Önce sendin beklediğim, sonra da beklemenin ta kendisi. Bilirdin de, ondan mı ertelenirdi hep kavuşmak?
Bilinmeyen başlangıçla bitişin sırları sırtımda, uzun bir yolun üstünde gidiyordum. Sen bir belirip bir kayboluyordun? Ben iyice deli oluyordum. Umudum yeniden besleniyordu, yeniden yeniden.
Ertelenmiş umutların perişan ettiğiydim. Harap... Güz ağladı halime; tıpkı bir gözyaşı gibi döktü yapraklarını.
Törelere, anlamsızlıklara, alışkanlıklara inat, var edebilmek için aşk koymuştum adını beklediğimin. Kavuşur kavuşmaz eksilmeye başlayan, aptalca bir yığın şeye hemen kurban edilen o koca bilinmezliğe adaş.
Beklemek aşka yakışıyordu, onun büyüsüyle güzelleşiyordu. Öyleyse aşkla bekliyordum, dindirmeye çalışarak acımı. Adaştılar tam da bu nedenle. Aşk ve beklemek. Sonrasının hüznü kalın bir perde gibi ikimizin arasında gerili, dün yoktu, şimdi yoktu ve ben öyle üzgündüm, hem de nasıl, yapayalnızlığımla.
Zaman daha terk etmediğinde, bu kadar ıssız değilken ben, seni özlüyordum. Huyunu, bedenini, yüzünü ve benden kattıklarımdan oluşan tüm suretini. Sokağın dönemecinde gül satıyordu bir adam, gülleri alıp bana vermeni istiyordum. Senin ayakların suya batıyordu uzakta, su seni alıp götürüyordu, ben güllere bakıyordum, renkler kırmızıdan bordoya dönüyordu, güller donuyordu. Sen gitmiştin gene, ben bir başıma üşüyordum. Gül satan adam seksen beş yıllık ömrünü bir çırpıda anlatmaya koyuluyordu. Onu dinleyemiyordum. Gül dönemecinde bir ağaç, kurumuş yapraklarını üzerime döküyordu.
Önce sendin beklediğim, sonra da beklemenin ta kendisi. Bilirdin de, ondan mı ertelenirdi hep kavuşmak?
Bilinmeyen başlangıçla bitişin sırları sırtımda, uzun bir yolun üstünde gidiyordum. Sen bir belirip bir kayboluyordun? Ben iyice deli oluyordum. Umudum yeniden besleniyordu, yeniden yeniden.
Ertelenmiş umutların perişan ettiğiydim. Harap... Güz ağladı halime; tıpkı bir gözyaşı gibi döktü yapraklarını.
Törelere, anlamsızlıklara, alışkanlıklara inat, var edebilmek için aşk koymuştum adını beklediğimin. Kavuşur kavuşmaz eksilmeye başlayan, aptalca bir yığın şeye hemen kurban edilen o koca bilinmezliğe adaş.
Beklemek aşka yakışıyordu, onun büyüsüyle güzelleşiyordu. Öyleyse aşkla bekliyordum, dindirmeye çalışarak acımı. Adaştılar tam da bu nedenle. Aşk ve beklemek. Sonrasının hüznü kalın bir perde gibi ikimizin arasında gerili, dün yoktu, şimdi yoktu ve ben öyle üzgündüm, hem de nasıl, yapayalnızlığımla.
Zaman daha terk etmediğinde, bu kadar ıssız değilken ben, seni özlüyordum. Huyunu, bedenini, yüzünü ve benden kattıklarımdan oluşan tüm suretini. Sokağın dönemecinde gül satıyordu bir adam, gülleri alıp bana vermeni istiyordum. Senin ayakların suya batıyordu uzakta, su seni alıp götürüyordu, ben güllere bakıyordum, renkler kırmızıdan bordoya dönüyordu, güller donuyordu. Sen gitmiştin gene, ben bir başıma üşüyordum. Gül satan adam seksen beş yıllık ömrünü bir çırpıda anlatmaya koyuluyordu. Onu dinleyemiyordum. Gül dönemecinde bir ağaç, kurumuş yapraklarını üzerime döküyordu.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 6,50 | 6,50 |