Yuri Dombrovski'nin Antika Bekçisi adlı romanı, 20. yüzyıl Rus edebiyatının dönüm noktalarından biridir.
Romanın sakin bir konusu var: 1930'ların ortasında genç bir arkeolog, Kazakistan'ın başkenti Alma Ata'ya, kiliseden bozma şehir müzesinde çalışmaya gelir. Bir yandan bürokrasiyle bir yandan hazine avcılarıyla mücadele eder. Şehir dışında görülen özgür bir boa yılanı da olaylara karışır. Hitler faşizminin yükseldiği yıllarda Sovyetlerde hayata hakim olan Stalin despotizminin havası, elmanın atası olan topraklara yayılmaktadır.
Yuri Dombrovski (1909-1978), Sovyet döneminde tekrar tekrar tutuklanıp çalışma kamplarına gönderildi, uzun yıllar Moskova'ya dönemeyip Kazakistan'da sürgünde yaşadı. Eserlerinin duru, sakin edebi diliyle olağan hayatın ürkütücü gerçekdışılığını vermeyi başardı. 1978 yılında Moskova Yazarlar Evinde dövüldükten iki ay sonra ağır iç kanamadan öldü.
Bulgakov'u, Platonov'u sevenlerin, Borges'i, Karasu'yu okuyanların, Kafka'yı, Dostoyevski'yi tanıyanların ilgi duyacağı bir yazar. Bu çağdaş klasiği yazarın biyografisini yazan, Voprosi Literaturi dergisi yönetmeni yazar İgor Duardoviç'in döneme dair bir çalışmasıyla birlikte yayınlıyoruz.
“Dedikleri gibi, ‘yazar kendi kanıyla yazmış' bu romanı… Bizim sefil hayatımızın ta dibine kadar inen bir roman. Onu okuyan herkes neden ülkemizde ‘istikrar' sağlansın diyerek kamplar kurduklarını anlayacaktır.” Nadejda Mandelştam
Yuri Dombrovski'nin Antika Bekçisi adlı romanı, 20. yüzyıl Rus edebiyatının dönüm noktalarından biridir.
Romanın sakin bir konusu var: 1930'ların ortasında genç bir arkeolog, Kazakistan'ın başkenti Alma Ata'ya, kiliseden bozma şehir müzesinde çalışmaya gelir. Bir yandan bürokrasiyle bir yandan hazine avcılarıyla mücadele eder. Şehir dışında görülen özgür bir boa yılanı da olaylara karışır. Hitler faşizminin yükseldiği yıllarda Sovyetlerde hayata hakim olan Stalin despotizminin havası, elmanın atası olan topraklara yayılmaktadır.
Yuri Dombrovski (1909-1978), Sovyet döneminde tekrar tekrar tutuklanıp çalışma kamplarına gönderildi, uzun yıllar Moskova'ya dönemeyip Kazakistan'da sürgünde yaşadı. Eserlerinin duru, sakin edebi diliyle olağan hayatın ürkütücü gerçekdışılığını vermeyi başardı. 1978 yılında Moskova Yazarlar Evinde dövüldükten iki ay sonra ağır iç kanamadan öldü.
Bulgakov'u, Platonov'u sevenlerin, Borges'i, Karasu'yu okuyanların, Kafka'yı, Dostoyevski'yi tanıyanların ilgi duyacağı bir yazar. Bu çağdaş klasiği yazarın biyografisini yazan, Voprosi Literaturi dergisi yönetmeni yazar İgor Duardoviç'in döneme dair bir çalışmasıyla birlikte yayınlıyoruz.
“Dedikleri gibi, ‘yazar kendi kanıyla yazmış' bu romanı… Bizim sefil hayatımızın ta dibine kadar inen bir roman. Onu okuyan herkes neden ülkemizde ‘istikrar' sağlansın diyerek kamplar kurduklarını anlayacaktır.” Nadejda Mandelştam
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 203,00 | 203,00 |