Beynimdeki müstakil pas tadını giderebilmenin yöntemlerini bulamadım. Hayatın tatsızlaşmasının süreci müreci yok; birdenbire ve kesici cisimleri çağrıştıran.. Zavallı hayatımın enkaz halindeki suretinin çürüyen, kokuşan kısımlarını, yıllar önce Rus pazarından aldığım, ön tarafı değişip tornavida ve testere de olabilen ve sapına özellikle kemikmiş hissi verilmeye çalışıldığı halde, dandik, yeşil bir plastikten yapıldığı için az da olsa işe yarayacağı ümidine bile kapılınamayacak bir bıçakla iyice kazıdım... hastalıklı, bedbaht ruhum çok geçmeden yine arızalandı.“
Derya Erkenci’nin hikayeleri hayatımızla yüzleşmenin buruk ve samimi tutanakları adeta, Erkenci bizi -olgunluğun eşiğine gelmiş bir kuşağı- tarihi, coğrafyası, dünü ve bugünüyle okuyor; okuduklarından -küllerimizden- yeniden yaratıyor. Yüzleşiyor, ama gaddarca hesaplaşmıyor. Haksızlığa uğramış bir kuşağın haksızlığa uğramış çocuklarını, bizi -kendini de- acıyarak seviyor... Sıcak bir yaz duygusu içimizde kalan. Midye kabukları, denizin üstünde kızararak batan güneş, nedensiz kederlerimiz, orta sınıf hayatımız, orta sınıf hayatımızın ortasında var olan her şey. Ama onlar çocukluğumuzda kalmamış mıydı? Erkenci’nin hikayelerini okuduktan sonra bir kez daha biliyoruz ki insan ölümlü; ömür geçiyor, bir yerinden tutmak gerek... Yazarın kamera gözü içimize işliyor.
Beynimdeki müstakil pas tadını giderebilmenin yöntemlerini bulamadım. Hayatın tatsızlaşmasının süreci müreci yok; birdenbire ve kesici cisimleri çağrıştıran.. Zavallı hayatımın enkaz halindeki suretinin çürüyen, kokuşan kısımlarını, yıllar önce Rus pazarından aldığım, ön tarafı değişip tornavida ve testere de olabilen ve sapına özellikle kemikmiş hissi verilmeye çalışıldığı halde, dandik, yeşil bir plastikten yapıldığı için az da olsa işe yarayacağı ümidine bile kapılınamayacak bir bıçakla iyice kazıdım... hastalıklı, bedbaht ruhum çok geçmeden yine arızalandı.“
Derya Erkenci’nin hikayeleri hayatımızla yüzleşmenin buruk ve samimi tutanakları adeta, Erkenci bizi -olgunluğun eşiğine gelmiş bir kuşağı- tarihi, coğrafyası, dünü ve bugünüyle okuyor; okuduklarından -küllerimizden- yeniden yaratıyor. Yüzleşiyor, ama gaddarca hesaplaşmıyor. Haksızlığa uğramış bir kuşağın haksızlığa uğramış çocuklarını, bizi -kendini de- acıyarak seviyor... Sıcak bir yaz duygusu içimizde kalan. Midye kabukları, denizin üstünde kızararak batan güneş, nedensiz kederlerimiz, orta sınıf hayatımız, orta sınıf hayatımızın ortasında var olan her şey. Ama onlar çocukluğumuzda kalmamış mıydı? Erkenci’nin hikayelerini okuduktan sonra bir kez daha biliyoruz ki insan ölümlü; ömür geçiyor, bir yerinden tutmak gerek... Yazarın kamera gözü içimize işliyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 3,52 | 3,52 |