Dört bölümden oluşan bu hacimli kitap, Macaristan ve Yunanistan özelinde Avrupa ülkelerinde göç konusunun nasıl güvenlik meselesi haline dönüştürüldüğünü ve aşırı sağ partilerin bu dönüşüm sürecinde ne tür bir rol oynadığını inceliyor.
Bunun yanı sıra kitap, Macaristan ve Yunanistan’ı temel alarak Avrupa ülkelerinde göçmenlerin maruz kaldığı insan hakkı ihlallerine dikkat çekmeye çalışıyor.
Kitap, Avrupa ülkelerinde göçün güvenlik meselesi haline getirilişini analiz ederken güvenlikleştirme kuramının açıklayıcı gücünden istifade ediyor. Bunun için güvenlikleştirme çalışmalarını başlatan Kopenhag Okulu ile bu alana post yapısalcı bir perspektif eklemleyen Paris Okulu’nun ortaya koyduğu argümanları cemediyor.
Kitap boyunca yapılan geniş kapsamlı araştırmanın sonuçları gösteriyor ki Avrupa ülkelerinde uygulamaya sokulan göç karşıtı kararlar öncelikle birer güvenlikleştirme sürecine tabidir. Göç karşıtlığıyla bilinen aşırı sağ partilerse bu süreçlerde işlevsel bir rol üstlenerek göç karşıtı kararların uygulanmasını kolaylaştırıyor.
Ayrıca Avrupa siyasetinde faaliyet gösteren merkez partilerle aşırı sağ partiler arasında göç karşıtlığı konusunda ideolojik açıdan neredeyse hiçbir görüş farklılığının kalmadığı gerçeği dikkat çekici bir diğer sonuç olarak duruyor.
Göç konusunun güvenlikleştirilmesini analiz ederken Kopenhag ve Paris okullarının argümanlarını cemeden ve aşırı sağ partilerin rolünü analize dahil eden karşılaştırmalı bir çalışma bulunmadığı için kitap literatüre önemli bir katkı sağlıyor.
Dört bölümden oluşan bu hacimli kitap, Macaristan ve Yunanistan özelinde Avrupa ülkelerinde göç konusunun nasıl güvenlik meselesi haline dönüştürüldüğünü ve aşırı sağ partilerin bu dönüşüm sürecinde ne tür bir rol oynadığını inceliyor.
Bunun yanı sıra kitap, Macaristan ve Yunanistan’ı temel alarak Avrupa ülkelerinde göçmenlerin maruz kaldığı insan hakkı ihlallerine dikkat çekmeye çalışıyor.
Kitap, Avrupa ülkelerinde göçün güvenlik meselesi haline getirilişini analiz ederken güvenlikleştirme kuramının açıklayıcı gücünden istifade ediyor. Bunun için güvenlikleştirme çalışmalarını başlatan Kopenhag Okulu ile bu alana post yapısalcı bir perspektif eklemleyen Paris Okulu’nun ortaya koyduğu argümanları cemediyor.
Kitap boyunca yapılan geniş kapsamlı araştırmanın sonuçları gösteriyor ki Avrupa ülkelerinde uygulamaya sokulan göç karşıtı kararlar öncelikle birer güvenlikleştirme sürecine tabidir. Göç karşıtlığıyla bilinen aşırı sağ partilerse bu süreçlerde işlevsel bir rol üstlenerek göç karşıtı kararların uygulanmasını kolaylaştırıyor.
Ayrıca Avrupa siyasetinde faaliyet gösteren merkez partilerle aşırı sağ partiler arasında göç karşıtlığı konusunda ideolojik açıdan neredeyse hiçbir görüş farklılığının kalmadığı gerçeği dikkat çekici bir diğer sonuç olarak duruyor.
Göç konusunun güvenlikleştirilmesini analiz ederken Kopenhag ve Paris okullarının argümanlarını cemeden ve aşırı sağ partilerin rolünü analize dahil eden karşılaştırmalı bir çalışma bulunmadığı için kitap literatüre önemli bir katkı sağlıyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 150,50 | 150,50 |