Mülkiye mezunu, Jules Verne çevirmeni, Servet-i Fünun’un kurucusu Ahmet İhsan (Tokgöz), dergisinde kullanabileceği yeni resimli baskı tekniklerini incelemek amacıyla 1891’de Avrupa yolculuğuna çıkar. Paris ve Viyana’da matbaacı ve fotoğrafçılarla yaptığı görüşmelerin yanında, yıllardır içinde taşıdığı bir özlemi gerçekleştirme, güzellik ve düzen örneği saydığı Avrupalıları kendi ortamlarında görerek nasıl çalıştıklarını anlama olanağına da kavuşur böylece. Yol masraflarını, gezi izlenimlerini yayımlayarak çıkaracaktır. Dönüşünde önce Servet-i Fünun’da tefrika edilen Avrupa’da Ne Gördüm, kısa süre sonra da kitaplaştırılır. "- Hangi sefarette bulunuyorsunuz? - Hiçbirinde! - Ay siz sefaret memuru değil misiniz? - Hayır; ben İstanbul’da gazeteci ve matbaacıyım, mahzâ görmek için buralara geldim - Acaip! Memleketiniz halkından birinin gezmek için Avrupa’da ihtiyar-ı sefer ettiğini ilk defa görüyorum! Vakıa şu adamın fikri doğru idi."Tuna’da Bir Hafta ise 20 yıl sonraki bir Almanya gezisinden dönüş yolculuğunun Tuna üzerindeki bölümünü anlatır. Ahmet İhsan, Osmanlı yönetimi altından çıkmış ülkelerden geçerek iskele iskele coğrafyanın doğusuna yol alırken, zihin haritasındaki Doğu’yla karşı karşıya gelir."... Romanya bandırasını hamil olanlar dahi oldukça güzel ve temiz. Diğerleri ise şarka mahsus ihmal ve metrukiyeti ile daima pejmürde bir hâlde idi. Bu satırları Bulgar dubalarını tezyif maksadıyla söylemiyorum. Zira biliyorum ki meselâ orada bizim dubamız olsaydı manzara-i umumiyesi ile belki daha fena bir levha teşkil eylerdik. Hem farziyata ne hacet! İngiltere’den suret-i mahsusede mübayaa olunup mükemmeliyet ve ziyneti herkesin mucib-i hayreti olmuş olan yeni vapurlarımızın Karadeniz seferlerini icra ederken nasıl fena bir kılıkta bulunduğunu ve yolcuların neler çekmekte olduğunu gazetelerimiz yazmıyor mu?"
Mülkiye mezunu, Jules Verne çevirmeni, Servet-i Fünun’un kurucusu Ahmet İhsan (Tokgöz), dergisinde kullanabileceği yeni resimli baskı tekniklerini incelemek amacıyla 1891’de Avrupa yolculuğuna çıkar. Paris ve Viyana’da matbaacı ve fotoğrafçılarla yaptığı görüşmelerin yanında, yıllardır içinde taşıdığı bir özlemi gerçekleştirme, güzellik ve düzen örneği saydığı Avrupalıları kendi ortamlarında görerek nasıl çalıştıklarını anlama olanağına da kavuşur böylece. Yol masraflarını, gezi izlenimlerini yayımlayarak çıkaracaktır. Dönüşünde önce Servet-i Fünun’da tefrika edilen Avrupa’da Ne Gördüm, kısa süre sonra da kitaplaştırılır. "- Hangi sefarette bulunuyorsunuz? - Hiçbirinde! - Ay siz sefaret memuru değil misiniz? - Hayır; ben İstanbul’da gazeteci ve matbaacıyım, mahzâ görmek için buralara geldim - Acaip! Memleketiniz halkından birinin gezmek için Avrupa’da ihtiyar-ı sefer ettiğini ilk defa görüyorum! Vakıa şu adamın fikri doğru idi."Tuna’da Bir Hafta ise 20 yıl sonraki bir Almanya gezisinden dönüş yolculuğunun Tuna üzerindeki bölümünü anlatır. Ahmet İhsan, Osmanlı yönetimi altından çıkmış ülkelerden geçerek iskele iskele coğrafyanın doğusuna yol alırken, zihin haritasındaki Doğu’yla karşı karşıya gelir."... Romanya bandırasını hamil olanlar dahi oldukça güzel ve temiz. Diğerleri ise şarka mahsus ihmal ve metrukiyeti ile daima pejmürde bir hâlde idi. Bu satırları Bulgar dubalarını tezyif maksadıyla söylemiyorum. Zira biliyorum ki meselâ orada bizim dubamız olsaydı manzara-i umumiyesi ile belki daha fena bir levha teşkil eylerdik. Hem farziyata ne hacet! İngiltere’den suret-i mahsusede mübayaa olunup mükemmeliyet ve ziyneti herkesin mucib-i hayreti olmuş olan yeni vapurlarımızın Karadeniz seferlerini icra ederken nasıl fena bir kılıkta bulunduğunu ve yolcuların neler çekmekte olduğunu gazetelerimiz yazmıyor mu?"
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 184,25 | 184,25 |