Güneşin doğduğu her sabah dünya yeniden kurulur. Elbette bizler kozmosta yalnız değiliz. Başka evrenleri keşfetmeden önce, kendi evrenimizi keşfetmeye ne dersiniz. Dünya kurulduğundan beri kaç yaşam geçmiştir bilinmez ama, her birimizin yaşamı bu koskoca evreni oluşturur. Doğduğumuzda bebek derler, biraz büyüyünce çocuk oluruz. Kanımız deli akarken adımız gençtir. Bir süre sonra ise yetişkin olmuşuzdur. Evlenir eş oluruz, çocuğumuz olunca ana baba oluruz. Sonra sırasıyla kız evlat, erkek evlat, teyze, hala, anneanne, babaannene, dede, amca, dayı, kuzen gibi unvanlar alıveririz. Bu unvanlara bir de doktor, avukat, öğretmen gibi toplum hiyerarşisini belirten statüler eklenir. İç içe geçmiş zincirin halkaları gibi her birimizin yaşamı, bir diğerinin yaşamı içine geçer ve hayat denen bu uzun yolculukta yol arkadaşı oluveririz. Her birimiz ayrı bir hikâye yazarız. Kendi kitabımızın yazarı, editörü ve yayıncısı oluruz. Her 365 günde hikayeler ve yol arkadaşlarımız değişir. Âmâ özümüz aynı kalır. Her birinden farklı bir öğreti alır, güler, ağlar, üzülür, acı çeker, seviniriz. Bir de bakmışız ki kendimizi adam etmişiz. Zekâ ve bilgimizi kullanarak etten ve kemikten heykelimizi yapı veririz. Şanslı olanlarımızın kitaplarının sayfa sayısı çoktur. Ama önemli olan yolculuğumuz sona erdiğinde bavulumuz boş mu yoksa dolu mudur? Şu kesindir ki, yaşam var olduğu sürece her insan hikâye yazmaya devam edecektir. Ve bu hikayeleri okuyan birileri olacaktır. Umarım her birimizin hikayesi kuşe kâğıda gökkuşağı renkleriyle basılır… Son olarak diyorum ki; Zamanı durdursalar özünde gözlerimin Yaşamda bir sevgiyi bin yüreğe vermektir Bilseler anlamı incelmiş sözlerimin Yokluğun varlığında manada erimektir. Sevgi, bilgi, özgürlük, Duygu erdem mutluluk, Gönüllerden fışkırıp ölümde dirilmektir… Geleceğe kanat açmanızı, geçmişle yüzleşmenizi sağlayan, ruhunuzu okşayan hikâyelerde buluşmak dileğiyle….
Güneşin doğduğu her sabah dünya yeniden kurulur. Elbette bizler kozmosta yalnız değiliz. Başka evrenleri keşfetmeden önce, kendi evrenimizi keşfetmeye ne dersiniz. Dünya kurulduğundan beri kaç yaşam geçmiştir bilinmez ama, her birimizin yaşamı bu koskoca evreni oluşturur. Doğduğumuzda bebek derler, biraz büyüyünce çocuk oluruz. Kanımız deli akarken adımız gençtir. Bir süre sonra ise yetişkin olmuşuzdur. Evlenir eş oluruz, çocuğumuz olunca ana baba oluruz. Sonra sırasıyla kız evlat, erkek evlat, teyze, hala, anneanne, babaannene, dede, amca, dayı, kuzen gibi unvanlar alıveririz. Bu unvanlara bir de doktor, avukat, öğretmen gibi toplum hiyerarşisini belirten statüler eklenir. İç içe geçmiş zincirin halkaları gibi her birimizin yaşamı, bir diğerinin yaşamı içine geçer ve hayat denen bu uzun yolculukta yol arkadaşı oluveririz. Her birimiz ayrı bir hikâye yazarız. Kendi kitabımızın yazarı, editörü ve yayıncısı oluruz. Her 365 günde hikayeler ve yol arkadaşlarımız değişir. Âmâ özümüz aynı kalır. Her birinden farklı bir öğreti alır, güler, ağlar, üzülür, acı çeker, seviniriz. Bir de bakmışız ki kendimizi adam etmişiz. Zekâ ve bilgimizi kullanarak etten ve kemikten heykelimizi yapı veririz. Şanslı olanlarımızın kitaplarının sayfa sayısı çoktur. Ama önemli olan yolculuğumuz sona erdiğinde bavulumuz boş mu yoksa dolu mudur? Şu kesindir ki, yaşam var olduğu sürece her insan hikâye yazmaya devam edecektir. Ve bu hikayeleri okuyan birileri olacaktır. Umarım her birimizin hikayesi kuşe kâğıda gökkuşağı renkleriyle basılır… Son olarak diyorum ki; Zamanı durdursalar özünde gözlerimin Yaşamda bir sevgiyi bin yüreğe vermektir Bilseler anlamı incelmiş sözlerimin Yokluğun varlığında manada erimektir. Sevgi, bilgi, özgürlük, Duygu erdem mutluluk, Gönüllerden fışkırıp ölümde dirilmektir… Geleceğe kanat açmanızı, geçmişle yüzleşmenizi sağlayan, ruhunuzu okşayan hikâyelerde buluşmak dileğiyle….
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 81,25 | 81,25 |