüzlüktür. Bitişteki alkış ve takdir yeter de artar bile.
Ultra maraton aslında bir yarış değildir. İnsanın kendisiyle ve doğayla bir mücadeledir. Bu mücadelede asla yalnız kalınmaz. Diğer koşucular başta olmak üzere, istasyon görevlileri ve parkur görevlileri yardıma ihtiyaç duyan koşucunun hep yanında olurlar. Bu nedenle ultra maratona “yarış” değil “koşu” sıfatı daha uygundur. Ultra maraton koşmak, çok ciddi hazırlık dönemi gerektirir. Ancak, ne kadar fiziksel hazırlık yapılırsa yapılsın, özellikle 60 kilometrenin üstündeki ultra maratonları bitirebilmek için mutlaka zihinsel gücün, vücutta kalan son enerji kırıntılarının kullanılabilmesini sağlayacak irade gücünün devreye girmesini gerektiren bir sınır koşucunun karşısına çıkacaktır. Bu sınırın başlangıcı kimi zaman 50'nci, kimi zaman 60'ıncı kilometredir, ancak kimi zaman da bitişi uzaktan görseniz bile son birkaç kilometre olabilir. Ultra maraton; bitmez uzun tırmanışlar, insanı isyan ettiren dik inişler, uçsuz bucaksız düzlükler, kaya, çamur, taş, diken, çarşak, olmazsa olmaz güneş, yağmur, soğuk ve sıcak, arı ve köpek saldırısı demektir. Sıcaktan kavrulmak, soğuktan titremektir. Kilometresine göre sırasıyla yorulmak, bitkin hale düşmek ve tükenmek demektir. Bu ızdırap niye çekilir diye sorarlarsa da, açıklamaya çalışmak yerine gülümsemekle yetinmek demektir. Ultra maraton koşmak her ne kadar bireysel bir eylem gibi görünse de, aslında tüm koşu boyunca, koşucular birbirlerini koruyup kollarlar. En az kendileri kadar diğer koşucuları da düşünürler. Gerektiğinde kendi koşularını bırakıp diğerlerine yardım ederler. Bu yardım kimi zaman bir ayak pansumanı yapmak, kimi zaman elektrolit ve sıvı desteği sağlamak, bazen gıda takviyesinde bulunmak, kimi zaman omuz vererek koşuya devam etmesine yardımcı olmak, bazen de koşuyu bırakarak onunla birlikte oturup asıl yardımı beklemek şeklindedir. Yardıma ihtiyacı olan koşucu asla yalnız bırakılmaz. Amaç bitirmektir. Her koşucu, diğer koşucuların da koşuyu bitirebilmesi için elinden geleni yapar. Bitiren herkes birincidir, çünkü kazanmıştır. O nedenle, ultra maraton koşularında parasal ödüller yoktur. Katılanların da zaten böyle bir talepleri ve beklentileri de yoktur. Ultra maraton koşusunu asil kılan işte bu dayanışma ve ödülsüzlüktür. Bitişteki alkış ve takdir yeter de artar bile.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 122,40 | 122,40 |