Tarih insanların kendi cinslerini büyük bir vahşet ve işkenceyle öldürme ve hatta bundan sapıkça bir zevk alma eylemleriyle doludur. Elinizdeki kitapta da bunların, yakın ve uzak tarihli birçok örneğini göreceksiniz. Vahşetten arınma çabaları, şiddeti hayatın içinden çıkarma uğraşları, öldürmeyi yüceltilecek değil de kınanacak bir eylem olarak görme eğilimleri toplumlar arasındaki “gelişmişlik” farkını yaratır. Gelişmişliğin ölçüsünü belirleyen o toplumların zenginlikleri değil, onların vahşete yaklaşım biçimleridir.
Sevgili Hakan Mertcan'ın, bir akademisyen gözüyle tarihin karanlık sayfalarına ışık tutacağına inanıyor ve ona başarılar diliyorum.» (Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy)
Belleksizlik belki de insanın maruz bırakıldığı en büyük felakettir. Akıntıya Karşı, yazarının direndiği, karşı durduğu çok sayıda olumsuzluk, sorun, kötülük ve felaketin yanı sıra esasen en çok belleksizliği hedefe koyduğu yazılardan oluşuyor. Belleği, dili, dolayısıyla tarihi ve kimliği gasp edilen kesimlerin somut, yakıcı sorunlarına politik, entelektüel bir birikime ve araştırma programına yaslanılarak verilmeye çalışılan ikirciksiz, keskin yanıtlar oluşturuyor derlemeyi meydana getiren yazıların özünü. Yanıtların yalınlığı ve hakikati, Mertcan'ın çıkış noktası olan soruları biçimlendirirken benimsediği etik tavırla ilgili. Sorular elzem, yanıtlar hakikidir, çünkü yazar hemen yanı başında olup biteni, her gün tanıklık ettiği şeyi görmezden gelmiyor, haksızlığa uğrayanın yanında saf tutuyor.
Bu etik-politik entelektüel tavır, doğal olarak, derlemenin Türkiye'nin en can alıcı sorunlarını işleyen makale, deneme ve söyleşilerden oluşmasına yol açıyor: Alevilerin uğradığı katliamların izini, bağlamlarıyla, kayıp belleği yeniden kurmak üzere sürüyor yazar, böylelikle bu insanların yok sayılma, katledilme, asimile edilme, baskı ve zulme maruz bırakılma olarak tezahür eden felaketine ve kuşkusuz direnişlerine tanıklık etmemizi sağlıyor.
Uğradıkları zulme manivela işlevi gören Suriye Savaşı ve etkileri ayrıca ele alınıyor. Son olarak yazarın araştırma programının önemli unsurlarından olan laiklik tartışması ve Türkiye'deki sorunlu uygulamaları, etrafından dolanmadan, yaratılan keşmekeşe açık, analitik çözümler önerilerek ele alınıyor.
Tarih insanların kendi cinslerini büyük bir vahşet ve işkenceyle öldürme ve hatta bundan sapıkça bir zevk alma eylemleriyle doludur. Elinizdeki kitapta da bunların, yakın ve uzak tarihli birçok örneğini göreceksiniz. Vahşetten arınma çabaları, şiddeti hayatın içinden çıkarma uğraşları, öldürmeyi yüceltilecek değil de kınanacak bir eylem olarak görme eğilimleri toplumlar arasındaki “gelişmişlik” farkını yaratır. Gelişmişliğin ölçüsünü belirleyen o toplumların zenginlikleri değil, onların vahşete yaklaşım biçimleridir.
Sevgili Hakan Mertcan'ın, bir akademisyen gözüyle tarihin karanlık sayfalarına ışık tutacağına inanıyor ve ona başarılar diliyorum.» (Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy)
Belleksizlik belki de insanın maruz bırakıldığı en büyük felakettir. Akıntıya Karşı, yazarının direndiği, karşı durduğu çok sayıda olumsuzluk, sorun, kötülük ve felaketin yanı sıra esasen en çok belleksizliği hedefe koyduğu yazılardan oluşuyor. Belleği, dili, dolayısıyla tarihi ve kimliği gasp edilen kesimlerin somut, yakıcı sorunlarına politik, entelektüel bir birikime ve araştırma programına yaslanılarak verilmeye çalışılan ikirciksiz, keskin yanıtlar oluşturuyor derlemeyi meydana getiren yazıların özünü. Yanıtların yalınlığı ve hakikati, Mertcan'ın çıkış noktası olan soruları biçimlendirirken benimsediği etik tavırla ilgili. Sorular elzem, yanıtlar hakikidir, çünkü yazar hemen yanı başında olup biteni, her gün tanıklık ettiği şeyi görmezden gelmiyor, haksızlığa uğrayanın yanında saf tutuyor.
Bu etik-politik entelektüel tavır, doğal olarak, derlemenin Türkiye'nin en can alıcı sorunlarını işleyen makale, deneme ve söyleşilerden oluşmasına yol açıyor: Alevilerin uğradığı katliamların izini, bağlamlarıyla, kayıp belleği yeniden kurmak üzere sürüyor yazar, böylelikle bu insanların yok sayılma, katledilme, asimile edilme, baskı ve zulme maruz bırakılma olarak tezahür eden felaketine ve kuşkusuz direnişlerine tanıklık etmemizi sağlıyor.
Uğradıkları zulme manivela işlevi gören Suriye Savaşı ve etkileri ayrıca ele alınıyor. Son olarak yazarın araştırma programının önemli unsurlarından olan laiklik tartışması ve Türkiye'deki sorunlu uygulamaları, etrafından dolanmadan, yaratılan keşmekeşe açık, analitik çözümler önerilerek ele alınıyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 170,00 | 170,00 |