Günümüzde İslâm ülkeleri özellikle Batılı emperyalist güçlerin saldırısı karşısında çaresiz ve perişan durumda. Bunun sonucunda Libya, Irak, Suriye ve Afganistan’nın ne duruma geldiği apaçık ortada:Yıkım, kan ve gözyaşı.
Bilindiği üzere günümüzde İslâm ülkelerine kan kusturan Batılı emperyalist güçlerin lideri konumundaki Amerika Birleşik Devletleri, Kristof Kolomb’un Atlas Okyanusu’nu 1492 de aşma macerasından sonra bu kıtaya yerleşen Avrupalıların bir eseridir. Acaba bu tarihten önce Avrupa ile İslâm ülkeleri ne durumda idi? Bu çok önemli sorunun cevabını tarih ve coğrafya sayesinde verebiliyoruz.
ORTA ÇAĞ’da Avrupa halkı bir yandan Roma Katolik Kilisesi’nin, öte yandan birbirleriyle sürekli çatışan yüzlerce krallığın zulmü altında inlerken İslâm âlemi, özellikle 750 yılında Abbasilerin iktidarı döneminde başlayıp 16.yüzyıla kadar süren Biruni, İbn-sina gibi dehaları, Farabi, İbn-Haysem, Ömer Hayyam, Harezmi gibi büyük bilim adamlarını; hazerfenleri yetiştirerek matematik, tıp, felsefe, ilahiyat, gökbilimi, kimya, musiki ve sosyal bilimler başta olmak üzere her alanda göz kamaştıran eserler ortaya koymuş, uygarlık alanında beşeriyetin ufkunu aydınlatmışlardır.
Her ne kadar İslâm medeniyetinin merkezi Bağdat olarak gözüküyorsa da bu bilim adamlarının büyük bir kısmının, Kazakistan eşiğinin güneyinden Sincan’a kadar uzanan geniş bir sahayı, Fergana Havzası’nı, Aral Gölü’nün güneyindeki delta sahasında ortaya çıkan yaşam alanında gelişen Harezm Ülkesi’ni, çok eski bir tarihe ve kültüre sahip İran’ı içine alan bir coğrafyada yaşamış olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. İslâmın aydınlanma çağını inşa eden bu büyük bilim adamlarının kökenlerinin Türki ve İrani halklara dayandığını söylememiz gerekir. Coğrafi bakımdan hiç de elverişli olmayan, büyük bir kısmı çöllerle kaplı, denize ulaşamayan bu kapalı havzada neden, nasıl böyle bir medeniyet gelişti ve daha sonra bu İslâm medeniyeti, neden gücünü kaybetti? Avrupa bugünkü gücüne hangi aşamalardan geçerek ulaştı? Bu kitap çok geniş kapsamlı bu sorulara sadece coğrafi açıdan yaklaşarak cevap vermeye çalışmaktadır.
Umulur ki titizlikle hazırlanan, yoğun bir çalışmanın ürünü olan bu kitap, ülkemizin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olan, düşünen, irdeleyen milyonlarca aydınımızın olduğu kadar özellikle, tarih ve coğrafya öğretmenlerinin de ufkunu daha da genişletecektir.
Günümüzde İslâm ülkeleri özellikle Batılı emperyalist güçlerin saldırısı karşısında çaresiz ve perişan durumda. Bunun sonucunda Libya, Irak, Suriye ve Afganistan’nın ne duruma geldiği apaçık ortada:Yıkım, kan ve gözyaşı.
Bilindiği üzere günümüzde İslâm ülkelerine kan kusturan Batılı emperyalist güçlerin lideri konumundaki Amerika Birleşik Devletleri, Kristof Kolomb’un Atlas Okyanusu’nu 1492 de aşma macerasından sonra bu kıtaya yerleşen Avrupalıların bir eseridir. Acaba bu tarihten önce Avrupa ile İslâm ülkeleri ne durumda idi? Bu çok önemli sorunun cevabını tarih ve coğrafya sayesinde verebiliyoruz.
ORTA ÇAĞ’da Avrupa halkı bir yandan Roma Katolik Kilisesi’nin, öte yandan birbirleriyle sürekli çatışan yüzlerce krallığın zulmü altında inlerken İslâm âlemi, özellikle 750 yılında Abbasilerin iktidarı döneminde başlayıp 16.yüzyıla kadar süren Biruni, İbn-sina gibi dehaları, Farabi, İbn-Haysem, Ömer Hayyam, Harezmi gibi büyük bilim adamlarını; hazerfenleri yetiştirerek matematik, tıp, felsefe, ilahiyat, gökbilimi, kimya, musiki ve sosyal bilimler başta olmak üzere her alanda göz kamaştıran eserler ortaya koymuş, uygarlık alanında beşeriyetin ufkunu aydınlatmışlardır.
Her ne kadar İslâm medeniyetinin merkezi Bağdat olarak gözüküyorsa da bu bilim adamlarının büyük bir kısmının, Kazakistan eşiğinin güneyinden Sincan’a kadar uzanan geniş bir sahayı, Fergana Havzası’nı, Aral Gölü’nün güneyindeki delta sahasında ortaya çıkan yaşam alanında gelişen Harezm Ülkesi’ni, çok eski bir tarihe ve kültüre sahip İran’ı içine alan bir coğrafyada yaşamış olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. İslâmın aydınlanma çağını inşa eden bu büyük bilim adamlarının kökenlerinin Türki ve İrani halklara dayandığını söylememiz gerekir. Coğrafi bakımdan hiç de elverişli olmayan, büyük bir kısmı çöllerle kaplı, denize ulaşamayan bu kapalı havzada neden, nasıl böyle bir medeniyet gelişti ve daha sonra bu İslâm medeniyeti, neden gücünü kaybetti? Avrupa bugünkü gücüne hangi aşamalardan geçerek ulaştı? Bu kitap çok geniş kapsamlı bu sorulara sadece coğrafi açıdan yaklaşarak cevap vermeye çalışmaktadır.
Umulur ki titizlikle hazırlanan, yoğun bir çalışmanın ürünü olan bu kitap, ülkemizin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olan, düşünen, irdeleyen milyonlarca aydınımızın olduğu kadar özellikle, tarih ve coğrafya öğretmenlerinin de ufkunu daha da genişletecektir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 83,70 | 83,70 |