Ortadoğu' da Kürtler, Ermeniler, Kaldaniler, Hititler, Farisîler, Araplar gibi halklar, dost komşuluklar içinde yaşardı. İran''da ve Osmanlı''da Devletin eğitim dili Farsça idi.
İran; Araplara yenildi, Müslümanlığı kabul etti. Eski dinleri "Zerdüştlüğü" ve Müslümanlığın Şiiliğini harmanladı, farklı bir inanç usulünü ilkame etti.
Aydınlık ile karanlığın, iyilik ile kötülüğün mücadelesinde, iyilik ve aydınlık kazanırsa mutluluk, karanlık ve kötülük kazanırsa azaplık doğar, insanlar mutsuz olur. "Tek Allah" olan Ahura Mazda; iyiliği, şeytan ise kötülüğü simgeler diye buyurur, Zerdüşt, "Avesta" kitabında bu inancını anlatır.
Roman diliyle anlatılan elinizdeki kitap incelendiğinde; tek tanrılı Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlığın, Zerdüşt' ten kaynaklandığı anlaşılır.
Semavi dinlerden önce, Ermeniler, Kürtler, Persler ve çevre halkları tek tanrı olan Ahura-Mazda''ya tapar, Zerdüşt'ü peygamber bilirlerdi.
Yahudilik sadece İbranilere mahsustu.
Hristiyanlığın geliştiği ve batıya hakim olduğu sıralarda, Bizans'ın doğusundaki Ermeniler "Hıristiyanlığı" tercih etti.
Ortadoğu ' da önemli çoğunluğu teşkil eden Kürtler; eski dinleri olan Zerdüştlüğü sürdürdü. Arapların saldırısına uğradı, uzun süre direndi, zamanla altı yüz bin ölü verdi, Müslümanlığı kabul etmek durumunda kaldılar.
Büyük İran Devleti bölününce, Medler ve Persler ikiye ayrıldı. Med Devleti Perslere yenilince, Kürtler bir daha ayrı bir devlet kuramadı ve çeşitli devletlerin yönetiminde kaldılar.
Arap, İran ve Selçuklu / Osmanlı devletleri genişlerken, Kürtler yurtları ile birlikte paylaşılmaya çalışıldı, müslümanlığı da kabule zorlandılar.
Araplara yenik düşmüş Persler, Şii Müslümanlığı kabullenmekle yetinmedi, komşu ve aynı ırktan olan Kürtlere de kabul ettirmeye çalıştılar.
Osmanlı Devleti, Türklüğü kabullenmeyip, onlara "öteki" gözüyle bakar, doğudan gelen Türkmenleri işgal ettiği alanlara almamaya çalışırdı.
Bu nedenle Türkmen adı ile anılan göçebeler, ancak Kürtlerin içinde yer bulabilir oldular.
O zaman Aleviler; Güneş'in olmadığı anlarda, karanlığı ateşle yenebileceklerine inandılar ve Pirlerin evinde ateşin sönmemesini, ocaklarının devamını dilediler. Böylece, Pirlere de "Ocakzade" denildi.
Osmanlı Devleti de Alevileri müslümanlaştırmaya kalkışınca, siyaseten müslüman görünüp gizli gizli kendilerini yaşamayı sürdürdüler.
Sonraları, uzun yolculuktan gelen Bektaş, Şiiliği Zerdüştlük ile izah etmeye çalıştı. Muhabbet toplantıları düzenledi. Onun da yaşadığı Zerdüştlük, göründüğü müslümanlık olmuştu! Bu korku ile Aleviler bir çok dini inançla yaşamak ile yüzyüze kaldılar. Ama ekseriyet Alevilik inancında sebat etti.
Bu gün de tartışılıp içinde çıkılmaycak kadar karmaşıklaştırılan bu basit hikayenin farklı varyantlarla varılan kafakarışıklıkları bundandır.... Elinizdeki romanda bu haller var!
