Dünya belki de hiçbir yüzyıla 31 Aralık 1899'da olduğu kadar şenlikli ve umutlu girmemişti. Kafalarında bintürlü sanat akımları, bilimsel buluşlar, toplumsal devrimler, ulusal kurtuluş projeleri taşıyan yüz binlerce insan, Paris, Viyana, Londra, Berlin, New York ve St. Petersburg gibi şehirlerde yeni yüzyıla kadeh kaldırırken, yenisinin daha özgür, eşit, kardeşçe ve ferah bir yüzyıl olacağını düşünüyorlardı.
Her şey yenilenecekti. "Eski dünyaya ölüm, yaşasın yeni dünya ve yeni insan!" Slogan buydu... Fakat yirminci yüzyıl daha ilk yarısını tamamlamadan insanlığa iki dünya savaşı, astarı yüzünden pahalı bir büyük devrim, atom bombaları, gaz odaları, kitlesel yıkım ve sefalet getirecekti.
Soylu bir Rus ailesinin kızı Asya da 1899'un sonunda, işte böyle bir geleceğe doğdu. Buz tutmuş bir ırmağın üzerinde, daha küçücük bir kızken yürüyüp ölümden döndüğünde, "Ey yüzyıl!" diye haykırdı: "Senden daha uzun yaşayacağım." Dediğini yaptı da. 92 yaşında hayata gözlerini yumarken, arkasında yitirilmiş bir aile, viran olmuş aşklar, savaşlarla, ihanetlerle, acılarla dokunmuş koskoca bir ömür bıraktı.
Sovyet yönetiminin, sürgündeki Rus generallerin yardımıyla yürüttüğü bir savaştan Avrupa'yı ağ gibi saran casus örgütlerine; işgal altındaki Paris'ten Nazilerin kapısına dayandığı Moskova'ya; Stalin'den Gorbaçov'a... Sürükleyici ve çarpıcı bir öykü, unutulmaz karakterler, tutkular ve entrikalar... Kısacası yirminci yüzyıl; savaş lordlarının pençesinde hayatı parçalanan, hepsine bedel bir kadın. Yirminci yüzyıl, yatağından taşıp yayılan bir acılar ırmağı... Asya, insanlık tarihinin en barbar yüzyılının bütün acılarını, sonsuza dek yaşamaya mahkûm edilmiş gibi sırtında taşıyan bir kadının romanı...
Dünya belki de hiçbir yüzyıla 31 Aralık 1899'da olduğu kadar şenlikli ve umutlu girmemişti. Kafalarında bintürlü sanat akımları, bilimsel buluşlar, toplumsal devrimler, ulusal kurtuluş projeleri taşıyan yüz binlerce insan, Paris, Viyana, Londra, Berlin, New York ve St. Petersburg gibi şehirlerde yeni yüzyıla kadeh kaldırırken, yenisinin daha özgür, eşit, kardeşçe ve ferah bir yüzyıl olacağını düşünüyorlardı.
Her şey yenilenecekti. "Eski dünyaya ölüm, yaşasın yeni dünya ve yeni insan!" Slogan buydu... Fakat yirminci yüzyıl daha ilk yarısını tamamlamadan insanlığa iki dünya savaşı, astarı yüzünden pahalı bir büyük devrim, atom bombaları, gaz odaları, kitlesel yıkım ve sefalet getirecekti.
Soylu bir Rus ailesinin kızı Asya da 1899'un sonunda, işte böyle bir geleceğe doğdu. Buz tutmuş bir ırmağın üzerinde, daha küçücük bir kızken yürüyüp ölümden döndüğünde, "Ey yüzyıl!" diye haykırdı: "Senden daha uzun yaşayacağım." Dediğini yaptı da. 92 yaşında hayata gözlerini yumarken, arkasında yitirilmiş bir aile, viran olmuş aşklar, savaşlarla, ihanetlerle, acılarla dokunmuş koskoca bir ömür bıraktı.
Sovyet yönetiminin, sürgündeki Rus generallerin yardımıyla yürüttüğü bir savaştan Avrupa'yı ağ gibi saran casus örgütlerine; işgal altındaki Paris'ten Nazilerin kapısına dayandığı Moskova'ya; Stalin'den Gorbaçov'a... Sürükleyici ve çarpıcı bir öykü, unutulmaz karakterler, tutkular ve entrikalar... Kısacası yirminci yüzyıl; savaş lordlarının pençesinde hayatı parçalanan, hepsine bedel bir kadın. Yirminci yüzyıl, yatağından taşıp yayılan bir acılar ırmağı... Asya, insanlık tarihinin en barbar yüzyılının bütün acılarını, sonsuza dek yaşamaya mahkûm edilmiş gibi sırtında taşıyan bir kadının romanı...
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 7,44 | 7,44 |