Soğuk Savaş sonrası güvenliğin sadece tanımı değil alanı da genişlemiş ve güvenlik çalışmaları göç, çevre, kadın hakları, refah, insan hakları ve ekonomik gelişme gibi farklı konuları da gündemine almaya başlamıştır. Türkiye’de de özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren konvansiyonel güvenlik yapıların süreç içerisinde değişim/dönüşüm geçirdiği ve güvenliğin alanının giderek genişlediği görülmektedir. Güvenlik kültürünün ve politikalarının yapımında ‘katılımcı’, ‘şeffaf’ ve daha ‘sivil’ bir anlayış öne çıkmaya başlamıştır. Bu yeni anlayışın taşıyıcıları ve temsilcileri arasında dış politika ve güvenlik üzerine uzmanlaşmış personeli bulunan ve karar verici mekanizmaların politikalarını etkileyecek projeler üreten araştırma merkezleri ve düşünce merkezleri bulunmaktadır. Türkiye’de araştırma merkezlerinin kurulması 1960’lı yıllara dayanır. Fakat özellikle son yıllarda araştırma merkezlerinin yükselişi söz konusudur. Saha çalışmasına dayanan incelememizde Türkiye’de yakın geçmişte kurulan stratejik araştırma merkezleri mercek altına alınmış ve güvenlik kültürünün belirlenmesindeki rolleri üzerinde durulmuştur. Güvenlik sektöründe faaliyet gösteren araştırma merkezi yöneticileri ve uzmanlarıyla gerçekleştirilen mülakatlar aracılığıyla gerek Türkiye’deki mevcut güvenlik kültürünün paydaşlarına dair sorular yöneltilmiş gerekse de Türkiye’nin başta Yunanistan, Irak ve Ermenistan olmak üzere, komşularıyla olan ilişkileri, Kıbrıs’ın durumu, NATO’nun yeni vizyonu, Türkiye’nin casus belli’leri, küresel çağda ulus devletin geleceği ve ABD’nin bölgesel girişimlerinin ulusal güvenliğe olan etkisi gibi bir dizi dış politika konusu değerlendirilmiştir. Saha bulguları ışığında Türkiye’deki araştırma merkezleri sektörünün bir profili çıkartılmış ve Türkiye dış politika ve ulusal güvenlik kültüründe yaşanan değişim sürecine ışık tutulmuştur.
Soğuk Savaş sonrası güvenliğin sadece tanımı değil alanı da genişlemiş ve güvenlik çalışmaları göç, çevre, kadın hakları, refah, insan hakları ve ekonomik gelişme gibi farklı konuları da gündemine almaya başlamıştır. Türkiye’de de özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren konvansiyonel güvenlik yapıların süreç içerisinde değişim/dönüşüm geçirdiği ve güvenliğin alanının giderek genişlediği görülmektedir. Güvenlik kültürünün ve politikalarının yapımında ‘katılımcı’, ‘şeffaf’ ve daha ‘sivil’ bir anlayış öne çıkmaya başlamıştır. Bu yeni anlayışın taşıyıcıları ve temsilcileri arasında dış politika ve güvenlik üzerine uzmanlaşmış personeli bulunan ve karar verici mekanizmaların politikalarını etkileyecek projeler üreten araştırma merkezleri ve düşünce merkezleri bulunmaktadır. Türkiye’de araştırma merkezlerinin kurulması 1960’lı yıllara dayanır. Fakat özellikle son yıllarda araştırma merkezlerinin yükselişi söz konusudur. Saha çalışmasına dayanan incelememizde Türkiye’de yakın geçmişte kurulan stratejik araştırma merkezleri mercek altına alınmış ve güvenlik kültürünün belirlenmesindeki rolleri üzerinde durulmuştur. Güvenlik sektöründe faaliyet gösteren araştırma merkezi yöneticileri ve uzmanlarıyla gerçekleştirilen mülakatlar aracılığıyla gerek Türkiye’deki mevcut güvenlik kültürünün paydaşlarına dair sorular yöneltilmiş gerekse de Türkiye’nin başta Yunanistan, Irak ve Ermenistan olmak üzere, komşularıyla olan ilişkileri, Kıbrıs’ın durumu, NATO’nun yeni vizyonu, Türkiye’nin casus belli’leri, küresel çağda ulus devletin geleceği ve ABD’nin bölgesel girişimlerinin ulusal güvenliğe olan etkisi gibi bir dizi dış politika konusu değerlendirilmiştir. Saha bulguları ışığında Türkiye’deki araştırma merkezleri sektörünün bir profili çıkartılmış ve Türkiye dış politika ve ulusal güvenlik kültüründe yaşanan değişim sürecine ışık tutulmuştur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 12,04 | 12,04 |