Ortadoğu' da Kürtler, Ermeniler, Kaldaniler, Hititler, Farisîler, Araplar gibi halklar, dost komşuluklar içinde yaşardı. İran''da ve Osmanlı''da Devletin eğitim dili Farsça idi.
İran; Araplara yenildi, Müslümanlığı kabul etti. Eski dinleri "Zerdüştlüğü" ve Müslümanlığın Şiiliğini harmanladı, farklı bir inanç usulünü ilkame etti.
Aydınlık ile karanlığın, iyilik ile kötülüğün mücadelesinde, iyilik ve aydınlık kazanırsa mutluluk, karanlık ve kötülük kazanırsa azaplık doğar, insanlar mutsuz olur. "Tek Allah" olan Ahura Mazda; iyiliği, şeytan ise kötülüğü simgeler diye buyurur, Zerdüşt, "Avesta" kitabında bu inancını anlatır.
Roman diliyle anlatılan elinizdeki kitap incelendiğinde; tek tanrılı Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlığın, Zerdüşt' ten kaynaklandığı anlaşılır.
Semavi dinlerden önce, Ermeniler, Kürtler, Persler ve çevre halkları tek tanrı olan Ahura-Mazda''ya tapar, Zerdüşt'ü peygamber bilirlerdi.
Yahudilik sadece İbranilere mahsustu.
Hristiyanlığın geliştiği ve batıya hakim olduğu sıralarda, Bizans'ın doğusundaki Ermeniler "Hıristiyanlığı" tercih etti.
Ortadoğu ' da önemli çoğunluğu teşkil eden Kürtler; eski dinleri olan Zerdüştlüğü sürdürdü. Arapların saldırısına uğradı, uzun süre direndi, zamanla altı yüz bin ölü verdi, Müslümanlığı kabul etmek durumunda kaldılar.
Büyük İran Devleti bölününce, Medler ve Persler ikiye ayrıldı. Med Devleti Perslere yenilince, Kürtler bir daha ayrı bir devlet kuramadı ve çeşitli devletlerin yönetiminde kaldılar.
Arap, İran ve Selçuklu / Osmanlı devletleri genişlerken, Kürtler yurtları ile birlikte paylaşılmaya çalışıldı, müslümanlığı da kabule zorlandılar.
Araplara yenik düşmüş Persler, Şii Müslümanlığı kabullenmekle yetinmedi, komşu ve aynı ırktan olan Kürtlere de kabul ettirmeye çalıştılar.
Osmanlı Devleti, Türklüğü kabullenmeyip, onlara "öteki" gözüyle bakar, doğudan gelen Türkmenleri işgal ettiği alanlara almamaya çalışırdı.
Bu nedenle Türkmen adı ile anılan göçebeler, ancak Kürtlerin içinde yer bulabilir oldular.
O zaman Aleviler; Güneş'in olmadığı anlarda, karanlığı ateşle yenebileceklerine inandılar ve Pirlerin evinde ateşin sönmemesini, ocaklarının devamını dilediler. Böylece, Pirlere de "Ocakzade" denildi.
Osmanlı Devleti de Alevileri müslümanlaştırmaya kalkışınca, siyaseten müslüman görünüp gizli gizli kendilerini yaşamayı sürdürdüler.
Sonraları, uzun yolculuktan gelen Bektaş, Şiiliği Zerdüştlük ile izah etmeye çalıştı. Muhabbet toplantıları düzenledi. Onun da yaşadığı Zerdüştlük, göründüğü müslümanlık olmuştu! Bu korku ile Aleviler bir çok dini inançla yaşamak ile yüzyüze kaldılar. Ama ekseriyet Alevilik inancında sebat etti.
Bu gün de tartışılıp içinde çıkılmaycak kadar karmaşıklaştırılan bu basit hikayenin farklı varyantlarla varılan kafakarışıklıkları bundandır.... Elinizdeki romanda bu haller var!
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 55,25 | 55,25 |