Yavaş yavaş tükenir insan. Geçmişin izini kaybetmemek için farkında olmadan bir parçasını geride bırakır. Bazen çocukluğundan bir koku dolar burnuna, sırtındaki tüm yüklere inat, uçarcasına döner o günlere. Zaman hep merhem değildir, bazen ağır bir yaradır.
Recep Kayalı, Dip, Taşın Dediği ve Kamburuma Üç Sebep’ten sonra Bilinen Tüm Zamanlar’da da tüm duyguları ustalıkla gizliyor satırların arkasına. Sakin bir dille, olan bitene uzaktan bakıyor, bir şeyleri söylemek yerine okura işaret etmekle yetiniyor. Kâh gerçekliğini hiç sorgulatmayan gerçeküstü bir atmosfere salıyor okuru kâh okurun gerçeğini odağına yerleştiriyor.
Öykü kişileri, kara haberlerin, kara bulutlar gibi güneşi kapattığı günlerde ışığı arıyor; ömrünün sonunda mutluluğu ufak bir pencerenin dışında bulmaya çalışıyor. Kimi zaman da ezelden mağlup olduğunu bilse de, tüm kayıplarına inat, amorti bir tebessüm ile devam ediyor yoluna.
“Buz gibi su. Dalgalar aşıyor boyunu. Ona erişemeden küçülüyorlar. Bir tür oyun bu. Şu dalgaları delmeli. Ayak tabanlarına batan çakıl taşlarına inat atıyor adımını. Sonra bir adım daha. İşte yeni dalgalar beliriyor ufukta. Büyüyecek. Yorgan gibi örtecek üzerini. Balıklarla, yosunla bir olacak. O zaman da yıkılmadan dimdik kalacak ayakta. Sonra cılız kollarıyla yumruk savuracak. Tıpkı filmlerdeki gibi.”
Yavaş yavaş tükenir insan. Geçmişin izini kaybetmemek için farkında olmadan bir parçasını geride bırakır. Bazen çocukluğundan bir koku dolar burnuna, sırtındaki tüm yüklere inat, uçarcasına döner o günlere. Zaman hep merhem değildir, bazen ağır bir yaradır.
Recep Kayalı, Dip, Taşın Dediği ve Kamburuma Üç Sebep’ten sonra Bilinen Tüm Zamanlar’da da tüm duyguları ustalıkla gizliyor satırların arkasına. Sakin bir dille, olan bitene uzaktan bakıyor, bir şeyleri söylemek yerine okura işaret etmekle yetiniyor. Kâh gerçekliğini hiç sorgulatmayan gerçeküstü bir atmosfere salıyor okuru kâh okurun gerçeğini odağına yerleştiriyor.
Öykü kişileri, kara haberlerin, kara bulutlar gibi güneşi kapattığı günlerde ışığı arıyor; ömrünün sonunda mutluluğu ufak bir pencerenin dışında bulmaya çalışıyor. Kimi zaman da ezelden mağlup olduğunu bilse de, tüm kayıplarına inat, amorti bir tebessüm ile devam ediyor yoluna.
“Buz gibi su. Dalgalar aşıyor boyunu. Ona erişemeden küçülüyorlar. Bir tür oyun bu. Şu dalgaları delmeli. Ayak tabanlarına batan çakıl taşlarına inat atıyor adımını. Sonra bir adım daha. İşte yeni dalgalar beliriyor ufukta. Büyüyecek. Yorgan gibi örtecek üzerini. Balıklarla, yosunla bir olacak. O zaman da yıkılmadan dimdik kalacak ayakta. Sonra cılız kollarıyla yumruk savuracak. Tıpkı filmlerdeki gibi.”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 60,50 | 60,50 |