Rıza Kıraç’ın yeni öykü kitabı Araf’ta Bir Melek arada kalanlara adanmış hüzünlü bir şarkı gibi. Ölümü, öldürmeyi, aşkı, aşkın her türlüsünü anlatıyor Kıraç’ın öyküleri. Aslında bu metni bir roman gibi okumak da mümkün. Üç bölümden oluşan kitapta öldürenler, ölenler, yazının efsununda eriyenler, yazının keyfinden hiç nasibini almamış olanlar var. Kapılar var kapalı yüzlerine. O kapılar açıldığında görünecek tüm gerçekler. Ama kahramanlarımız uzak o kapılardan ve korkak o kapılara karşı, çünkü onlar, nerede olduğunu bilemeyenler. Çünkü en başa dönmeye cesaret edemiyorlar.
Araf’ta Bir Melek, öykü ile romanı bir araya getiren ilginç bir metin. Rıza Kıraç’ın akıcı, sakin ve ama bir o kadar da dalgalı anlatımından nasibini almış elbette. Hayata dair önemli soruları barındıran bu kitapta cinselliğin de rolü büyük. Erkeğin erkeğe, kadının kadına duyduğu aşkın da... Onlar da arada... Onlar da nerede olduklarını bilmiyorlar çünkü. Bu cesur ve çarpıcı kitaba edebiyatseverler ilgisiz kalmayacaklardır kuşkusuz.
“Sonra başka bir şehre, başka bir mahalleye, başka insanlarla dostluk kurmaya gitti; başkalarıyla sevişmeye, onların acılarına tanıklık etmeye, sevgilerini talep etmeye, yalnızlığını bir meziyetmiş gibi yanında gezdirmeye...
Yaşadıklarımız ne kadar birbirine benziyor ve ne kadar birbirinden uzak ve biz safça bunun doğal olduğuna kendimizi ikna etmişiz.
Bir uçağa binsem, uzun bir yolculuğa çıksam, gelmişin ve geleceğin bütün nimetlerini yanıma alsam ya da bu içinde bulunduğum saçma sapan düş, hayal, kurmaca ya da her neyse bitse, evime dönsem.
Eve dönmenin ne anlama geldiğini bilir misiniz? Bilseniz bile bilmezden gelirsiniz. Artık evime dönmek istiyorum, acımı dindirmenin başka bir yolu yok.“
Rıza Kıraç’ın yeni öykü kitabı Araf’ta Bir Melek arada kalanlara adanmış hüzünlü bir şarkı gibi. Ölümü, öldürmeyi, aşkı, aşkın her türlüsünü anlatıyor Kıraç’ın öyküleri. Aslında bu metni bir roman gibi okumak da mümkün. Üç bölümden oluşan kitapta öldürenler, ölenler, yazının efsununda eriyenler, yazının keyfinden hiç nasibini almamış olanlar var. Kapılar var kapalı yüzlerine. O kapılar açıldığında görünecek tüm gerçekler. Ama kahramanlarımız uzak o kapılardan ve korkak o kapılara karşı, çünkü onlar, nerede olduğunu bilemeyenler. Çünkü en başa dönmeye cesaret edemiyorlar.
Araf’ta Bir Melek, öykü ile romanı bir araya getiren ilginç bir metin. Rıza Kıraç’ın akıcı, sakin ve ama bir o kadar da dalgalı anlatımından nasibini almış elbette. Hayata dair önemli soruları barındıran bu kitapta cinselliğin de rolü büyük. Erkeğin erkeğe, kadının kadına duyduğu aşkın da... Onlar da arada... Onlar da nerede olduklarını bilmiyorlar çünkü. Bu cesur ve çarpıcı kitaba edebiyatseverler ilgisiz kalmayacaklardır kuşkusuz.
“Sonra başka bir şehre, başka bir mahalleye, başka insanlarla dostluk kurmaya gitti; başkalarıyla sevişmeye, onların acılarına tanıklık etmeye, sevgilerini talep etmeye, yalnızlığını bir meziyetmiş gibi yanında gezdirmeye...
Yaşadıklarımız ne kadar birbirine benziyor ve ne kadar birbirinden uzak ve biz safça bunun doğal olduğuna kendimizi ikna etmişiz.
Bir uçağa binsem, uzun bir yolculuğa çıksam, gelmişin ve geleceğin bütün nimetlerini yanıma alsam ya da bu içinde bulunduğum saçma sapan düş, hayal, kurmaca ya da her neyse bitse, evime dönsem.
Eve dönmenin ne anlama geldiğini bilir misiniz? Bilseniz bile bilmezden gelirsiniz. Artık evime dönmek istiyorum, acımı dindirmenin başka bir yolu yok.“