Akrabalık kültürdür, biyoloji değil.
Alanının en yetkin isimlerinden biri olan Marshall Sahlins, iki bölümden oluşan bu kısa ama yoğun çalışmasında insanların sahip olduğu en güçlü bağ –akrabalık– konusunda kitapta özetlenen tezi zengin bir antropolojik malzeme eşliğinde serimlemektedir. Aristoteles'ten Levy-Bruhl'a, Durkheim'dan David Schneider'a varasıya önemli düşünürlerin konu ile ilgili görüşlerini aktaran, Maorilerden İngilizlere ve Yeni Gine'nin Korowai halkına dek uzanan bir yelpazede değişik toplulukları inceleyen Sahlins, derinlikli bir kurama ve bir dizi etnografik örneğe dayanarak akrabalığın keskin bir tanımını vermektedir: “müşterek varoluş”. O'na göre akrabalar duygusal ve simgesel olarak birbirlerinin hayatlarını yaşayan ve birbirlerinin ölümüyle ölen insanlardır. Birbirlerinin birer parçası olan, birinin başına gelen şeyi diğerinin de hissettiği insanlardır. Müşterek varoluş “ait olmaya” ilişkin simgesel bir nosyondur, “kan” bağıyla kurulan biyolojik bir ilişki değil. İnsanlar toplumsal inşa yoluyla, sözgelimi aynı adı, aynı yiyeceği paylaşarak ya da zor anlarda hayatta kalmak için birbiriyle dayanışarak da akrabalık bağı oluşturabilirler.
Kitap, bu ve benzeri tezleri açımlayarak, antropolojinin en eski tartışma konularından birine özgün, parlak ve her şeyden öte yaratıcı bir katkı sunmaktadır.
Akrabalık kültürdür, biyoloji değil.
Alanının en yetkin isimlerinden biri olan Marshall Sahlins, iki bölümden oluşan bu kısa ama yoğun çalışmasında insanların sahip olduğu en güçlü bağ –akrabalık– konusunda kitapta özetlenen tezi zengin bir antropolojik malzeme eşliğinde serimlemektedir. Aristoteles'ten Levy-Bruhl'a, Durkheim'dan David Schneider'a varasıya önemli düşünürlerin konu ile ilgili görüşlerini aktaran, Maorilerden İngilizlere ve Yeni Gine'nin Korowai halkına dek uzanan bir yelpazede değişik toplulukları inceleyen Sahlins, derinlikli bir kurama ve bir dizi etnografik örneğe dayanarak akrabalığın keskin bir tanımını vermektedir: “müşterek varoluş”. O'na göre akrabalar duygusal ve simgesel olarak birbirlerinin hayatlarını yaşayan ve birbirlerinin ölümüyle ölen insanlardır. Birbirlerinin birer parçası olan, birinin başına gelen şeyi diğerinin de hissettiği insanlardır. Müşterek varoluş “ait olmaya” ilişkin simgesel bir nosyondur, “kan” bağıyla kurulan biyolojik bir ilişki değil. İnsanlar toplumsal inşa yoluyla, sözgelimi aynı adı, aynı yiyeceği paylaşarak ya da zor anlarda hayatta kalmak için birbiriyle dayanışarak da akrabalık bağı oluşturabilirler.
Kitap, bu ve benzeri tezleri açımlayarak, antropolojinin en eski tartışma konularından birine özgün, parlak ve her şeyden öte yaratıcı bir katkı sunmaktadır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 72,20 | 72,20 |