Mevsim, kalın kürk mantolar giyinmek için pek de müsait değildi. Hava, normalin çok üstünde sıcaktı. Ama ölmüş hayvan postlarını üst üste giyinmiş ve vücutlarının tamamı; elleri, yüzleri, sırtları, ense kökleri, göğüs kafesleri ve hatta tepeden tırnağa vücutlarının her bir santim yeri kan ter içinde sırılsıklam kalmış kadınlar, kamyon kasaları içinde, diz dize, kıç kıça, yan yana hareketsiz oturmuşlardı. Pakize, yaz mevsiminin yakıp kavuran sıcağına inat, soğuk bir kış mevsiminin doğallığını yaşamakta ısrarcı kadınların onurlu yolculuklarını dün gibi hatırlıyordu... Sıcağın etkisiyle soluğu kesilip baygınlık geçirenler vardı aralarında. Bir yudum su olmadığı için dili damağı kuruyanlar, şekeri düşenler, tansiyonu çıkanlar, apış araları kan revan pişik olanlar, ağlayanlar, korkanlar, bu saatten sonra ne yapacağını bilmeyen garibanlar, curcuna içinde yakınlarını kaybeden tez canlılar, aç susuz kilometrelerce yolu kat etmek zorunda kalan güçsüzler, havanın basık nemi yetmezmiş gibi bir de ortama yayılan mayhoş ter kokusundan midesi bulananlar ve tabii ki doğmadan öldürülmüş kuzular... Hem, kuzular niye öldürülür ki bu dünyada? Tüyleri parlak siyah, toynakları pürüzsüz, gözleri çakır, dişleri sütbeyaz kuzular neden öldürülür? Güçlü görünmek için mi? Bir insan ne kadar çok zengindir, anlaşılsın diye mi? Hangi zümreye, hangi sınıfa, hangi topluluğa mensup olduğu bilinsin diye mi? Yoksa sadece şık bir görüntüye sahip olmak için mi? Güzel ve alımlı görünmek için illaki kuzuları boğazlamak mı gerekir? Yoksa kanlı canlı derilerini yüzüp postlarını giyinmek mi?
Mevsim, kalın kürk mantolar giyinmek için pek de müsait değildi. Hava, normalin çok üstünde sıcaktı. Ama ölmüş hayvan postlarını üst üste giyinmiş ve vücutlarının tamamı; elleri, yüzleri, sırtları, ense kökleri, göğüs kafesleri ve hatta tepeden tırnağa vücutlarının her bir santim yeri kan ter içinde sırılsıklam kalmış kadınlar, kamyon kasaları içinde, diz dize, kıç kıça, yan yana hareketsiz oturmuşlardı. Pakize, yaz mevsiminin yakıp kavuran sıcağına inat, soğuk bir kış mevsiminin doğallığını yaşamakta ısrarcı kadınların onurlu yolculuklarını dün gibi hatırlıyordu... Sıcağın etkisiyle soluğu kesilip baygınlık geçirenler vardı aralarında. Bir yudum su olmadığı için dili damağı kuruyanlar, şekeri düşenler, tansiyonu çıkanlar, apış araları kan revan pişik olanlar, ağlayanlar, korkanlar, bu saatten sonra ne yapacağını bilmeyen garibanlar, curcuna içinde yakınlarını kaybeden tez canlılar, aç susuz kilometrelerce yolu kat etmek zorunda kalan güçsüzler, havanın basık nemi yetmezmiş gibi bir de ortama yayılan mayhoş ter kokusundan midesi bulananlar ve tabii ki doğmadan öldürülmüş kuzular... Hem, kuzular niye öldürülür ki bu dünyada? Tüyleri parlak siyah, toynakları pürüzsüz, gözleri çakır, dişleri sütbeyaz kuzular neden öldürülür? Güçlü görünmek için mi? Bir insan ne kadar çok zengindir, anlaşılsın diye mi? Hangi zümreye, hangi sınıfa, hangi topluluğa mensup olduğu bilinsin diye mi? Yoksa sadece şık bir görüntüye sahip olmak için mi? Güzel ve alımlı görünmek için illaki kuzuları boğazlamak mı gerekir? Yoksa kanlı canlı derilerini yüzüp postlarını giyinmek mi?
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 341,00 | 341,00 |